Fazıl Say ve yapay zekâ stratejisinin temelleri

Kerem ÖZDEMİR
Kerem ÖZDEMİR KEREM İLE İŞİN ASLI

Bilişim dünyasının liderleri popüler konu yapay zekânın farklı boyutlarını ele alarak bize yol gösteriyor ama en önemli ayrıntıyı Fazıl Say yakalamış.

Sanatçı bakışı, benim uzman olduğum bir konu değil ancak Fazıl Say’ın Suya Yazılan adlı kitabında yapay zekâya değindiği bir yazısını okuduğumda “işte bu” dedim. Say, dijital olanakların büyüsüne kapılıp atladığımız, öze dair bir konuya işaret ediyor.

Önce bir konuya açıklık getireyim. Türkçe’de temel sözcüğünü İngilizce’deki “basics” ve “essentials” sözcüklerinin her ikisi için de kullanıyoruz. Başlıkta Say’ın katkısı için kullandığım temelleri sözcüğü “essentials” anlamındadır ve öze dair ifadesi bunu açıklamayı hedefliyor.

Say yazısında yapay zekâya odaklanmıyor; yapay zekânın Ludwig van Beethoven’in 10. Senfonisi’ni bestelemesi planını ele alıyor. Bu ele alma yolculuğunda çok önemli iki soruyu gündeme getiriyor.

Bu sorulardan ilki, “Hangi yapay zekâ, sabah tanının renklerini müziğiyle anlatabilir?” şeklinde. Ancak daha büyük önem taşıyan soru ikincisi: “Beethoven’in eserlerini biliyoruz, çöpe attığı eskizlerini biliyor muyuz?”

Say’ın, bilinen dokuz senfonisi olan Beethoven’in eskizlerinden yola çıkarak yapay zekâya 10. Senfoni’nin bestelettirilmesi planına ilişkin enformasyonu işleyerek yazdığı yazı, başlı başına yapay zekâ çalışmalarına ve stratejisine bir katkıdır.

Ancak benim bu yazıyı alıntılamamın iki nedeni daha bulunuyor. Birincisi, Say’ın tavrının yapay zekâ çağının insanının nasıl olacağı ve ne iş yapacağına açık bir yanıt olması. Bu yanıt, Say gibi insanların yapay zekâyı yönlendirme pozisyonunda olacağı şeklinde.

İkincisi bunun da parçası olmakla birlikte son dönemdeki ileri bir tartışmanın yanıtını sunuyor. Yapay zekânın gelişmesi ile birlikte, teknoloji dünyasının geleneksel liderleri ve insan kaynağı içinde yer almayan “yetenek”lerin bu dünyanın parçası olacağı ve bunun yapay zekânın çok daha geniş bir yelpazede kullanılmasını sağlayacağı görüşü ilgi çekici bir değerlendirme.

Herkes işini kaybedecekler listesinde adını ararken Say, bu yapay zekâ tartışmasında zihin açıcı bir örnek oluşturuyor. Low Code/No Code sistemler ile bilişim dışındaki departmanlardaki çalışanların da kodlama öğrenmeden kendi uygulama çözümlerini geliştirdiğini zaten görüyorduk. Say, işi yapay zekâ stratejisine etki edecek bir noktaya taşıyarak yeni bir boyut yaratıyor.

Sanatçı bakışı algoritmayı geliştiriyor

Say, bunu yaparken aslında bize bir yapay zekâ algoritması dersi de veriyor. Generative AI ya da şimdilik kullandığımız çevirisi ile üretici yapay zekâ, “brief” adı verilen bir tanımlama metni yazılarak kullanılıyor. Ancak insan olarak bizler, dikkatimizi çeken bir ayrıntının üzerinde derinleşiriz. Sanat, bilim, girişimcilik gibi alanlardaki insan faaliyetlerinin başarılı olmasını sağlayan budur. Bizim ülke ya da dünya olarak şu anda başarılı olmamızı engelleyen en önemli sıkıntılardan biri, sürdürülebilirlik başta olmak üzere önemli olduğunu düşündüğümüz bir çerçeve oluşturup, yapay zekânın yaptığı gibi onun içini doldurmaya çalışmamız. Oysa ki, yapılması gereken resmi oluşturup sonra gerekiyorsa ona bir çerçeve oluşturmak ya da belki resmi doğrudan duvara yapmaktır.

Yapay zekâ ile insan zekâsının farkı

Say’ın giriş paragrafı, insan zekâsı ile yapay zekâ arasındaki farkı ortaya koyan çok net bir örnek oluşturuyor. Şöyle diyor Say: “Yapay zekâ, Beethoven’in 10. senfonisini besteleyecekmiş. Sosyal medyada tartışılıyor. Beethoven’in dokuz senfonisi vardır. Bunların arasında 3. senfonisi olan “Eroica”yı (Kahramanlık Senfonisi) önce özgürlük umudu ile Napolyon’a ithaf etmiş, ardından Napolyon’un yaptıklarını gördükten sonra kalemle ithafın üzerini çok sert çizmiştir. Dramatik anlatımlı ve anlamlı bir senfonidir. Beethoven ilk sayfa ithafını öylesine bir öfkeyle yırtmıştır ki; orijinal notada, altındaki yirmi altı sayfada o çiziğin izi devam etmektedir!”

Böyle bir girişin ardından yapay zekânın yazıyı toparlamasının mümkün olduğunu düşünmüyorum. Ancak Say, yapay zekâda Yuval Noah Harari’ye ve Beethoven’da kendi bilgi derinliğine uzanarak konuyu sonuca ulaştırıyor.

Say, bu arada bize “bir işin nasıl yapılacağını bilen profesyonel olur, neden yapıldığını bilen patron olur” sözündeki dersi de hatırlatıyor.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar