Fransa’dan Türkiye’ye devlette elitizm

Ussal ŞAHBAZ
Ussal ŞAHBAZ Global İşler

Fransa’da seçimlerin ilk turu Macron’cuları korkuttu. Macron’un popülist ve ırkçı aday Le Pen ile arasında %4 fark var. Macron son zamanlarında popülizme hız vermişti. En popülist adımlarından biri de geçen aralıkta Fransa’da kamu yönetiminin beyinlerini yetiştiren ENA’yı (École Nationale D'administration) kapatacağını açıklamak oldu. ENA’yı Charles de Gaulle kurmuş. Sadece yüksek lisans seviyesinde eğitim veriyor. Önce iyi bir üniversite bitirip yazılı sınava giriyorsunuz. Seçilen az sayıda öğrenci 2 sene beraber okuyor. Bunlara “promosyon” deniyor. Sonra Fransa’nın belli başlı devlet kurumlarında bizdeki karşılığı “uzman yardımcısı” olan pozisyonlara giriyorlar. Zamanla uzman, vb. kamu kariyerinde ilerliyor veya özel sektöre geçiyorlar. Aralarındaki “promosyon” bağı hiç kopmuyor. Fransa’daki belli başlı holdinglerin yöneticileri, hatta bazı eski Fransız sömürgelerinin başbakanları da buradan mezun.

Ben 2004’te Rekabet Kurumu’na girdiğimde benzer bir sistem bizde de vardı vardı. Önce KPSS isimli genel sınavdan 100 üzerinden 90 puanı geçmeniz gerekiyordu. Sonra ağır bir yazılı sınav ve mülakatla 12 kişilik bir “promosyon” seçiliyordu. Kurum neredeyse 1,5-2 yılda bir promosyon aldığı için bunlar mevcut uzmanların yanında 3 yıllık sıkı bir refakat sürecinden geçiyordu. Maaşlar çok iyiydi. Şöyle diyeyim: İşe başladığımda maaşım, Bilkent’teki lojmanı da sayarsak, o zaman profesör olan annemden yüksekti! Bizim promosyondaki arkadaşlarla hala görüşüyoruz (tabii ki WhatsApp grubumuz var). Bazıları Rekabet Kurumu’nda bazıları başka kamu kurumlarında, bazıları da özel sektörde yönetici oldular. Kurumda (üzerine iyi bir maaşla) aldığımız eğitimin hem bize hem de memlekete faydası olduğunu düşünüyorum. Maalesef bugün piyasada 2 sene tecrübe ile doğru düzgün bir sayfa yazı yazabilecek hukukçu ya da iktisatçı bulmak çok zor. Tabii Rekabet Kurumu sadece bir örnek. Benzer birçok kamu kurumumuz var.

2004’ten beri kamu yönetimine dair birçok değişiklik yapıldı. Bazıları olumlu. Mesela okulu bitirince annem “oğlum git bir memuriyet al, 30 yaşından sonra memur olamazsın” demişti. Artık bu sınırlar kaldırıldı. Kamu ile özel sektör arasında duvarları alçak tutmak hem farklı beceri ve perspektiflere sahip elemanları her iki dünyada kullanmak açısından iyi. Tabii bazen “çıkar çatışması” görünümleri ortaya çıkabiliyor. Bunları önleyecek düzenlemeler yapmak lazım. Yine de toplam etki olumludur.

2011’de çıkan bir kanunla kamuda “eşit işe eşit ücret” ilkesi getirildi. Ne kadar adaletli bir söylem, değil mi? Yani her uzman yardımcısı göreve aynı ücretle başlayacak. Peki yapılan iş aynı mı? Evet gidip 7 saat bir masada oturuyorlar diyebilirsiniz! İşin aslı tabii öyle değil. Bazı kurumlarda uzman yardımcısıyken bile attığınız imzaların, yaptığınız denetimlerin yarattığı ekonomik etki çok yüksek. Kaldı ki, piyasa ekonomisinde maaşlarda belirleyici olan yapılan işin eşit olması değil, o kişi başka bir işe giderse alacağı maaş olmalı. Devlet iyi becerileri toplamak için özel sektörle rekabet edebilmeli.

Bunu yaparken devletin elindeki ikinci silah yurtdışında tam burslu yüksek lisans imkanıydı. Maalesef 2016 sonrası bu uygulama da fiilen durdu. Böylece hem kamu görevlilerinin dünyaya dair bilgi ve görgüsü zayıf kalıyor hem de işe daha iyi uzman yardımcısı almak için yurtdışı yüksek lisans vaadi sunulamıyor. Son olarak, bazı düzenleyici kurumların İstanbul’a taşınması buradaki yöneticilerin kitleler halinde emekli olmalarına yol açtı. Kurumlarda uzman yardımcılarını eğitecek kimse kalmadı. Zaten İstanbul’daki maaşların genel seviyesi ile “eşit işe eşit ücret” maaşlarının rekabet etmesi mümkün değil.

Popülizm her yerde. Oysa kamu kurumları tabiatı gereği elitist olmalıdır. Max Weber’in tanımıyla kendi şahsi menfaati dışında devletin soyut menfaatini önceliklendiren modern bürokrasinin temeli elitizmdir. Elitizm filan dediğime bakmayın bugün kritik kamu kurumlarında maaşlar yoksulluk sınırına yaklaşmış durumda. Günümüz dünyasında iyi insan kaynağına sahip olmanın yolu iyi maaşla iyi eleman almak sonra da onları iyi eğitimden geçirmek. Bu çark durduğunda hem kamu hem de kamudan yönetici alan özel sektör, yani tüm memleket orta vadede kaybedecek. Ülkemizde de, bürokratik sistemimizin örnek aldığı Fransa’da da durum aynı.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar