Paydaş kapitalizm

Tülay Ölmez
Tülay Ölmez Serbest Kürsü
X

Öğr. Gör. Tülay Ölmez

 Kültür Üniversitesi Dış Ticaret Program Başkanı

Günümüz dünyasının küresel ticareti, ekonomik büyümenin ve kalkınmanın en temel değişkenlerinden biri olmasına rağmen küresel ticaret için sadece ekonomik kazançlarla sınırlı olduğunu düşünmek bizleri büyük bir hataya düşürmektedir. Küresel ticaret ekonomik kazançların yanı sıra toplumu ve çevreyi de artarak etkilemektedir.

1950’lerden bu yana var olan 1960 ve 1970 yılları boyunca da tercih edilen paydaş kapitalizmi, Dünya Ekonomik Forumu (WEF) tarafından 2019 yılında Davos’ta tekrar gündeme getirilen paydaş kapitalizm modeli günümüz küresel ticaretini büyük hissedarların tekelinden çıkararak daha adil bir gelir dağılımı ortamı yaratmayı hedeflemektedir. Dünya Ekonomik Forumu (WEF), paydaş kapitalizmi şirketlerin sadece hissedarlar için kısa vadeli kararları optimize etmekle kalmayıp tüm paydaşlarının ve genel olarak toplumun ihtiyaçlarını dikkate alarak uzun vadeli değer yaratma arzusunda olduğu bir kapitalizm biçimi olarak tanımlanır. Bu sistem içerisinde hissedarların çıkarları diğer paydaş mensuplarının ihtiyaçlarından üstün tutulamaz. Paydaş kapitalizm modeli tüm paydaşların ve dolayısıyla toplumun çıkarlarını gözetmek anlamına gelir. Uzun vadeli başarı için de güçlü bir dayanak oluşturur.

Bu nokta da paydaş kapitalizmi bizlere şirketlerin sadece hissedarlarının mali çıkarlarını değil, müşteriler, tedarikçiler, çalışanlar, çevre ve toplum gibi tüm paydaşların çıkarlarını da koruma altına alınması gerektiğini vurgulamasının yanı sıra küresel ticaretin sürdürülebilirliğini korumak, çevresel ve toplumsal sorumlulukları hesaba katarak ticaretin karakterini adil bir şekilde dönüştürmeyi de hedef almaktadır. Çevre ve toplum odaklı bir ticaret zihniyeti uzun vadeli ve ılımlı ekonomik büyümeyle beraber aslında refah ve gelişmeyi de beraberinde getirmektedir.

Küresel ticaret sistemi, su almaya başlayan bir gemi gibi zayıflıklarını ve sürdürülebilirliğini tehdit eden yapısal sorunlarla yüzleşmiştir. Bu durumu fark eden iktisatçılar, şirketler ve ticaret aktörleri, var olan düzenin tekelleşmiş ve eksik yönlerini tespit etmiş ve sistemin işleyişini etkili hale getirmek için köklü reformlar yapmaya başlamışlardır. Hızlıca artan belirsizlikler, ekonomik dalgalanmalar ve tedarik zincirindeki aksaklıklar, küresel ticaretin yeniden şekillendirilmesi gerektiğine dair acil sinyaller verirken kapitalizmin ve ticaretin doğasının değişmesi hayati bir gereklilik olarak açıkça ortaya çıkmıştır.

Birçok uluslararası şirket, bu hayati gereklilik olarak üretimin tüm aşamalarında çevreye olan olumsuz etkilerini azaltmaya yönelik çalışmalar başlatmışlardır. Örneğin, karbon ayak izini sıfıra indirme, atık yönetimi ve geri dönüşüm, su tüketimini azaltma, çevre dostu ürün (eko-tasarım), yasal ve gönüllü standartlara uyum sağlama, yeşil tedarik zinciri, adil ticaret uygulamaları gibi politikalar önem kazanmaktadır. Paydaş kapitalizm, bahsettiğimiz bu politikalarla şirketlere şeffaf, etik ve sürdürülebilir bir ticaret ortamı sunarken, bizlere insan ve çevre odaklı bir ortam yaratarak hem ekonomik hem de sosyal açıdan adil ve refah bir dünya fırsatı sunmaktadır.

İşte bu noktada dikkate değer bir soru gündeme gelmektedir. Paydaş kapitalizmi gerçekten tüm paydaşları kapsayıcı ve sürdürülebilir bir ekonomik model arayışının sonucu mu, yoksa sadece şirketlerin imajı ve halk nezdinde olumlu algı yaratmayı hedefleyen stratejik hamle mi? Zira, şirketlerin eylemlerinin tutarlılığına bakmak başlangıç olarak doğru hamle olacaktır.

Henüz bu içeriğe yorum yapılmamış.
İlk yorum yapan olmak ister misiniz?
Yorum yapmak için tıklayınız