Sat-yap modelinin sonuna mı geldik?
Gayrimenkul sektörüne uzunca bir dönem "yap-sat" modeli damgasına vurmuştu. Müteahhit önce arsayı bulur, projeyi çizer, satışa başlar, topladığı parayla inşaatı tamamlardı. Ama sanırım bu modelin sonuna geldik.
Geçen hafta bir sabah kahvaltısında bir araya geldiğimiz Ağaoğlu CEO'su Burak Kutluğ, "Eski model artık çalışmıyor. Sat-yap işi bugün artık çok zor" dedi ve gayrimenkulde bir devrin sona ermekte olduğunu anlattı.
Peki eski modelin yerini ne alacak?
Orası tam belli değil ya da ben kafamda henüz şekillendiremedim. Ancak, aynı zamanda GYODER Başkan Yardımcısı da olan Burak Kutluğ'a göre "Sermaye piyasaları ile barışık olan ve burada ürün üretecek gayrimenkul geliştirme şirketleri gayrimenkulün geleceğini belirleyecek."
Bu yeni dönemin işaretleri her geçen gün artıyor.
Toplu Konut İdaresi Başkanlığı (TOKİ) ve Emlak Konut GYO iş birliğiyle hayata geçirilen "Gayrimenkul Sertifikası" uygulaması bunun bir örneği.
Aslında bu uygulama yeni değil. Geçenlerde Türkiye sermaye piyasalarına uzun yıllar hizmet etmiş ve eski bir bürokrattan mesaj aldım. Gayrimenkul sertifikasının bir finansal araç olarak ilk kez Sermaye Piyasası Kurulu’nun1995 yılında Resmi Gazete'de yayımlanan bir tebliği ile düzenlendiğini hatırlattı. Sözünü ettiği, Kurulun, 20/7/1995 tarihli ve 22349 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Gayrimenkul Sertifikalarının Kurul Kaydına Alınmasına İlişkin Esaslar tebliğiydi. Bu tebliğin yayımlanmasından sonra Emlak Bankası gayrimenkul sertifikası ihraç etti ve borsa kotunda işlem gördü.
"Gayrimenkul sertifikası kamunun ve hatta özel kesimin önemli gayrimenkul program ve projelerinin finansallaştırılmasını sağlayan bir finansal araç. Bu finansal araç önemli projeler için yaşama geçirilebilirdi ama geçirilemedi. Örneğin bütün Fikirtepe tek bir arsaya dönüştürülüp bu araçla mülkiyet hakkına saygı duyan bir yaklaşımla, çağdaş bir mekan ve bölge planlaması ile yaşanabilir mekanlar, binalardan oluşan bir proje oluşturulabilirdi" dedi.
Bugün gayrimenkul sektörü sıkıntılı ve ciddi baskı altında bulunuyor:
-Talep eskisi kadar güçlü değil. Sektör yetkilileri bir zamanlar piyasaya doping etkisi yapan yabancı talebinin kaybolduğunu söylüyor . Hatta sadece yabancılar gelmemekle kalmıyor; Türk yatırımcılar da yurt dışında konut arayışına girmiş durumda. Sermaye içeriden dışarıya doğru akıyor.
- Maliyetler arttı. Sadece inşaat kalemleri değil, arsa maliyetleri de büyük bir sorun. Arazi maliyetinin toplam maliyet içindeki payı birçok ülkede yüzde 20 civarındayken bizde yüzde 50'yi aşıyor.
- Kredi tarafında sıkıntı var. Talebin önemli bir belirleyicisi olan konut kredi faizleri çok yüksek ve kredi miktarı ise kısıtlanmış durumda.
-Konut almak uzun vadeli bir karar ve bunun için geleceğe dair güven şart. Ekonomik ve politik şoklar konut alım kararını etkiliyor. Son yıllarda bu şokların sıklığı arttı.
-Yatırımın cazibesi düştü. Kira gelirinin maliyeti karşılama süresi uzadı. Özellikle 2024 Temmuz ayına kadar uygulanan yüzde 25 kira artış sınırlaması nedeniyle bu denge iyice bozuldu. Ev sahibi ile kiracı arasında sıkıntılar arttı; mülk sahibi olmanın cazibesi ise azaldı.
Kısacası, arz ve talep koşulları değişti. Talep daralması, maliyet artışı, yüksek faiz, güven eksikliği ve kira getirisi dengesizliği gibi nedenlerle mevcut iş modelini tıkandı. Bu model artık çalışmıyor. Yerine sermaye piyasalarıyla entegre, finansal araçlarla desteklenen yeni bir modelin gelmesi gerekiyor.