Şimşek-Erkan-Kavcıoğlu; bir Anadolu âdeti!

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ

Mevcut para politikası seçime kadardı. Seçimi Millet İttifakı kazanırsa başının çaresine bakacaktı, Cumhur İttifakı ise politikayı değiştirmeyi zaten öngörüyor ama sandık öncesi haliyle hep aksini söylüyordu.

Seçimden önce bile kaç kez görev alması için ikna edilmeye çalışılan Mehmet Şimşek sonunda Hazine ve Maliye’nin başına getirildi.

Şimşek'in bu görevi kabul ederken temel şartlarından biri Merkez Bankası’nın başında kendi istediği bir ismin olmasıydı. O isim de Merkez Bankası’nın ilk kadın başkanı Gaye Erkan’dı. Bu atama da gerçekleşti.

Ama Şimşek’in hiç istemediği, hatta keyfini kaçıran bir atama daha yaşandı. Mehmet Şimşek’in görevi kabul etmek için temel şartlarından biri olan Şahap Kavcıoğlu’nun Merkez Bankası Başkanlığından alınması gerçekleşti ama Kavcıoğlu bu sefer de BDDK Başkanlığı görevine getirildi.

İsteyen değil, istenen kişiler

Mehmet Şimşek göreve talip olmamış, tam aksine ikna edilmesi için epece uğraşılmış bir isim.
Gaye Erkan deseniz, elbette Merkez Bankası Başkanlığı gibi bir makam onun için onurlu bir görevdir. Ama artık iş yaşamını ABD’de sürdüren ve oraya adapte olmuş bir isim olarak buradaki görevinin bir şekilde sona erecek olmasını hiç mi hiç umursamayacaktır. Kaldı ki CV’sine “Eski Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Başkanı” unvanını eklemek gibi de bir avantaj elde etmiştir.
Dolayısıyla Mehmet Şimşek de, Gaye Erkan da Saray için kontrol altında tutulmaları ve her istenileni ikiletmeden yapmaları zor isimlerdir.

Ve bu yüzden bu iki ismin planlarını, ne yapmak istediklerini bilebilmek önem taşımaktadır. İşte bunu yapacak olan da Şahap Kavcıoğlu’dur.

Her ne kadar Şimşek ve Erkan’ın tasarruflarından Kavcıoğlu’nun tüm detaylarıyla haberdar olması ve istese de bu tasarrufları engellemesi pek mümkün görünmüyorsa da Kavcıoğlu’nun atılacak adımları “ilgili makamlarla” paylaşması pekala mümkün. Ancak bu BDDK'nın tek başına önemli ve işlevsel bir kurum olduğu gerçeğiyle tabii ki çelişmez.

Hem unutulmasın henüz Merkez Bankası’nda başkan dışındaki kilit isimlerde değişiklik olmadı. Bu isimlerde değişiklik olacak mı, olabilecek mi, bunu da henüz bilmiyoruz.

Merkez Bankası’nda başkan yardımcılıklarında değişiklik olmadan ve Para Politikası Kurulu bu şekilde yenilenmeden Gaye Erkan’ın da işi hiç kolay değil.

Gözetmen gibi!

Anadolu’da bir adet vardır... Hani sözlü ya da nişanlı çiftler pek baş başa bırakılmaz, çiftlerden birinin yakını onlara eşlik eder ya, sanki biraz öyle bir durum...

Şimşek ve Erkan baş başa verip yüklü bir faiz artırımı mı yapacak?

Yoksa bankaların pek hoşuna gitmeyecek bir karar mı alacak?

Ya yanlarında “Hele bir durun” diyecek bir isim olacak ya da bu isim sözünü dinletemese bile en azından "ilgili makamlara” haber iletecek. Adeta bir denge-denetleme mekanizması devreye alınmış gibi....

Erdoğan, “Buyurun istediğinizi yapın” der miydi ki şaşıranlar var!

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, faiz konusundaki son sözü söylemeyi tümüyle başka bir isme ya da isimlere bırakmasını beklemek Erdoğan'ı tanımamak demektir.

Mehmet Şimşek ve Gaye Erkan da faizle ilgili olarak ekonominin gerekliliği ne ise onu yapsınlar diye değil, dış kaynak bulmaya aracı olsunlar diye o görevlere getirilmişler ve görünürde çok bağımsız bırakılmışlardır. Faiz konusunda elbette bir adım atılacaktır ama bu adımın Erdoğan’ın bilgisi dışında ve ona rağmen atılacağını herhalde düşünmemek gerekir.

Döviz konusundaki çaresizlik ve uçuruma doğru gidiş, Erdoğan’ı da faiz artırımına sıcak bakmaya zorlayacaktır, o kadar.

Hiçbir önemi ve geçerliliği kalmamış politika faizi makule yaklaştırılacak, bu artışın etkisiyle ve Şimşek ile Erkan’ın ismiyle dış kaynak bulunacak ve piyasadaki yangın biraz olsun kontrol altına alınacaktır.

Şimşek'in sözleri abartılmamalı

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in görevi devralırken söylediği ve doğal olarak üstünde çok durulan “Türkiye’nin rasyonel bir zemine dönme dışında bir seçeneği kalmamıştır” sözü, önceki dönemde yapılan yanlışlardan dönüleceği (ne kadar olabilirse artık) anlamına gelmekte ama geçmişin yanlışlarının irdeleneceği anlamını hiç mi hiç taşımamaktadır.

Ne yani “AKP, AKP dönemini” mi sorgulayacak?

128 milyar doların üstüne mi gidilecek?

Şimşek görevi devralırken "şeffaflık, tutarlılık ve öngörülebilirlik” vurgusu da yapmıştı.

Eski bir bürokrat dostum “Madem şeffaflık, tutarlılık ve öngörülebilirlik deniliyor, şu durumda TÜİK’in enflasyon, büyüme ve işsizlik verilerine de el atılacak mı” diye soruyor. Aslında soru “Geriye doğru bir araştırma yapılacak mı” diye daha detaylı ama ben vazgeçtim geçmişin irdelenmesinden, bundan sonra daha inandırıcı veriler görebilecek miyiz, o bile yeter.

Bürokrat dostum gönderdiği notu şöyle bitiriyor:

“Bunlar yapılmazsa bu atamaların yegane amacının Londra ve New York’taki sıcak para fonlarını (faiz lobisini) Türkiye’ye getirmek ve Mart 2024’teki yerel seçimlere kadar döviz krizine girmemek olduğu tescillenecektir.”

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar