Şirketin kendi hisselerini geri satın alması kâr dağıtımı mıdır? (1)

Numan Emre ERGİN
Numan Emre ERGİN PERSPEKTİF

Değerli okurlar, geçen yazımda Meclis’e sevkedilen Kanun Teklifi’nden bahsetmiştim. Geçen bir hafta içerisinde söz konusu teklif Plan Bütçe Komisyon (Komisyon)’da görüşülüp kabul edildi. Yazımda, Teklif’teki maddelerden birinin ayrı bir makale konusu oluşturduğunu ve mevcut haliyle yasalaşırsa birçok tartışmaya neden olacağını söylemiştim. Söz konusu maddeye geçmeden önce birşeyin altını çizmek istiyorum. Malumunuz, Cumhurbaşkanlığı Yönetim Sistemi’ne geçtiğimizden beri kanun tekliflerini sadece milletvekilleri yapabilmekte olup eskiden Bakanlar Kurulu’nun sunduğu “kanun tasarıları” artık söz konusu değildir. Yani, teoride Mecliste görüşülen tekliflerin imzacı milletvekillerinin hazırladığı metinler olması beklenir. Halihazırda görüşülen kanun teklifine imza atan milletvekillerine baktığımızda, 48 milletvekilinin sadece 1 tanesinin vergici (mali müşavir) olduğunu görmekteyiz. (Serbest avukatlık yapmış olanların vergiyle iştigal etmediklerini varsayıyorum). Bu durumda, böylesine teknik bir düzenlemenin ilgili Bakanlıkların kaleminden çıkmış olduğunun ve içindeki önerilerin de aslında bu bakanlıklardan geldiğini bilmek gerekir. Zaten, Plan Bütçe Komisyonu’nun tutanaklarına baktığımız zaman Teklifteki maddeleri açıklayıp savunan kişilerin Hazine ve Maliye Bakan Yardımcısı ile Gelir İdaresi Başkanlığı (GİB)’nın üst yönetiminin olduğunu görüyoruz.

Şimdi gelelim yazımın konusunu oluşturan maddeye. Teklifteki 12. madde ile Gelir Vergisi Kanunu’nun çeşitli stopajları düzenleyen 94. maddesine aşağıdaki hüküm eklenmektedir.

“Tam mükellef sermaye şirketlerinin iktisap ettikleri kendi hisse senetlerini veya ortaklık paylarını ,

i) Sermaye azaltıını yoluyla itfa etmeleri halinde iktisap bedeli ile hisse senetlerinin veya ortaklık paylarının itibari değeri arasındaki fark tutar sermaye azaltımına ilişkin kararın ticaret sicilinde tescil edildiği tarih,

ii) iktisap bedelinin altında bir bedel karşılığında elden çıkarmaları halinde iktisap bedeli ile elden çıkarma bedeli arasındaki fark tutar elden çıkarma tarihi,

iii) iktisap ettikleri tarihten itibaren iki tam yıl içerisinde, sermaye azaltımı yoluyla itfa etmemeleri veya elden çıkarmamaları halinde, iktisap bedeli ile hisse senetlerinin veya ortaklık paylarının itibari değeri arasındaki fark tutar iktisap tarihinden itibaren iki tam yıllık sürenin son günü,

itibarıyla dağıtılmış kar payı sayılır ve bu tutarlar üzerinden %15 oranında vergi tevkifatı yapılır. Bu fıkra kapsamında tevkif edilen vergiler herhangi bir vergiden mahsup edilemez. Cumhurbaşkanı, bu oranı sıfıra kadar indirmeye veya bir katına kadar artırmak suretiyle yeniden tespit etmeye yetkilidir.”

Komisyon’da Cumurbaşkanına verilen yetkiye ilişkin düzenlemeye, Cumhurbaşkanı ifadesinden sonra gelmek üzere, “tam mükellef sermaye şirketinin paylarının Borsa İstanbul'da işlem görüp görmemesine, işlem gören paylarının toplam payları içindeki oranına, geri alınan payların Borsa İstanbul'da işlem gören paylardan olup olmamasına, tam mükellef kurumlardan geri alınıp alınmamasına, tam mükellef sermaye şirketinin yıllık satış hasılatı ve diğer gelirlerinin toplam tutarına göre ayrı ayrı ya da birlikte” ifadesi eklenmiştir.

Peki böyle bir düzenleme neden yapılmaktadır? Kanun teklifinin gerekçesinde tatmin edici bir cevap bulmak mümkün olmadığından, Komisyon tutanaklarına geçen tartışmalardan bunu anlamaya çalışıyoruz.

Teklifte imzası bulunan milletvekillerinden birisi, söz konusu düzenleme ile “tam mükellef sermaye şirketlerinin vergisiz bir şekilde kâr dağıtmalarının önüne geçilmekte ve şirket kârlarının dağıtılıp dağıtılmadığına bakılmaksızın tevkif yoluyla alınacak vergiye ilişkin bir vergi güvenlik müessesesi ihdas edilmektedir.” açıklamasını yapmaktadır.

Bakan Yardımcısı ise düzenlemenin amacının vergi almak olmadığını, amacın şirket dışına fon transferinin önlenmesi olduğunu söyledikten sonra, halka açık bir şirketin hissedarının hisseleri piyasadan toplayıp şirkete istediği fiyattan satabileceğini, böylece şirketin kendi fonlarını herhangi bir vergi veya kontrol olmadan o hissedara devredebileceğini, yani bir fon transferi olduğunu, bunun vergiden muaf, hiçbir şekilde kayıt altına alınmadan yapıldığını ve şirketin özsermayesini zayıflattığını belirtiyor. Ayrıca, şirketin pahalıya hisseleri almışsa ve bu hisseleri ucuza satmışsa burada bir planın olduğunu, kâr transferi yapıldığını, o zaman aradaki farkın %15’inin stopaj olarak alınacağını açıklıyor. İlaveten bu şekilde işlem yapan (kendi hisselerini alan) şirketlerden çok sayıda özelge talebi olduğunu ve konunun netleşmesinin amaçlandığını ifade ediyor.

GİB Yönetimi ise düzenlemenin iki temel amacının olduğunu izah ediyor. Yapılan açıklama aynen şöyle:

“Şirketteki fonların ortaklara aktarılması, karşılığında kendi hissesi geldiği için öz kaynakta bu kadar tutar azalmaya neden oluyor. Aslında, bunun yapılmasındaki temel amaç, özellikle borsadaki firmaların ekonominin durumuna göre şirket hisseleri defter değerlerinin çok altına düşerse burada şirketlerine kendi güvenlerini gösterip kendi hisselerini alıp fiyatının borsada yukarıya çıkmasını sağlamak, yani aslında gerçek değerine gelmesini sağlamak. Yüzde 10 limit var burada, bu aslında son derece dünyada da uygulaması olan bir düzenleme. Şimdi, bizim bu düzenlemeyi yapmamızdaki temel nedenlerden birisi bunun vergi kanunlarımızdaki karşılığı tam net değildi. Bu problemlere neden oluyordu? Neden problemlere neden oluyordu? Şimdi, bir örnek üzerinden gidelim. X anonim şirketi borsaya açık ya da borsaya açık da olmayabilir. Ortakları da hisselerini geri almayı istedi, geri aldığı an ortağına parayı ödüyor ve artık fon şirketten çıkıp ortağına gitmiş oluyor. Biz, vergi mevzuatında bu sırada artık şirkette oluşmuş kârın burada ortağa aktarıldığı yorumu yapılıyordu.

Diğer taraftan, Türk Ticaret Kanunu’ndaki amaç ise aslında şirketin kendi hissesini alıp bunu yukarı çıkarıp daha sonra satmaktı. Şimdi, böyle bir yorum yaptığımız zaman şirketlerin elinden bunu almış oluyoruz. Yani, kendi hissesini aldığı an kâr dağıtımı vergilendirmesi yapıp şirketlerin kendi hisselerini almalarının önüne geçiliyordu. Bunun önüne geçilmek amacıyla birincisi bu düzenleme yapıldı. Baktığımız zaman orada 3 tane bent var, 3 şekilde kâr dağıtımı yapılıyor. Bu nedir?

Birincisi, siz kendi hissenizi aldınız, X anonim şirketi gitti ortağından hissesini aldı, ortağına parayı ödedi ama hisse şu anda aktifinde duruyor. Bunu tekrar geri satabilir, sattığı zaman aslında o fon tekrar geri gelmiş olacak ve dolayısıyla bir fon çıkışı olmayacak. Bu durumda bir vergilendirme yapmak çok doğru olmayacaktı. O zaman dedik ki: Eğer şirket ortağından tamam aldı, iyi niyetli bir şekilde alıyor ve amaca uygun olarak kullanmak istiyor ve bunu belirli bir süre sonra geri sattı. Bunu aldığı fiyatında aynı fiyata ya da daha yüksek bir fiyata satarsa bir kâr transferi olmamış oluyor. Dolayısıyla burada vergilendirilecek bir durum yoktur, bunu vergilendirmiyoruz ama ortağından alıp daha düşük bir fiyata satarsa burada artık şirketten net bir şekilde kâr transferi olmuş oluyor, dolayısıyla burada bir kâr dağıtımı vergisi olacak.

Diğer bir kâr dağıtımı ne zaman ortaya çıkar? Siz şirketten, ortağınızdan hissenizi aldınız, aktifinizde duruyor, aslında sermaye azaltımı yapmak istiyorsunuz fakat sermaye azaltımı yaptığınız zaman, zaten şu anda mevcut mevzuatımızda da sermaye azaltımında eğer itibari değer ile şirketten geri alış değeriniz arasında bir fark varsa bu, kârdan kaynaklanan bir sermaye azaltımıdır ve “Bu, ortaklara kâr dağıtımıdır.” denir ve bu kâr dağıtımı stopajına tabi tutulur. Bunun önüne geçmek amacıyla şirket aktifinde hisseyi tutmaya devam ediyor, dolayısıyla onun için büyük bir yükü olmayacak. Biz burada bir süre veriyoruz, diyoruz ki: Eğer siz bunu alıyorsanız iki yıl içerisinde bunu tekrar satmanız lazım, satmazsanız kâr dağıtımı artık yapılmış oluyor çünkü artık bundan sonraki süreç bizim açımızdan kâr dağıtımının bu amaçla yapıldığı kanaatini oluşturuyor.

Üçüncü durum da zaten sermaye azaltımına gitmesi. Sermaye azaltımına gittiği zaman da şirketin ortaklarından aldığınız tutar ile itibari değeri arasındaki fark artık bir kâr transferidir ortağa net bir şekilde, dolayısıyla buradaki 3 durumda bizim için kâr transferi gerçekleşmiştir ve bu durumlarda bir vergilendirme olmasını öneriyoruz.”

Bu yazımda, düzenlemenin gerekçesi olarak Komisyonda yapılan açıklamaları sizlerle paylaşmaya çalıştım. Sonraki yazımda ise yapılan düzenlemeyi ve ileri sürelen gerekçeleri değerlendireceğim.

Sözün özü: Gerekçesiz kanun, ruhsuz bedene benzer.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar