Ukrayna’nın işgali Rus gücünün sınırlarını da gösteriyor

İlter TURAN
İlter TURAN SİYASET PENCERESİ

Putin’in Ukrayna’yı Rusya Federasyonu’na katma tasavvuru büyük bir başarısızlığa uğramıştır. Kendisi, giriştiği “blitz” harekatının Ukrayna içinde de yaygın destek bulacağını, böylece “Ukrayna sorununu” halledeceğini ümit etmişti. Bunun tamamen tersi olmuş, Rusya çıkış yolu belli olmayan Ukrayna bataklığına saplanmıştır. Daha önce başkalarının da yaşadığı gibi, Rusya bir “imparatorluk bitti” sendromu yaşamaktadır. Bu ruhi bozukluk nedir? Sona erdikleri zaman, imparatorluklar eski ihtişamlarını yeniden inşa etme ve kaybettikleri toprakları tekrar elde etme yollarını aramaya başlarlar. Gerçekçiliğin uzağına düşen bu tercih çoğu zaman büyük miktarlara ulaşan kaynak tüketilmesine ve elde kalanın da kaybedilmesi tehlikesi ile karşılaşılmasına yol açar.  Nereden mi biliyorum? Uzun süredir gerilemekte olan Osmanlı İmparatorluğu, aralarında ülke topraklarının neredeyse yarısına tekabül eden ve 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşında kaybedilenlerin yer aldığı, eski topraklarına kavuşmak için kaynak tüketmiştir. Bu çabalar İmparatorluğun daha da zayıflaması ve nihayet Birinci Dünya Savaşı sonrasında yıkılması ile sonuçlanmıştır. Özetle, “imparatorluk bitti” hastalığı sadece çöküşü hızlandırmıştır.

Ukrayna’yı işgal girişiminin Rusya için doğurduğu sonuçlara kısaca bakalım. Hemen herkesin katıldığı tespitlere göre, müdahale Avrupa-Kuzey Amerika camiasında, zamanında Batı Avrupa’ya dönük Sovyet yayılmacılığını durdurmak amacıyla kurulan savunma düzeninin sürdürülmesi için zayıflayan kararlılığı yeniden güçlendirmiştir. Amerikalılar Avrupa’yı savunma taahhüdünü yenilemişler, Avrupalılar ise Ukrayna’ya askeri destek sağlamak konusunda Amerika’nın yanında yer almışlardır. Görünüşe göre, Rusya nezdindeki enerji bağımlılığını azaltmak için geri çevrilmesi mümkün olmayan yoğun çabalar başlatılmıştır. Bu sonuçlar Rusya’nın işgale girişirken gerçekleşmesini umduklarının tamamen tersidir. Geriye doğru bakıldığında, Ruslar Batı’yı, isteksizce de olsa,  kabul etmeye mecbur kalacağı bir emri vaki ile karşı karşıya bırakmayı düşünmüşlerdir. Ancak, artık Ukrayna’yı fethetmeleri gerçekçi bir ihtimal gibi gözükmemektedir. 

Rusya’nın Ukrayna’da askeri hedeflerini gerçekleştirememesi, çok korkulan Rus kara gücünün aslında kötü organize edilmiş, iyi yetişmemiş, yeterli donatılmamış, etkinlikten uzak bir yapılanma olduğunu ortaya çıkarmıştır. Bu zaafları telafi etmek ümidiyle, Rus hükümeti tartışmalı bazı yöntemlere başvurmuştur. Örneğin Rusya, Ukrayna toplumunu felce uğratıp teslim olmaya zorlayacağı beklentisi ile füzelerle sivil hedefleri vurmuştur. Ukrayna halkı zorluklara karşı hayranlık uyandıran bir dayanma gücü sergilemiş, Rusların enerjiden başlayıp okul ve hastanelerin tahribine kadar uzanan çabalarına direnmiştir. Buna ilaveten, Kremlin hem asker mevcudunu arttırıp hem de daha iyi yetiştirerek Ukrayna’da başarılı olmayı tasarlamıştır. Bu strateji de sorunlara yol açmıştır. Becerileri ve/veya maddi kaynakları elveren insanlar ülkelerinden kaçmışlar, askere daha ziyade Rus kökenli olmayan halkların alındığı hususu şikayet konusu yapılmıştır. Nihayet, Bay Putin özel silahlı güç Wagner grubunun da askeri hedeflerin gerçekleştirilmesine katkıda bulunmasına müsaade etmiştir. Şu anda düzenli ordu ile “maaşlı lejyonerler“ arasında askeri başarıların kime ait olduğu konusunda yaşanan rekabet bir yana, meşru zor kullanma tekelinin devlete ait bir ayrıcalık olması nedeniyle, özel ordu kavramı zaten kökten sorunlu bir uygulamadır.

Uzun dönemde Rus yönetici seçkinlerini bir hayli zorlayabilecek sonuç ise dünyanın diğer bölgelerinde de Rus gücünün ve nüfuzunun zayıflamasıdır. Rejimin ayakta kalabilmesi için Rusya’ya bağımlı olan Belarus bir yana bırakılacak olursa, Rus nüfuz bölgesi içinde yer almalarına rağmen, hiçbir Kafkasya veya Orta Asya ülkesi Rusya’nın Ukrayna macerasına alenen arka çıkmamıştır. Hepsi, eskiden kendilerini yöneten gücün üzerlerindeki nüfuzunun zayıflamasını istemekte, gelecekte kendilerine de karşı kullanılabilecek bir yöntemi desteklemekten uzak durmaktadırlar.  Ayrıca bu ülkeler Moskova’yı hızlı iktisadi kalkınmalarına katkıda bulunacak ve uluslararası ekonomiyle bağlarını güçlendirecek bir merkez olarak da görmemektedir. Örneğin, enerji bakımından zengin olan ülkelerin ürünlerini Rusya üzerinden geçirmeden dünya piyasalarına ulaştıracak yollar aramaya devam edeceklerinden kuşku duyulmamalıdır. Eski Sovyet ülkeleri arasındaki geçimsizlikleri çözmek açısından bakıldığında, Rusya Ermenistan ve Azerbaycan arasında barışı sağlamakta zorlanmaktadır. Ortaya çıkan boşluğun, bölgede rolünü güçlendirmeye çalışan diğer aktörlerce doldurulmak isteneceği aşikardır.  Rusya, Suriye’deki varlığını da sınırlama yollarını arıyor olabilir.

Rusya herhalde Batılı “emperyalistlerle” mücadelesinde Çin’in yardımına koşacağını ümit etmişti.

Her ne kadar Amerika, Çin ve Rusya’nın Batı açısından aynı güvenlik sorununun parçaları olduğunu ileri sürmüşse de, Çin Rusya ile arasındaki “dostane” mesafeyi korumuş, Rusya’nın Ukrayna müdahalesini kayıtsız onaylamak, ona kapsamlı siyasi destek veya silah desteği vermek yoluna gitmemiştir.

Ukrayna müdahalesi Rus gücünün sınırlarını sınamıştır. Sonuç: Rusya bundan sonra Ukrayna’da bazı askeri başarılar kazansa bile, bu müdahale Rusya’nın küresel süper güç olma özlemine yetecek imkanlara sahip olmadığını, hatta tersinin, yani gücünün zayıflamaya devam etmesinin, daha muhtemel olduğunu göstermiştir.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Kim, ne, neden? 01 Nisan 2024