Yapısal reformlar nasıl olmalı?

Erhan ASLANOĞLU
Erhan ASLANOĞLU Ekonomi ve Piyasalar

Geçtiğimiz hafta sonu Değerli Mahfi Eğilmez hocamızın “Yapısal Reformlar ve Türkiye” kitabını okuma şansını elde ettim. İçini tam doldurmadan çok sık konuştuğumuz bir konuyu detaylı ve açık bir şekilde tartışan, somut çözüm önerileri getiren çok önemli bir referans kitabı ortaya çıkmış. Yaşadığımız sorunların sonuçları değil nedenlerine odaklandığımız zaman gerçek ve sürdürülebilir çözümleri bulabiliriz. Mahfi Hocamızın kitabı tam da bu çerçeveye oturan bir çalışma.

Aslında yapısal reform deyince çoğumuz ekonomik boyutuyla bakıyoruz. Kitabın başlığı “Yapısal Reformlar ve Türkiye”, Türkiye Ekonomisi değil. Ekonomik yapı, ekonomi dışı birçok faktörün etkileşimi ve birleşimi ile karşımıza çıkıyor. Mahfi Hocamız ekonomik sorunların onu çevreleyen yapıdan bağımsız olmadığını vurgulayarak reform sürecini bütünsel bir çerçevede değerlendiriyor. Ekonomik yapıyı etkileyen çerçevede sosyal yapı, siyasal yapı, hukuksal yapı ve dış dünya bulunuyor. Sosyal, siyasal, hukuksal reformlar ve dış dünya ile istikrarlı ilişkiler güçlü bir ekonomik yapının ön belirleyenleri olarak alınıyor.

Kitaptaki diğer önemli bir tespit de güçlü bir ekonomi için ideal devlet yapısının olması gerektiği. Burada Özgürlükçü bir Anayasa, Güçler Ayrımı, Açık – Şeffaf Mali Yapı, Laiklik gibi unsurların önemi vurgulanıyor. Dolayısıyla, ekonomik reformları konuşurken ekonomi dışı birçok reformu içeren bütünsel bir yaklaşım, bir paradigma değişimi vurgusu yapılıyor. Neden böyle bir değişime ihtiyaç olduğu da bir alt bölümde tartışılıyor.

Tarihi ne kadar iyi anlarsak bugün ve gelecekte doğrulara daha fazla yaklaşırız. Kitabın bir bölümü Türkiye’nin yapısal reform denemelerini tarihsel bir perspektifle Tanzimat döneminden, Cumhuriyetin kuruluş dönemindeki reformlara, planlı dönemden liberalleşme dönemine kadar çok güzel özetliyor. Büyüme, Kalkınma, Gelişme gibi iktisadi kavramlar ile Orthodoks ve Heteredoks gibi iktisat politikalarının anlamları ve farkları netleştiriliyor, yapısal reformlar ile ilişkisi kuruluyor.

Kitap sadece durum tespiti ve kavramsal netleştirme yapmıyor. Ekonomi ve ekonomi dışı vurgulanan tüm sorunlara ilişkin somut çözüm önerileri getiriyor. Ekonomik reformlar arasında ithal ikamesi, vergi reformu, kayıt dışı ile mücadele, enerji tasarrufu, para politikası, veri güvenliği, borçlar, tarım, teşvikler gibi konularda çok somut öneriler bulunuyor. Örneğin uygulanan teşviklerin sektörel ve bölgesel değil ürün teşviki olması gerektiği yönünde önemli tespitler bulunuyor. Devlet kurumlarının neden bağımsız olması gerektiği çok net vurgulanıyor.

Ekonomik yapıya ilişkin güncel ve önemli bir tespiti tekrarlamakta fayda var. İmkânsız üçlü olarak adlandırdığımız kavram, sermaye hareketlerinin serbest olduğu bir ekonomide hem döviz kurunu hem faizleri birlikte kontrol edemeyeceğimizi söyler. En azından döviz kurları ve faizlerden birisinin piyasada belirlenmesine izin vermemiz gerekiyor.  Israrcı olunursa kur ve faizlerle ilgili risklerin artmasına ve makroekonomik istikrarsızlığa yol açıyor. Şu anda ülkemizde kur ve faizleri kontrol etmeye çalışıyoruz. Sermaye hareketleri serbest ama swap limitleri, negatif reel faizler gibi uygulamalarla pratikte sınırlanıyor. Tasarruf açığı olan bir ülkeyiz. İç tasarrufları yeterli noktaya getirene kadar dış tasarruflara ihtiyacımız var. Ekonomi politikalarımızın temel hedeflerinden birisi cari fazla vermek olarak belirlenmiş durumda. Kur ve faizi kontrol etmeye çalışmak pratikte sermaye hareketlerini sınırlamayı getiriyor ama bu durum da kendi içerisinde bir paradoks yaratıyor.

Kitapta hemen hemen her konuya çarpıcı bir şekilde değinilmiş. Bununla birlikte ekonomide yapısal reformların başarısına ilişkin önemli olduğunu düşündüğüm iki noktada görüşümü paylaşmak istiyorum.

Birincisi enflasyon ile mücadele. Yüksek enflasyon ekonomiyi üretimden, yatırımdan uzaklaştıran, belirsizliği arttıran, sorunları ağırlaştıran, değişimi zorlaştıran bir ortam yaratır. Şu anda bunu fazlasıyla yaşıyoruz. Gelişmiş ülke seviyelerinde düşük ve kalıcı bir enflasyon oranına gelmeden yapısal reformları gerçekleştirmenin çok daha zor olduğunu, hatta olan reformları deforme ettiğini düşünüyorum. Bu nedenle yapısal reform yoluna çıkan bir ekonominin varsa enflasyonla mücadeleye çok ağırlık vermesi gerektiği kanaatindeyim. 2000’li yılların başında yaşadığımız kısmi reform süreci ciddi bir dezenflasyon süreciyle gitmişti.

İkinci önemli nokta, Türkiye’nin ihracatında yüksek teknolojili ürünlerin payını arttırmaya yönelik. Teşviklerle ya da piyasa içerisinde değiştiremediğimiz düşük ve orta teknolojiye dayalı bir yapı var. İthal ikamesini başarmaya yönelik öneri gibi, ihracatın kompozisyonunda yapısal değişimi başarmak için stratejik sanayi planlarına, kamu-özel işbirliği modellerine dayalı bir politika çerçevesine ihtiyacımız bulunduğunu düşünüyorum.

Sonuç olarak, Mahfi hocamızın çalışması yaşadığımız sorunların kalıcı çözümlerine yönelik çok kapsamlı bir rehber niteliğinde. Kendi adıma çok faydalandım, ilgilenen herkese de okumasını tavsiye ediyorum.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
TL değerli mi? 28 Şubat 2024