Yaşam normale döndükçe ekonomi politikaları da normale dönmeli
Pandemi ve akabinde alınan tedbirler sonrasında konuşulan tek konu ekonomilerin hangi hızda normalize olacağı mevzusu. Gün geçtikçe ilk günlerdeki aşırı kötümser senaryoların yerini biraz daha pozitif beklentilerin aldığı söylenebilir. Son olarak Salı günü OECD yeni büyüme tahminlerini açıkladı. OECD Dünya ekonomisinin 2020 yılında yüzde 4.5 daralmasını beklemekte. Haziran ayına göre Dünya ekonomisinin küçülme hızı tahmininde yaklaşık olarak 1.5 puanlık bir azalış söz konusu. OECD Türkiye için de Haziranda yüzde 4.8 olan küçülme tahminini yüzde 2.9’a revize etmiş. Oldukça makul bir tahmin.
Haftasonunda beklenmedik bir haber ise Moody's’den geldi. Notumuzu bir kez daha kıran Moody's böylece Türkiye’yi “yatırım yapılabilir” seviyesinin 5 basamak aşağısına çekmiş oldu. Pek çok kişi bu notlamanın haksızlık olduğunu ve Türkiye’nin aynı not seviyesinde olan Tunus, Cezayir ve Mısır’dan daha iyi durumda olduğunu iddia etmekte. Ekonomik büyüklük ve gelişmişlik olarak baktığımızda, bu doğru. Ancak Moody's dış borç veren finans kurumlarına hizmet eden bir şirket olduğu için bunlara değil, dış borç ödeme kapasitemize bakıyor, ve sorunları orada görüyor. Özellikle, son dönemlerde hem nitelik, hem de nicelik olarak zayıfayan döviz rezervlerimize dikkat çekiyor. Bu açıdan bakıldığında maalesef bahsi geçen diğer ülkelerin bizden daha bile iyi durumda olduğu söylenebilir.
Her zaman, bizim gibi gelişmekte olan ülkeler için “sıcak para” olgusunun bir “nimet” değil, bir “lanet” olduğunu düşünürüm. Sıcak paranın paramızın değerini aşırı yüksek tutarak sanayileşmemizi geriletmekten başka bir işe yaradığı düşüncesinde değilim. (Hâlâ bazı anaakımcı ekonomistler “ama, bizim gibi ülkelerin tasarruf açığı var, onu kapatmamız lazım” dese de!) Ancak, bir kere bu batağa girmiş, senelerce rekor düzeyde cari açık vererek dış borç dağı oluşturmuşsanız, ve küresel piyasada etkin bir oyuncu olarak kalmak istiyorsanız, bu oyunu (artık umarım daha bilinçli bir şekilde) devam ettirmek zorundasınız. Bu da yabancı yatırımcıların güvenini artırıcı önlemler almaktan (faizleri gerçekçi seviyelere çekmek ve bütçede meydana gelen tahribatı tamir etmek için ileriye dönük bir dizi bağlayıcı karar almak gibi) geçiyor.
Tabii ki, pandemi (zamanlama olarak) öngörülmesi zor bir Siyah Kuğu idi. Bu bağlamda Hükümetin imkanları dahilinde alabildiği tedbirleri yanlış bulmuyorum. Çalışma ödenekleriyle doğrudan destek sağlanırken, düşük faizlerle de tüketimin canlandırılması sayesinde özel sektördeki çöküşün önüne geçildi. Bu tabii ki maliye politikasının radikal bir şekilde gevşetilmesiyle oldu. Bütçe açığı hızla artarken, bütçe-dışı açıklarda da (kredi ivmesinin orta vadede kamu bankalarına çıkacak faturası gibi) rekor artışlar söz konusu. Her ne kadar Ağustos bütçesi fazla vererek pozitif bir sürpriz sağladıysa da sene sonunda “resmi” bütçe açığı milli gelirin yüzde 4’ünü geçecektir.
Alınan tedbirlerle ilgili ana eleştirim Hükümetin bu süreçte Türkiye’nin çift paralı bir ekonomi olduğunu tamamen unutmuş olması. Eksi reel faizler nedeniyle TL’den kaçış hızlanırken, cari açık, rezerv kayıpları ve enflasyon başımızı ciddi şekilde ağrıtmakta. Halbuki, örneğin kredi ivmesi yaratmak için politika faizi düşük tutulacağına, kredi faizlerine sübvansiyon verilebilirdi. (Biliyorum, bu da kredi kullanıp mevduata yatırmak gibi pek çok piyasa-dışı hinliklere sebep olabilir, ama krediler konut gibi spesifik maksatlara yönelik verilirse hem bu tip suistimaller daha az olur, hem de kredilerin ithalat talebine etkisi biraz daha kontrol edilebilir(di). Mesela tarımda bu tip yaklaşımlar uzun zamandır uygulanmakta.)
Pandemi karşısında hâlâ tam olarak önümüzü görebildiğimizi söyleyemeyiz. Ama sis yavaş yavaş ortadan kalkmakta. 2021 bahar aylarında aşıların piyasaya çıkması ve tedavi yöntemlerinin de gelişmesiyle yaşam (olabildiği kadar) normalleşecek. Türkiye’nin de bu süreçe paralel olarak para ve maliye politikalarını normalize etmesi şart.
Değerli ekonomim.com okurları,
ekonomim.com ekibi olarak Türkiye'de ve dünyada yaşanan, haber değeri taşıyan gelişmeleri sizlere en hızlı, tarafsız ve kapsamlı şekilde sunmak için çalışıyoruz. Bu süreçte sunduğumuz haberlerle ilgili eleştiri, görüş ve yorumlarınız bizim için çok değerli. Ancak, karşılıklı saygı ve hukuka uygunluk çerçevesinde, daha sağlıklı bir tartışma ortamı oluşturmak adına yorum platformumuzda uyguladığımız bazı kurallarımız bulunmaktadır.
Sayfamızda Türkiye Cumhuriyeti kanunlarına ve evrensel insan haklarına aykırı yorumlar onaylanmaz ve silinir. Okurlarımız tarafından yapılan yorumların, (diğer okurlara yönelik olanlar da dahil) kişilere, ülkelere, topluluklara, sosyal sınıflara ırk, cinsiyet, din, dil başta olmak üzere ayrımcılık içermesi durumunda, yorum editörlerimiz bu yorumları onaylamayacak ve silecektir. Onaylanmayacak ve silinecek yorumlar arasında aşağılama, nefret söylemi, küfür, hakaret, kadın ve çocuk istismarı, hayvanlara yönelik şiddet söylemleri de yer almaktadır. Suçu ve suçluyu övmek, Türkiye Cumhuriyeti yasalarına göre suçtur, bu nedenle bu tür yorumlar da ekonomim.com sayfalarında yer almayacaktır.
Ayrıca, Türkiye Cumhuriyeti mahkemelerinde doğruluğu kanıtlanamayan iddia, itham ve karalama içeren, halkı kin ve düşmanlığa tahrik eden, provokatif yorumlar da yapılamaz.
Markaların ticari itibarını zedeleyici, karalayıcı ve ticari zarara yol açabilecek yorumlar onaylanmaz ve silinir. Aynı şekilde, bir markaya yönelik promosyon veya reklam amaçlı yorumlar da onaylanmaz ve silinecek yorumlar kategorisindedir. Diğer web sitelerinden alınan bağlantılar ekonomim.com yorum alanında paylaşılamaz.
ekonomim.com yorum alanında paylaşılan tüm yorumların yasal sorumluluğu yorumu yapan kullanıcıya aittir, ekonomim.com bu sorumluluğu üstlenmez.
ekonomim.com'de yorum yapan her okur, yukarıda belirtilen kuralları, sitemizde yer alan Kullanım Koşulları'nı ve Gizlilik Sözleşmesi'ni okumuş ve kabul etmiş sayılır.
Kurallarımıza uygun şekilde saygı, nezaket, birlikte yaşama kuralları ve insan haklarına uygun yorumlarınız için teşekkür ederiz.