Yeni ekonomi modeli ve dövize endeksli mevduatlar

Erhan ASLANOĞLU
Erhan ASLANOĞLU Ekonomi ve Piyasalar

Merkez Bankası’nın eylül ayı ile başlayan ve Aralık ayında da devam eden faiz indirimleri döviz kurlarında sert yükselişlere yol açtı. Bu süreçte yaşananlar ekonomi yönetimi tarafından Yeni Ekonomi Modeli (YEM) çerçevesinde sunuldu. Değer kaybeden TL’nin rekabetçi döviz kurlarına imkan verdiği, bu sayede ihracat artışının daha da güçlenerek cari işlemler fazlasına yol açacağı, döviz bolluğunun üretim ve yatırımı arttıracağı, döviz kurlarına yönelik baskının azalacağı ve enflasyonun düşeceği şeklinde sıralayabileceğimiz bir çerçeve yeni ekonomi modelinin ana hatları olarak karşımızda duruyor.

İhracatta ölçek ve yüksek teknolojinin payı önemli

Modelin ana hedefini ihracata dayalı bir büyüme olarak tanımlarsak ve bunu başaran ülkelere benzer bir noktaya gelmek olarak görüyorsak bunun iyi bir hedef olduğunu söyleyebiliriz. Bu işte başarılı olan ülkelere en iyi örnekler, Almanya, Japonya, Güney Kore, Çin ve Kuzey Avrupa’dan verilebilir. Bu ülkeler cari fazla veriyor, üretim ve yatırım potansiyelleri çok güçlü ve temelde enflasyon sorunları yok. Elbette her bir ülkenin ayrı bir hikayesi var ama hepsinin bu noktaya uzun yıllarda stratejik sanayi planlarıyla geldiğini, eğitim sistemlerinin çok güçlü olduğunu, kamu–özel işbirliği modellerini başarılı bir şekilde uyguladıklarını, yüksek teknolojili ürünlerin toplam ihracatları içerisindeki payının yüzde 20-35 civarlarında olduğunu bilmemiz gerekiyor. Cari fazla veren ülkelerin parası değerlenme eğilimde olur. Bu nedenle ellerindeki döviz fazlası ile bunun önüne geçecek politikaları uygulama imkanları olur. Paraları değersiz olduğu için ihracatlarını arttırmış değillerdir. Yüksek teknolojili ürün ağırlıklı bir kompozisyonla güçlü oldukları ihracatı desteklemek için, genelde paralarının değerlenmesini engellemeye çalışan ülkelerdir.

Sanayi ve kalkınma planlarına ihtiyacımız var

Bu ülkelerin politikalarını elbette bire-bir alamayız. Bizim sosyolojimiz, iş yapma kültürümüz, coğrafyamız gibi birçok konuda farklarımız var. Fakat, özünde sanayide ve ihracatta yüksek teknolojili ürünlerin payını ciddi biçimde arttıran, ölçeği büyüten, kamu özel işbirliği modelleri geliştiren, eğitim sistemini reforme eden, orta ve uzun vadeli stratejik sanayi ve kalkınma planlarına ihtiyacımız bulunuyor. Sadece değer kaybetmiş bir yerel parayla ihracata dayalı sürdürülebilir bir büyüme gerçekleştiren örnek bulunmuyor. Ülkemizin 2021 yılı ihracat artışının temel nedenleri, TL’deki değer kaybından ziyade başta Avrupa olmak üzere küresel ekonomideki büyüme, tedarik zincirlerinde hem pandemi, hem jeo-politik değişimlerden kaynaklı değişim ve bu fırsatı iyi değerlendiren Türk sanayinin yüksek standartta orta ve düşük teknolojili ürün üretme ve satabilmedeki gücüdür.

DEM’e olan ilginin boyutu ve enflasyonla mücadele kritik öneme sahip

Geçtiğimiz hafta başında, döviz kurlarının aşırı artışından sonra devreye giren DEM son bir haftada döviz kurlarında belli bir istikrar sağlamış görünüyor. Böyle bir uygulamanın devreye girmesinin ve döviz kurlarındaki tehlikeli çıkışı tersine çevirmesinin olumlu bir gelişme olduğunu belirtmek gerekiyor. Bununla birlikte, bu aracın başarılı olabilmesi bazı önemli koşullara bağlı olacaktır. Öncelikle DEM kısmi ve şartlı bir faiz artırımı anlamına geliyor. Son düzenlemelerle TL tasarruflarına en fazla yüzde 17 olabilecek mevduat getirisi elde edebilecek bir tasarruf sahibi, bu süreçte döviz kurlarında artış daha fazla olursa aradaki farkı almış olacak. Bu bir anlamda tüm TL mevduatların Döviz Tevdiat Hesabına eşdeğer bir getiri sağlaması anlamına da geliyor. Tasarruf sahiplerini döviz bazında da düşünmeye zorlayan bu sistem son dönemde artan döviz ikamesini arttırmaya aday görünüyor. Burada kritik noktalardan birisi, önümüzdeki dönemde enflasyonda ciddi bir artışın bizi bekliyor olması. Artan döviz kurlarının, son dönemdeki gerilemeye rağmen fiyatlarda yapışkanlık gösterme eğilimi, ücret artışları, yeniden değerleme oranına bağlı ortaya çıkacak fiyat ayarlamaları Aralık – Şubat dönemimde ciddi bir enflasyon rakamı (yüzde 35 ve üzeri) ortaya çıkaracak görünüyor. Şu aşamada gelecek yıl sonu enflasyonunu tahmin etmek oldukça güç. TL’de son dönemdeki değerlenme devam ederse, mevcut mevduat faizleri ile cari enflasyon arasındaki ciddi boyutta negatif reel faiz anlamına gelecek. Bu durum tüketim eğilimini arttırabilir. Başta gayrimenkul olmak üzere artacak talep, enflasyona yeni baskılar getirebilir. Eğer kurlar artar ve cazip nominal ve reel getiri ortaya çıktığı izlenirse, tüketim azalır fakat kur üzerinden enflasyon baskısı gelir. Enflasyonun yüksek olduğu bir ortamda, TL değerlenmeye devam ederse, maliyeti artan ihracatçının döviz kurlarının yukarı gitmesi yönünde baskısı ve enflasyonun daha da arttığı bir sarmal oluşabilir. Kur korumalı mevduattan gelebilecek olası bütçe açıkları da enflasyonist baskıyı arttırabilir. Önümüzdeki dönemde enflasyon ile mücadelenin çok güçlenmesi gerekiyor ve paradoksal bir şekilde burada en büyük görev de sıkı para politikası uygulaması gereken merkez bankasına düşüyor.

Amacımız cari fazla vermekse, tasarruflarımızı yatırımlarımızın üzerine çıkarmamız gerekiyor. Cari fazla vermek, ihracatı arttırmak için ölçeğimizi arttırmamız, yeni yatırımlar yapmamız gerekiyor. Gerçek anlamda yüksek teknolojiye dayalı bir ihracat için çok daha yüksek yatırımlara ihtiyacımız var. Yani yatırımları düşüremeyiz. Bunun için kaynak lazım. Tasarrufları daha da çok arttırmamız gerekiyor. Negatif faiz ortamında tasarrufları nasıl artıracağız? Merkez Bankası’nın bastığı para, yani para tabanı 600 milyar TL civarına gelmesine rağmen toplam mevduatlar 1,8 trilyon TL civarında. Yani mevduat çarpanı 3 civarına gerilemiş durumda. Normalde 5-6 civarında olmasını bekleriz. Yatırımlara nasıl kaynak yaratacağız? DEM’e ilgi ne boyutta olacak? TL mevduatları hızla arttırabilecek miyiz? Önümüzdeki dönemde burada sormaya çalıştığımız soruların cevapları ekonomik gidişatın önemli belirleyenleri olacak. En kritik nokta da enflasyonun seyri ve enflasyon ile mücadelenin gücü olacak.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
TL değerli mi? 28 Şubat 2024