Piyasalar beklentilerini oluşturunca fiyatlama yapacak

Erhan ASLANOĞLU
Erhan ASLANOĞLU Ekonomi ve Piyasalar

Uzun süredir beklenen yerel seçimleri geride bıraktık. Seçim sonuçları üzerine önümüzdeki günlerde bol bol siyasi tahlil yapılacak, analizler ortaya çıkacak. Ekonomi ve finansal piyasalar açısından ise ağırlıklı olarak ekonomi politikalarına ilişkin sinyaller beklentileri şekillendirecek. Siyaset yolunu buldukça, piyasalarda fiyatlamaya dahil olacak.

Piyasalar açısından beklenenin dışında bir durum ortaya çıktığında yeniden fiyatlama yapılır. Piyasaların seçimde en temel referans noktası İstanbul seçimleriydi. Anket sonuçları başa baş bir mücadelenin olduğuna işaret ediyordu. Bu çerçevede adaylardan herhangi biri birkaç puan farkla kazansa piyasa açısından çok sürpriz olmayacak bir sonuç ortaya çıkacaktı. 31 Mart akşamı gördüğümüz manzara ise beklentilerin çok ötesinde tarihi denilebilecek bir sonuca işaret etti. Muhtemelen siyasi partilerin tahminlerinin de ötesinde gerçekleşen bu sonuca özellikle iktidar partisinin nasıl tepki vereceği piyasaların gidişatı açısından en önemli belirleyen olacak. Bu çerçevede gelen ilk açıklamalar enflasyonla mücadelede mevcut politika çerçevesinin güçlendirilerek devam edeceği yönünde. Ortodoks olarak da adlandırabileceğimiz bu çerçevenin korunması piyasaların hoşuna gidecek bir yaklaşım aslında. Bununla birlikte, mevcut çerçevede sadece para politikasını ve kısmen izleyebildik. Bu yolda kararlı olunacaksa, daha da sıkılaşan bir para politikasına ve ona doğru yönde eşlik edecek kur politikasına ihtiyaç bulunuyor. Maliye politikasının para politikasını tamamlayıcı şekilde uygulamaya girmesi gerekiyor. Yapısal anlamda reform sürecinin hızlanmasına ihtiyaç bulunuyor.

Enflasyonun ötesinde hayat pahalılığı

Seçimin bu denli sürpriz sonuçlanmasının en önemli nedeni ekonomideki gidişat görünüyor. Enflasyonun artık ciddi bir hayat pahalılığı sorununa dönüşmesi, alım gücündeki kaybın çok daha fazla hissedilmesi özellikle ücretli çalışan ve emeklilerin seçim sonuçlarında etkili olduğunu gösteriyor. Tahminimiz sadece ücretli ve emekliler değil, iş dünyası da ekonominin gidişatından, daha da önemlisi olası gidişatından çok da mutlu olmadığından bu sonucun ortaya çıkmasında etkili oldu. Konut ve otomobil fiyatları başta olmak üzere genel seçimlere kadar ortaya çıkan servet etkisi son dokuz ayda azalmaya başladı. Bu durum refah kaybı ve alım gücündeki düşüşü daha da fazla hissettirdi.

Gelir dağılımı sorununa yönelik adımlar atılacaktır

Ekonomide yaşananların en önemli sonucunun gelir dağılımı ve refah kaybı ile ilgili sorunlar olduğunu düşünecek olursak, iktidarın hızla bu sorunu gidermeye yönelik adımlar atma ihtimalinin yüksek olduğunu düşünebiliriz. Büyüme desteklenerek bu sorun çözülmeye çalışılırsa, enflasyon sorununu çözmek pek mümkün olamayacaktır. Enflasyonla mücadele edilecek ve büyümeden bir süre vazgeçilecekse, mevcut pastanın bölüşümünde bir değişikliğe gitmek gerekecek. İktisat biliminde Pareto optimum dediğiniz, yani herhangi birisine dokunmadan ya da zarar vermeden bir başkasını ya da kesimin şartlarını iyileştirme bu durumda çok mümkün olamayacaktır. Gelir dağılımında kaybeden kesimlere aktarılmak üzere bir kaynağa ihtiyaç olacak.

Kayıt dışı ile mücadele ve kamu tasarrufları

Kalıcı ve adaletli olması açısından kayıp dışı ekonomi ile mücadele edilerek elde edilebilecek gelirin bu çerçevede önemli bir unsur olabileceğini düşünüyoruz. Bunu başarmak elbette zaman alacak ve zor bir iş. Tüm zorluklarına rağmen kayıt dışı mücadelenin mutlaka başlaması gerekiyor.

Bir yandan bu mücadeleyi sürdürürken, diğer taraftan kısa vadede kaynak bulmanın en önemli yollarından birisinin kamunun harcama tarafında yapacağı hissedilir tasarruflar olacağını düşünüyoruz. Herhangi bir şey elde ederken, bir şeyleri kaybetmemizi ifade eden fırsat maliyetine razı olmadan bir sonuca ulaşmak çok kolay ve mümkün görünmüyor.

İktidar nasıl çözümler üretecek, bu çözümlerin olası sonuçları neler olacak piyasalar tarafından değerlendirilecek ve zaman içerisinde ona göre bir tepki verilecektir.

İç talebin bir süre çok düşük gitmesine razı olmamız gerekeceği için dış talebi devreye sokmanın önemi daha da artacaktır. Burada kur politikası ve daha doğrusu yönetilen kur sisteminin ne çerçevede olacağı da önemli bir belirleyen olarak karşımızda duracak görünüyor. Bayram sonrasına kadar yeni politika çerçevesi konusunda çok güçlü sinyal alabileceğimizi tahmin etmiyoruz. Sonrasında piyasaların beklentilerini şekillendirebilecek açıklamaların, politika adımlarının yavaş yavaş devreye girmesi sürpriz olmayacaktır.

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
TL değerli mi? 28 Şubat 2024