Benim hem babam, hem öğretmenim

Vakko Yönetim Kurulu Başkanı Cem Hakko, babası Vitali Hakko'yu anlattı.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME
Benim hem babam, hem öğretmenim

Babam Vitali Hakko. Türk moda dünyasının duayeni. Mağazacılık, perakendecilik, moda ve marka kavramlarını ülkemize kazandıran, çağdaş ve medeni yaşam tarzıyla, kişiliğiyle, sanata ve sanatçıya verdiği destekle Türkiye aşkıyla tüm özel zamanlarında bile çalışan, üreten, gerçekten doğru ve dürüst bir işadamı. Benim hem babam, hem öğretmenim.

Birçok insanın gerçek babası olmasa da baba yerine koyduğu değerli bir insandı. Bizi yetiştirirken yüzlerce genci de yetiştirdi. İş öğretti ve meslek edindirdi. Karşısındaki insana bakarken olanı değil, olabileceği görür, bir de o insanı buna inandırırdı. Yeteneklerini ortaya çıkardı. Arkalarında durdu. Destek oldu.

İyi bir rol modeldi. Koşmayı, çalışmayı, şans vermeyi, risk almayı, iyimser olmayı ondan öğrendim. Her zaman yeni bir günün doğacağını ve bu sebeple rahat uyumayı öğretti. “Önemli bir karar vermeden bir gece üzerine yat, sabah kalkınca tekrar düşün” derdi. İşini yaparken suyun akışı kadar tabilik kazanmıştı.

Özgürlük verdi. Uçmamı seyreder gerektiğinde kol kanat gererdi. Asla kötü söz söylemezdi, asla sesini yükseltmezdi. Zarif ve beyefendi bir insandı. Zordu, çünkü mükemmeliyetçiydi. Her yapılan işin daha da iyi yapılabileceğini söyler ve hedeflerdi. Hiç yetinmez hep daha iyiyi ve mükemmeli nasıl yapabiliriz diye notlar alırdı.

Yoktan yarattığı marka bugün 82.kuruluş yılında. Temeli sağlam attı. Büyüttü. Geliştirmek, çağa göre dönüştürmek, farklı konuları da içine katmak, dünya markaları ile boy ölçüşür hale gelmesi bana düştü. Ben de ondan öğrendiklerime kendi eğitimimi ve tecrübemi katarak yol aldım. Ben Babam Vitali Hakko’dan, öğrendim ki, sevgi iş hayatında da birinci sıradaymış. Bakmak değil görebilmekmiş önemli olan. Başarı detaylarda gizliymiş. Arkadaşlığın yaşı ve yaş farkı asla yokmuş. Yanında çalışan insanları yüreklendirmek, övmek onu şımartmaz tam tersi layık olabilme sorumluluğu yüklermiş.

Hayat ona bağlandıkça ve tat aldıkça daha uzun sürermiş.

Dış görünüş ve şıklık, kendine ve tüm insanlara özenli olmakmış.

Çağdaş yaşam emek istermiş.

Bilgi kadar sezgi de önemliymiş.

Renkler insanların üzerine yansımasıyla parlaklık kazanırmış.

Ruhu beslemek, bedeni beslemek kadar gerekliymiş. Öğrendim ki, insana değer vermek, insan değeri bilmek, gerçek anlamda sevilmek ve sayılmak insanı ölümsüzleştiriyormuş. “Benim Babam” gibi…