"Kentsel dönüşümü 'milli mesele' olarak görüyoruz"

Neva Prestij Yapı Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Öztürk, “Öncelikle kentsel dönüşüm için özel bir birim kurulmalı. Arsa sahiplerine uzlaşma süreleri verilmeli. Kentsel dönüşüme engel olanlar, yaşanan depremlerin ölümlere neden olması halinde ağır cezalar almalı." dedi.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME
"Kentsel dönüşümü 'milli mesele' olarak görüyoruz"

Temelleri 1980 yılında Yüksel Öztürk tarafından kurulan Neva Prestij Yapı, bugüne kadar 15 bine yakın konutun yanı sıra toplu konut inşaatları, alt yapı projeleri, akaryakıt istasyonu ve dinlenme tesisleri, otel inşaatı gibi pek çok proje üstlenmiş bulunuyor. Ağırlıklı olarak Ankara’da konut inşa eden Neva Prestij Yapı’nın; İstanbul, Ayvalık, Bodrum’da halen devam eden projeleri de var. Mimar mühendislerden saha teknik personellerine, proje sorumlularından makine teknikerlerine kadar 600 kişilik bir ekibe sahip olan şirket, bir ‘milli mesele’ olarak gördüğü kentsel dönüşüm için de proje geliştirme çalışmaları yürütüyor. Kahramanmaraş merkezli ve 10 ili kapsayan deprem felaketinin ardından, mevcut konutların sağlamlığı ve güvenliğinin sorgulanmasının doğal olduğunu belirten Neva Prestij Yapı Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Öztürk, “43 yıldır kaliteli yapılan inşa etmeye odaklandık. Yıllardır sağlam konutları uygun fiyata vatandaşlarımıza teslim etmek hedefiyle hareket ettik. Marmara Bölgesi’nde 1999 yılından önce yaptığımız yapıların depremde ayakta kalması ile güvenilirliğimiz kanıtlandı. Ardından gelen yoğun taleplere kayıtsız kalamayarak zaman içinde tüm Türkiye’de konut üretimimizi artırdık” dedi.

"Bürokrasi süreci yavaşlatıyor"

Türkiye’de gayrimenkul sektöründeki hızlı büyüme inşaat şirketlerinin arazi bulmakta zorlanmasına neden oluyor. Bu durum şirketleri farklı projelere yönlendiriyor. Neva Prestij Yapı’nın da arazi stok sorunu nedeniyle kentsel dönüşüm projeleri geliştirdiğini dile getiren Öztürk, “Kentsel dönüşümü bir ‘milli mesele’ olarak görüyoruz. Son deprem felaketinin ardından kentsel dönüşümün önemi bir kez daha anlaşıldı. Fakat hala kentsel dönüşümde arsa sahiplerinden ve bürokrasiden kaynaklanan zorluklar söz konusu. Deprem gerçeğine rağmen eski evleri yıkıp yenisini yapmak oldukça zor. Çünkü eski ev sahiplerinin normal hakları dışında fazladan daire veya para talepleri de oluyor. Ayrıca, belediyeler ve bakanlıklarda işler çok yavaş ilerliyor. Öyle ki bürokrasi süreci 1.5 - 2 yılı buluyor” ifadelerini kullandı.

"Dönüşüm için özel birim kurulmalı"

Özellikle deprem riski taşıyan şehirlerde kentsel dönüşümün hızlanması gerektiğinin altını çizen Öztürk, bu kritik konu hakkında yapılması gerekenler konusunda şu önerilerde bulundu:

“Kentsel dönüşümün hızlanması için yapılması gereken birçok şey var. Öncelikle kentsel dönüşüm için özel bir birim kurulmalı. Arsa sahiplerine uzlaşma süreleri verilmeli. Kentsel dönüşüme engel olanlar, yaşanan depremlerin ölümlere neden olması halinde ağır cezalar almalı. Bu gibi uygulamalar olmazsa kentsel dönüşümün ilerlemesine olanak yok. Öte yandan belediyeler ve bakanlıkların da bu işin önünü açmaları şart. Projeler hızlı kontrol edilip onaylanmalı.”

"Yapılaşmada büyük yanlışlar var"

Yaşanan son deprem felaketinin ardından Japonya’daki çelik binalar örnek gösteriliyor. Türkiye’de ise maalesef her depremin ardından beton ve demiri güçlendirerek depreme dayanıklı binalar yapmaya çalışıldığına dikkat çeken Öztürk, şöyle devam etti:

“Maalesef yeni inşaat teknolojileri ülkemize geç geliyor. Bir de yapılaşmada büyük yanlışlar söz konusu. 1999 depreminden sonra yapılan binalar kuralına göre yapılmışsa, iyi bir zemine ve fay hattına uzak inşa edilmişse depreme dayanıklı olabilir. Yaşadığımız son depremde, Kahramanmaraş ve Hatay’da fay hattının tam üstüne binalar yapılmış olduğunu gördük. Bu tabloda, istediğiniz kadar sağlam binalar yapın, fay hattındaki binaların yıkılması kaçınılmazdır. Yani ortada sadece müteahhit, mühendis hatası yok. Baştan fay hatlarını imara açan belediyelerin ve bakanlıkların da kusuru var.”

İmar affı nasıl yapılmalıydı?

Bilindiği üzere imar barışı; mülkiyet ve imar sorunu olan, ruhsatsız binaların yanı sıra ruhsatlı fakat imar mevzuatına aykırı olarak eklentiler yapılmış yapıların affedilmesi ve sisteme dahil edilmesine anlamına geliyor. Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından imar affı yeniden gündeme geldi. Büyük yıkıma ve can kaybına neden olan depremlerin ardından son 20 yılda hız kazanan imar affının büyük rol oynadığı belirtiliyor. İmar affıyla bir anlamda vatandaşların devlete gidip ‘Benim yapım kanuna uygun değil, beni affet’ dediğini ifade eden Öztürk, “Devletin burada yapması gereken affetmeden önce binaların sağlamlığını kontrol etmek olmalıydı. Sağlam değilse ‘Binanı güçlendirip gel’ demeliydi. Vatandaşın binası güçlendirmeyle de kurtulamıyorsa ‘Seni affedemem, kentsel dönüşüme girmen gerekiyor’ diye zorlamalıydı” dedi.

Ancak bu imar aflarının bu içerikte olmadan çıkarıldığını belirten Öztürk, “Binalara hiçbir teknik inceleme yapılmadı. Çürük yapılar affedildi ve bunlar da maalesef depremde yıkıldı. Bundan sonra yapmamız gereken ise acilen bina güçlendirmeleri” diye ekledi.