MDD Başkanı Esin Sungur: Kültür ve yemeği daha çok eşleştiren etkinliklere yer vermek istiyoruz

“Önceki başkanlarımızdan gelen çizgiyi elbette sürdüreceğiz. Etkinliklerden söz etmiyorum, onlar görevimiz. Mutfak Dostları gibi uzmanlaşmış bir grubun fikirlerini kamuya aktardığı etkinlikler de yaparak gastronomiye fayda sağlamamız gerekiyor.”

YAYINLAMA
GÜNCELLEME
MDD Başkanı Esin Sungur: Kültür ve yemeği daha çok eşleştiren etkinliklere yer vermek istiyoruz
Esin Sungur

Türkiye’nin gastronomi alanındaki en köklü sivil toplum kuruluşu olan Mutfak Dostları Derneği (MDD) geçtiğimiz Şubat ayı başında 33 yaşına girdi. Aynı tarihlerde bayrağı devralan derneğin yeni yönetim kurulu başkanı Esin Sungur, 19 yıldır derneğin üyesi, uzun bir süredir yönetim kurullarında görev alıyor ve MDD’yi ikinci ailesi olarak gördüğünü söylüyor. Sungur, “2026 yılında 35. yaşını kutlayacak olan Mutfak Dostları Derneği, ülkemizde gastronominin tüm bileşenleri ve kültürüyle bugün geldiği noktada önemli katkıları olmuş bir sivil toplum kuruluşu. Bu mirasın bize yüklediği sorumluluk ve bunun getirdiği görev bilincindeyiz” diyor.

Sungur’la, Haliç kıyısında güneşli bir akşamüzeri sohbet ediyoruz, şöyle devam ediyor:

“Önceki başkanlarımızdan gelen çizgiyi elbette devam ettireceğiz. Bu, bize önemli bir sorumluluk yüklüyor. Etkinlik yapmaktan söz etmiyorum, onları zaten sürdüreceğiz, bizim görevimiz. Bunların ötesinde, Mutfak Dostları Derneği gibi uzmanlaşmış bir grubun fikirlerini kamuya aktardığı etkinlikler de yaparak gastronomiye fayda sağlamamız gerekiyor.”

Esin Sungur, Boğaziçi Üniversitesi Mütercim-Tercümanlık bölümü mezunu. Uzun yıllar dergicilik yaptıktan sonra 2009’da turizm sektörüne girmiş. 2012’ye kadar tarihi Pera Palas Oteli’nin relansmanında Pazarlama ve İletişim Müdürü, ardından argos in Cappadocia’da Satış ve Pazarlama’dan sorumlu genel müdür yardımcısı olarak görev yapmış. 2014 yılında Raffles Istanbul’un açılış ekibinde iletişim departmanında, Fairmont Quasar İstanbul’da Pazarlama Direktörü olarak bulunmuş. 2019 yılında markalaşma ve pazarlama iletişimine odaklanarak kendi şirketi Nisan İletişim & Marka Yönetimi’ni kurmuş.

“Altın Kaşık bir çıpa”

MDD’deki yeni dönemde, geçtiğimiz yıllarda başlattıkları “Altın Kaşık Gastronomi Ödülleri”, “Türk Mutfağının Yapı Taşları Seminer Dizisi” gibi süregelen çalışmaların yanı sıra, geçtiğimiz yıl hayata geçen “Gıdanın Geleceği Sempozyumu”nu devam ettireceklerini vurguluyor:

“Altın Kaşık Gastronomi Ödülleri nasıl bir Mutfak Dostları Derneği markası ise Gıdanın Geleceği sempozyumlarımızın da öyle olmasını istiyoruz. Altın Kaşık bir çıpa olarak sektörde ayrı bir yerde duruyor çünkü, gastronomi dünyamız sadece restoran ve şeflerin derecelendirmesinden ibaret değil, işin kültür boyutu var, orada yeni kategorilerimiz olabilir. Örneğin servis, gastronominin çok önemli bir boyutu oraya da biraz dokunmak lazım, ama doğru kriterleri koyabiliyorsak kategori açıyor, buna çok özen gösteriyoruz.

Bu dönemde gastronomiyi biraz daha kültürle bağlayan, kültür ve yemeği daha çok eşleştiren etkinliklere yer vermek istiyoruz.”

Mutfak Dostları Derneği Yönetim Kurulu toplantısından.

“Denetim şart”

Esin Sungur, standart olarak yaptıkları çalışmalara devam ederken bu süreçte farklı adımlar da atmak gerektiğine inanıyor. Gündeme alacakları konulardan birisi de denetim:

“Coğrafi işaret alınıyor, peki sonra o ürünler ne oluyor? Coğrafi işaretin bütün kriterlerine sadık olarak mı üretiliyor bunu bilmiyoruz, çünkü özdenetim var sadece. Bağımsız denetim kuruluşları yok, o konuda yasal bir boşluk var. Burada bir STK olarak biz daha aktif olmamız, bazı modeller pilot projeler geliştirmemiz gerekebilir.

Bizim çok kıymet verdiğimiz Avrupa Birliği projelerimiz oldu yıllar içinde. Anadolu Lezzet Envanteri bunlardan biri. Envanterdeki ürünlerin denetimi boyutunda neler daha iyi yapılabilir, kamuya bir öneri getirebilir miyiz bunlara da bakmak istiyoruz.”

“Ekonomik koşullar çok önemli”

Ekonomik koşullara da dikkat çeken Sungur şöyle diyor:

“Ekonomik koşullar da önemli. Çok iyi şefler, çok iyi restoranlar var ama insanlar hep çok yüksek bedeller ödeyerek mi iyi gıdaya erişebilecek? Bu da ayrı bir tartışma konusu. Seminer, sempozyum gibi çalışmalarımızda işin bu taraflarını da tartışmaya başladık. Bir de gastronomiyi tarımdan koparamayacağımız gerçeği var. O da iklimle ve dünyanın geldiği kriz noktasıyla eş giden bir şey, onu da tartışmamız lazım. Belki bir farkındalık, başka STK’larla birlikte daha fazla sivil toplum gücü oluşturabiliriz diye düşünüyorum.”

Batan güneşin kızıllığında Altın Boynuz alev rengi yanarken şöyle noktalıyoruz sohbetimizi

“Bütün bunları arama toplantılarında danışma kurulumuzla birlikte masaya getirip 35. yaşımıza gelirken nereye doğru gitmemiz gerekiyor, hep birlikte konuşacağız.

Şunu da belirtmek istiyorum: Dışarıda yiyen içen insanları, restoranları, şefleri konuşuyoruz, konuşalım da… Ama insanlar evlerinde yemek yapsın, yemek kültürümüz bu sayede yaşayacaktır bence. Okumak da şart. Okumak ve denemek, dışarıda yemek kadar önemli iki etken.”