Enflasyonun kalıcı olarak düşürülmesi için teknolojik açığı azaltmak gerekir

Sanayi dallarında teknolojik yoğunluğun yükseltilmesi sağlandığında ithalat gerilerken ihracat artar. Bunun sonucunda da yerli tüketimin ithal içeriği ve yabancı para borçluluğu azalmaya başlayacaktır. Ekonomist/Yazar Faruk Türkoğlu 'Çözüm Arenası NASIL için analiz etti...

YAYINLAMA
GÜNCELLEME
Enflasyonun kalıcı olarak düşürülmesi için teknolojik açığı azaltmak gerekir

 

Geleceğe yönelik “Enflasyon nasıl düşürülür?” sorusuna cevap ararken önce enfl asyonun geçmişteki seyrini incelemek gerekir. Bu incelemeyi yapmadan ve geçmişteki hataları belirlemeden, başlanan bir önlem paketi uygulamasında geçmişteki hataların tekrarlanması riski yüksektir. Paket olumlu sonuç vermediğinde yenisi hazırlanır ama bu arada ekonomi çok değerli iki veya üç yılını kaybetmiş olur. Arka arkaya gelen paketler halk kitlelerinde bir reform yorgunluğu yaratır. Bu ortamda enfl asyon hastalığı kronikleşir, Geçmişin ihmal ve hatalarından ders alındığında ise başarı ihtimali yükselir.

Ekonomiyi yönetenler, herhangi bir olumsuzluk durumunda iki yoldan birini tercih edebilir. Birincisi herhangi bir önlem paketi uygulamadan enfl asyonun hızının kesilmesini beklemek, ikinci yol ise iyi hazırlanmış bir önlemler paketi ile enfl asyonun hızını kesmeyi denemektir. Birinci yol, yıllık enfl asyon oranı iki haneli olduktan sonra 1973 ile 1976 arasında tercih edildi ama 1977 ve sonrasında enfl asyon tırmanışa geçti. 2021-2022 döneminde enflasyon tekrar yükselmeye başladığında da benzer bir tutum izlendi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, fiyat istikrarına yönelik önlemleri bir paket olarak uygulamak yerine baz etkisinin devreye girmesini beklemeyi tercih etti. Erdoğan bu tercihin nedenini yaptığı konuşmalarda şöyle açıklamıştı: “Ekonomide bir kural vardır: Dere yatağında akar, zorlamayın!” Ne var ki 6 Şubat depremlerinden önceki Ocak ayında enfl asyon oranının yüzde 6.65 olarak yüksek bir düzeyde gerçekleşmesi enfl asyonun kendiliğinden düşmeyeceğini gösterdi. 2023’ün ilk iki ayındaki toplam enfl asyon oranı ise yüzde 10.0 oldu. Bu oran Merkez Bankası’nın 2023 için belirlediği yüzde 22.2’lik oranın yarısına çok yaklaştı. Hedefe ulaşılması için kalan 10 ayda toplam enfl asyonun yüzde 10.9’u aşmaması gerekiyor.

İSTİKRAR PAKETLERİNDEN SONUÇ ALINAMADI

1970 ile 2000 arasında bazıları IMF destekli olan 10 istikrar, kaynak veya atılım paketinde başarı sağlanamadı. 1970, 1977, 1978, 1979, 1980, 1990, 1991, 1994, 1997- 1998 ve 2000 yıllarında toplumun fedakârlığı ile uygulanan paketlerin bir bölümünde sağlanan başarı da kalıcı olamadı. Gerekli görülen bazı önlemleri içermeyen paketler sonuç vermezken, bazıları da yarı yolda terk edildi. (1)

30 yıllık dönemde enfl asyon konusundaki başarısızlığın diğer önemli nedenleri de şunlar oldu:

- IMF’nin etkisiyle uygulanan istikrar paketlerinde ekonominin, teknolojik yoğunluğunun yükseltilmesi ve yapısal değişimin gerçekleşmesi değil, neoliberal ilkelere “yapısal uyum” göstermesi amaçlandı. IMF, Türkiye ekonomisine verdiği desteği, özelleştirmelerin yapılması ve devletin ekonomiden çekilmesi koşuluna bağladı. Zamanı gelen bir kredi diliminin ödenmesi için bazı şirketlerin örneğin Teletaş’ın özelleştirilmesi şart koşuldu. Teletaş’ın o dönemdeki rakipleri Huawei ve Samsung sonraki yıllarda dev adımlarla ilerlerken hatalı yöntemlerle özelleştirilen ve devlet desteğinden yoksun bırakılan Teletaş güdük kaldı.

Son 40 yılda kapsamlı bir teknoloji atılımının gerçekleşmemesi nedeniyle dış ticaret ve cari işlemler açıkları azaltılamadı ve kur istikrarı sağlanamadı. Her nasılsa özelleştirmeden kurtarılan KİT statüsündeki Eti Maden ise dünya bor pazarında çokuluslu dev madencilik şirketi Rio Tinto’ya yıllarca kök söktürdü.

- Uygulanan paketlerin en önemli unsuru olan yüksek oranlı devalüasyonların tetiklediği fiyat artışları enfl asyon oranlarını yükseltti. Bu süreç düşük ve orta gelirli kitlelerin satın alma güçlerini azalttı. Bu kitleler ikinci bir darbeyi enfl asyonun hızını kesmek için faiz oranlarının yükseltilmesi ile yedi. Yüksek faiz oranları nedeniyle ekonominin durgunlaşması ve işsizliğin artması gelir dağılımındaki bozulmayı hızlandırdı. Kemer sıkma paketleri ile sağlanan iyileşmelerin kalıcılığı sağlanamayınca, düşük ve orta gelir düzeyindeki ailelerin 50 yıl boyunca gösterdiği fedakârlık da boşa gitmiş oldu.

SORUNUN KAYNAĞI “TEKNOLOJİK AÇIK”

Türkiye ekonomisinin son yarım yüzyıllık döneminde enfl asyondaki yükseliş dalgalarının çoğunluğu döviz kurlarındaki ani ve yüksek oranlı artışların ardından geldi. Kurlardaki artışın esas nedeni ise dış ticaret ve cari işlemler dengelerindeki kronik açıklar oldu. Dış ticarette ihracat, ithalatı yalnız gıda ve tekstil-konfeksiyon sektörlerini kapsayan düşük teknolojili ürünlerde geçti ve bu grupta ihracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 243.2 oldu. Bu oran yüksek teknolojili ürünlerde yüzde 29.1, orta yüksek teknolojili ürünlerde yüzde 74.9 ve orta-düşük teknolojili ürün grubunda ise yüzde 77.7’de kaldı. Yükte ağır, pahada hafif ürünleri satıp, yükte hafif pahada ağır ürünleri satın alınca oluşan dış ticaret ve cari işlemler açıkları ekonomiyi kur ataklarına karşı daha kırılgan hale getirdi. Dış ticaret açığı veren her ülkede kur artışları fiyatlara yansımıyordu. Ne var ki Türkiye’de bu yansıma sürecini tanımlayan “geçişkenlik” yüksek olduğu için kurlardaki her artış enfl asyon oranındaki tırmanışı tetikliyordu.

Merkez Bankası’nın bir raporunda kur geçişkenliğinin, enfl asyonun düzeyine ve oynaklığına, kur değişimlerinin büyüklüğü ve kalıcılığına, devletin ve özel sektörün döviz borçluluğuna, dolarizasyona ve yerli tüketimin ithal içeriğine bağlı olarak değiştiği belirtilmişti. Aynı raporda geçişkenlik süreci konusunda şu değerlendirme yapılmıştı: “Ayrıca, yabancı para borçluluğunun yüksek olması, kur değişimlerinin bilanço dengelerini değiştirmesine neden olmakta, böylelikle döviz kuru ile üretim maliyetleri arasında doğrudan bir ilişki olmayan firmalar için dahi fiyat ayarlamalarını zorunlu kılabilmektedir.” (2)

Sanayi dallarında teknolojik yoğunluğun yükseltilmesi sağlandığında ithalat gerilerken ihracat artacak, yerli tüketimin ithal içeriği ve yabancı para borçluluğu azalmaya başlayacak. Açıkların kalıcı olarak düşürülmesi hem kur ataklarının sayısını hem de geçişkenliği azaltarak kur ve fiyat istikrarına katkıda bulunacak.

GÜVEN UNSURUNUN ÖNEMİ

Hükümetler ve ekonomi yönetimleri yüksek düzeylerde seyreden enfl asyonu düşürmek için yılsonunda veya belirli bir vade sonunda ulaşmayı amaçladığı daha düşük bir oranı kamuoyuna açıklar.

Kamuoyu, iş dünyası ve işçi sendikaları ekonomi yönetimine güven duyduğu takdirde hedefl enen enflasyon oranına ulaşmak kolaylaşır. Güven ortamında mal ve hizmetlerde fiyat artışları ılımlı düzeylerde kalırken, toplu sözleşmeler görüşme masasında sonuçlanabilir.

Güvenilirliğin önemi Merkez Bankası’nın söz konusu raporunda şöyle vurgulanmıştır: “Enflasyona odaklı, öngörülebilir ve güvenilir bir para politikası enfl asyon seviyesinin ve oynaklığının düşük olmasını sağlayacağı gibi, kur şoklarının enflasyona yansımasını da sınırlayacaktır.” (3)

Ekonomi yönetimi girişimciler ve tüm çalışanların nezdinde güvenilirliğini kaybetmişse, sanayi ve ticaret sektöründeki firma yöneticileri fiyatlamada hedefl enen enfl asyonu değil daha yüksek olan beklenen enfl asyonu esas alır. Bu durumda firma yöneticileri, satılan malı tekrar yerine koyabilmek ve işletme sermayesinin erimesini engellemek için normal fiyatı artırır. İşçi sendikaları ise işçilerin satın alma güçlerini korumak için bekledikleri enfl asyon düzeyine göre ücret zammı talep eder. Güvenilirliğin kaybedildiği bir ortamda bu beklentileri kırarak enflasyonu düşürmek çok zordur.

Ne yapmalı? Ardışık faiz artırımları Türkiye için uygun değil

Enflasyonu düşürmek için kısa vadede para politikası araçlarından çok maliye politikası araçlarını kullanmak düşük ve orta gelirlilerin sıkıntılarını azaltabilir. Ne var ki bu bu araçlarla sağlanan düşüş son 50 yılda yaşandığı gibi geçici olur. Enfl asyonun kalıcı olarak denetim altına alınabilmesi için teknolojik açığın ve bu açığın ürünü olan dış ticaret ve cari işlemler dengelerindeki açıkların kapatılması gerekir. Kısa vadede alınan parasal ve mali önlemler ancak bir teknoloji atılımının yapıldığı bir ortamda yararlı olabilir.

Enflasyona karşı mücadelenin başarılı olması için aşağıdaki konuların özellikle dikkate alınması gerekir:

- Kur ve fiyat istikrarını sağlamaya yönelik önlemler ile birlikte eş zamanlı olarak bir teknoloji atılımı programı açıklanabilir. Eğitim, yeniden sanayileşme, bilimsel araştırma enstitüleri için yapılacak harcamalar hem durgunluk riskini azaltır, hem de orta vadede dış ticaret açığının düşürülmesine katkıda bulunur.

- 2010 öncesinde yaygın olarak kullanılan ancak daha sonra gözden düşen kemer sıkma paketlerinin tekrar uygulamaya sokulması, gelir dağılımındaki bozulmayı hızlandırabilir ve sosyal huzursuzlukları ağırlaştırır.

- Bazı gelişmiş ülkelerde olumlu sonuçlar veren ardışık faiz artırımları, gelişmekte olan ülkeler ve bu arada Türkiye için uygun değildir. Faiz oranının bir kerede veya arka arkaya hızlı artışı ekonomide durgunluğa yol açar ve işsizliği artırır. Faiz oranları, ancak küçük tasarruf sahibinin mevduatını korumak için değiştirilmelidir.

- Enflasyonu düşürmek için yalnız para politikası araçlarının kullanılması kalıcı sonuç veremez. Bunun yerine kamu harcamalarının kalitesini yükseltecek ve dış borç yönetimindeki sorunları azaltacak maliye politikası önlemleri de devreye sokulmalıdır.

- Güven ortamının oluşması için enflasyon hedefleri kamuoyunun gerçekçi bulacağı düzeylerde belirlenmelidir.

- Enflasyon hedefl eri 12 aylık değil üçer aylık dönemler için tespit edilmelidir. Bu yöntem, hedefe ulaşılamayacağı anlaşıldığında uygulanan politikanın zamanında değiştirilmesine imkân verir. Hedefe ulaşılacağı görüldüğünde ise ek önlemlerle enfl asyonun düşüşü hızlandırılır.

Dipnot

(1) Faruk Türkoğlu: Neden Geç Kaldık. Nasıl Yetişiriz. Nasıl Bir Ekonomi Yayınları. 2023. Sayfa: 469-471.

(2) Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası: Enfl asyon Raporu. 2021-II. 2021. Sayfa: 36.

(3) Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası: 2021. Sayfa: 37.