Filantropistler için yenilikçi bir bakış açısı modeli: Sistem dönüşümünü fonlamak

Sistem dönüşümünün özünde sosyal sorunları kökünden çözmek var. Bu nedenle sistem dönüşümünü fonlamak son birkaç yılda yükselen bir trende dönüşmüş durumda. Ashoka USA Strateji ve Ortaklıklar Direktörü Michael Zakaras ve Ashoka USA Etki Programı Direktörü Manmeet Mehta bu süreci değerlendirdi.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME
Filantropistler için yenilikçi bir bakış açısı modeli: Sistem dönüşümünü fonlamak

Bulunduğumuz dönem, varoluşsal sosyal problemlere çözüm üretmek için en kritik dönemlerden biri. 10 yıl sonra geriye bakıp kendimize çevre, sağlık, eğitim, eşitsizlik, insan hakları gibi birçok konuda verdiğimiz kararların kalıcı bir değişim yapıp yapmadığını soracağız. Eğer cevabımız olumsuzsa, kendimizi bu temel sorunların kötüleşen semptomları ile uğraşırken bulacağız.

Pek çok filantropist bu gerçeğin farkında. Hatta, bu farkındalık nedeniyle “sistem dönüşümü”nü fonlamak son birkaç yılda yükselen bir trend. Sistem dönüşümünün özünde sosyal sorunları kökünden çözmek var; derin yoksulluğu, yasaları, güç dinamiklerini, para akışını değiştirerek ve farklı kaynaklar kullanarak — çoğu zaman da zihniyetleri dönüştürerek — çözmek.

Ashoka USA Strateji ve Ortaklıklar Direktörü Michael Zakaras, “Günümüzde sorun şu ki, çoğu filantropist ve yatırımcı sorunları kökünden çözmektense, semptomları çözmeye odaklanıyor. Başka bir deyişle, evsizliği ortadan kaldırmak yerine, evsizler için geçici sığınaklar yapmaya odaklanıyor” diyor.

Sistem dönüşümüne yatırım yapmak

Hem sosyal girişimcilerin hem de hibe verenlerin en fazla vurguladığı ortak nokta, etkili bir şekilde sistem dönüşümüne yatırım yapmak için yeni zihniyetlere, değerlere ve davranışlara alan açmanın gerekliliği. Bu değişim, daha etkili ve stratejik bağışçılık ve finansman modelleri oluşmasına da alan açıyor.

Sistem dönüşümü süreci karmaşık ve dinamik. Düz bir çizgide ilerlemiyor. Temel dinamikler sürekli değişebiliyor. Hatta dikkatli ve özenle hazırlanmış iş planları başarısız olabiliyor. En başarılı sosyal girişimciler de bu değişimler içinde yollarını bulabilen ve onlara gereğince ayak uydurabilenler oluyor. Eğer tabii, bunu yapmalarına izin verirseniz. Sistem dönüşümüne yatırım yaparken “bu işi şu kadar kaynakla yap” gibi kısıtlamalara dayalı ilişkiler, hedeflenen dönüşümü de aynı şekilde kısıtlıyor. Belirli formüllerle çalışan mühendislerin tersine, sistem liderleri ilişki ağları örerek gelecek adımları planlamaya, bireyleri ve kurumları yeni çözümler bulmak ve uygulamak için harekete geçirmeye çalışıyor.

Ashoka, Catalyst 2030, Co-Impact, Echoing Green, the Schwab Foundation for Social Entrepreneurship ve Skoll Foundation ortaklığında hazırladığımız Embracing Complexity raporunda sosyal girişimcilerin yüzde 75’i hibe verenleri ile dürüst ve saygılı tartışmalara girdiklerini belirtirken, sadece yüzde 25’i onlar ile gerçek bir ortaklık kurduğunu belirtiyor. Sosyal girişimcilerin yüzde 70’i sorunların çözümlerinde farklı yaklaşımlar denemeleri gerektiğinde hibe verenlerin onları yeterince desteklemediğini paylaşıyor.

Bugünün hayırseverlerinin verdiği desteğin sadece beşte biri şartsız bağış. Neyse ki, Ford, Hewlett, MacArthur, Open Society, and Packard Foundations gibi kurum liderleri sorunları kökünden çözmek için “ne kadar gerekiyorsa o kadar” perspektifinden yenilikçi bir hayırseverlik modelinin ilk basamaklarını oluşturmaya başladı.

Güven temelli ilişki için öğrenme temelli yaklaşım

Filantropistler ve hibe verenlerin alçakgönüllü ve öğrenme odaklı yaklaşımı güven-temelli ilişkiler kurmanın yollarından en önemlisi. Hibe vermeyi düşündüğünüz kişi/kurumla konuşurken şu soruları sorduğunuzu düşünün: “Sizce neyi göz ardı ediyoruz ya da yanlış yapıyoruz?” ya da “ Neden hala bu sorunlarla yüzleşiyoruz?” Bu çeşit sorular ile odadaki güç dinamiklerinden arınabilir ve daha açık bir konuşma yapabilirsiniz.

Filantropistler “biz bunu hep böyle yaptık” bakış açısından kendi varsayımlarını bile sorguladıkları bir düzene geçmeye başladılar. Çözmeye çalıştıkları problemleri tecrübe edenleri güvenilir uzmanlar olarak görüyorlar. Bu bakış açısı empati becerilerini geliştiriyor ve sorunu içselleştirerek çözüme hem maddi hem de manevi katkı koyabiliyorlar.

Ashoka USA Etki Programı Direktörü Manmeet Mehta, “Sistem dönüşümünü fonlamak, belirsizliği kabullenmemizi ve dünyanın 10 yıl sonra nelere ihtiyaç duyacağını tahmin etmemizi gerektiriyor” diyor ve devam ediyor “Evet, kabul ediyoruz, ilk başta biraz riskli duyulabiliyor. Ancak filantropistler ve hibe alanlar ortaklıklar geliştirip, beraber öğrenip yaratmaya başlayınca, sistem dönüşümü o kadar riskli gelmemeye başlıyor. Asıl risk, risk almamak oluyor.”

Uzun soluklu bir ortaklık

Sistemleri dönüştürmek yıllar, hatta on yıllar sürüyor ancak sistem-dönüşümü üzerine çalışan sosyal girişimcilerin yüzde 50’si bir yılı aşan hibe almadıklarını paylaşıyor. Bu, kesinlikle yeterli değil. Sistem dönüşümünün gerçekleşmesi için gereken en öncelikli ihtiyaç ve aksiyonların neler olduğunu anlamamız ve sürdürülebilir metotlarda desteklememiz gerekiyor.