2024 yılında Türkiye ekonomisinde görünüm

Erhan ASLANOĞLU
Erhan ASLANOĞLU Ekonomi ve Piyasalar

Geçtiğimiz hafta 2024 yılında küresel ekonominin gidişatına ilişkin tahminlerimizi paylaştık. Bu hafta kısaca Türkiye ekonomisine yönelik beklentilerimizi özetleyeceğiz.

Geçtiğimiz yılın Haziran ayından itibaren ekonomi politikalarında ve özellikle para politikasında önemli bir değişim olduğunu, neredeyse 180° dönüşle beklentilerin üzerinde bir faiz artışına gidildiğini hep birlikte izledik. Makro ihtiyati politikalar adı altında sayısız düzenlemenin bir kısmının kaldırılmasıyla sadeleşme adımları buna eşlik etti ve daha öngörülebilir bir piyasa dinamiği oluştu.

İç talep oldukça zayıflayacak

Para politikasındaki sıkılaşma adımlarının kredi faizlerine aktarım mekanizması yeterli ve güçlü bir şekilde çalışmış görünüyor. Kredi maliyetleri oldukça yükseldi, erişim olabilse bile ihtiyacı olmayanın kolay cesaret edemeyeceği faiz oranlarına ulaşıldı. Dolayısıyla ekonominin arz yönünü kısıtlayıcı oldukça güçlü sıkı bir politika devreye girmiş oldu. Parasal aktarım mekanizmasının talep tarafını etkileyecek mevduat faizlerine yansıması ise görece sınırlı kaldı ve reel faiz konusunda tartışmalı bir durum yarattı. Bunun farkında olan Merkez Bankası adımlarını mevduat faizlerini daha da yukarı çekecek şekilde atıyor, tahminimiz atmaya da devam edecek. Önümüzdeki beş ay Türkiye’de enflasyon, takip eden yedi ay ise dezenflasyon süreci olacak. Önümüzdeki aylarda yıllık enflasyonun %70-75 arası bir noktaya gelmesini bekliyoruz. Aylık enflasyonun %4-5 arasında olduğu 1- 2 ay görme ihtimalimiz var. Dolayısıyla aylık mevduat getirisinin mevcut durumda %3,5’larda olması kısa vadede hala yeterince cazip bir getiri yaratamamış durumda. Bununla birlikte, TCMB’nin atacağı adımlar ile (geri dönüş olmayacağını varsayıyoruz) faizlerin beklenen enflasyona göre daha iyi bir noktaya geleceği noktaya bir süre sonra ulaşmış olacağız. Bu çerçevede, özellikle bu yılın ikinci çeyreğinden itibaren iç talebin oldukça zayıflayacağını, bunun büyüme oranlarını oldukça aşağıya çekeceğini düşünüyoruz. Bu tahminimizin bir nedeni de yaşanacak enflasyonla, ücretlerin alım gücündeki kaybın talebi bastırıcı bir etkide bulunma olasılığının güçlü olmasıdır. Muhtemelen kur artışları da talebi engelleyici bir unsur olarak karşımıza çıkacaktır. Turizmin etkisiyle hizmet sektörleri kısmen daha canlı kalabilir. Büyüme için en önemli unsur ihracatın devreye girip girmeyeceği olacak. Hepimizin bildiği ve önceki yazılarımızda sık sık tartıştığımız gibi sanayinin rekabet gücünde ortaya çıkan kaybı telafi edecek politika önlemleri devreye girmedikçe, ihracatın büyümeye destek vermesi çok mümkün olamayacak diye düşünüyoruz. Bununla birlikte, büyümeyle ilgili sorunun artması ihracat desteği için adım atmayı daha zorunlu hale getirecek ve yılın son çeyreğinde ihracatı destekleyecek bir çerçeve oluşabilecek diye de bekliyoruz. Yılın son çeyreğinde büyüme hafif toparlayabilir. Bununla birlikte, büyüme konusundaki beklentiyi yaratacak olan asıl faktörün yılın son çeyreğinde faiz indirimlerinin gelme ihtimali olduğunu düşünüyoruz.

Enflasyon yüzde 40’larda olur.

Para politikası planlandığı gibi uygulanabilir, bunu destekleyecek yapısal reform adımları atılabilirse 2024 sonunda %43’lere, 2025 yılı sonu enflasyon beklentileri ise %25-30 arasına gelebilir. Bu durumda, Merkez Bankası’nın politika faizini %30’lu rakamlara indirmesi olasılığı yüksektir. Gerçekleşebilirse bu önemli bir indirim olacak. Örneğin şu anda %40’larda olan konut kredisi faizleri %30’un altına gerileyebilecek ve konut sektöründe 2025 beklentilerini pozitif yönde etkileyebilecektir. Bu çerçevede büyümenin yılın ikinci ve üçüncü çeyreğinde en düşük seviye gelmesini, son çeyrekte ise görece daha iyi bir büyüme olmasını bekliyoruz. Yıllık büyüme beklentimiz yüzde 2,5 civarında bulunuyor. Bahsettiğimiz çerçevede bir enflasyon ve büyüme görünümü gerçekleşebilirse, cari işlemler açığı 30 -35 milyar dolar arasına gerileyebilir. Sermaye girişleri konusunda son birkaç yılın en yüksek seviyelerinden birisine ulaşılabilir. Bununla birlikte, sermaye girişinde ağırlıklı portföy yatırımların olacağını, doğrudan yatırımların sınırlı kalmaya devam edeceğini tahmin ediyoruz.

Maliye politikası desteğine ihtiyaç var.

Sonuç olarak, mevcut öngörülebilir politikaların devamı ve doğru adımlarla desteklenmesi varsayımıyla yukarıdaki tahminleri yaptığımızı tekrar vurgulamak istiyoruz. İhracat ve dolayısıyla büyüme açısından tahminlerimize ulaşılabilmesi için maliye politikasının kısmen esnek olmasının, vergi gelirleri konusunda ve bazı sektörlere yönelik harcamalar konusunda alan yaratılmasının kritik önemde olacağı görüşündeyiz. Maliye politikasının bu tür bir destek vermediği durumda, büyüme oranları çok daha düşük bir seviyeye gerileyebilir.

Para politikasında erken gevşeme ve yapısal reformları gerçekleştirememe durumunda, enflasyon çok daha yukarılara, büyüme kısmen yukarı çıkabilir. Böyle bir senaryoda önümüzdeki yıllarda enflasyonla mücadelenin büyüme tarafında yaratacağı maliyet çok daha yüksek olur.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
TL değerli mi? 28 Şubat 2024