26 Nisan Dünya Fikri Mülkiyet Günü; Kadınlar, Bizim Kadınlarımız

Gizem DİLAN ÖZMEN
Gizem DİLAN ÖZMEN Marka&Patent

Biz Fikri Haklar Sektörü çalışanları, her yıl 26 Nisan’da “World Intellectual Property Day” olarak bilinen “Dünya Fikri Mülkiyet Günü”nü kutlamaktayız. Ben de her sene yeniden hem bu günün doğuş hikayesine hem de her yıl belirlenen kutlama temalarına değiniyorum. Bu sene de geleneği bozmak istemedim.

Dünya Fikri Mülkiyet Günü,  Dünya Fikri Mülkiyet Teşkilatı olarak bilinen WIPO  (World International Property Organisation) tarafından fikri haklar için farkındalık yaratmak amacı ile 2000 yılından beri kutlanmak üzere belirlenmiş özel bir gündür. Bu konuda ilk öneri Çin Delegasyonu tarafından, 1999 yılında yapılmış. Ekim 1999 yılında ise WIPO, bu öneriyi onaylamış ve Dünya Fikri Mülkiyet Günü böylece 2000 yılından itibaren kutlanan özel bir gün haline getirmiştir.

26 Nisan Fikri Haklar Günü WIPO tarafından her yıl farklı bir tema ile kutlanmaktadır. Örneğin 2019 yılında “Fikri Mülkiyet ve Spor” teması, 2020 yılında  “Yeşil Bir Gelecek İçin Yenilik Yapın” teması kullanılmış ve her ülke bu temaya uygun etkinlikler yapmıştı.  2021 yılının teması ise KOBİ’lere yönelik belirlenmişti ve ilgili tema ile WIPO, küçük ve orta ölçekli firmalara sunduğu katkılara vurguda bulunmak istemişti. Ben de 2021 yılı temasına değinirken KOBİ’lerin inovasyon ve  buluş faaliyetlerinin bütçe sıkıntısından dolayı çok daha fazla desteklenmesi gereği üzerine vurgu yapmıştım. 2022 yılının teması ise  gençlere yönelikti.  “IP and Youth: Innovating for a Better Future” başlıklı tema ile WIPO,  Fikri Hakların gençler sayesinde geliştirilebileceği ve aynı zamanda da gençler için geliştirilmesi gerektiğine vurgu yapmıştı. Ben de bu konudaki yazımda gençlere yönelik yapılan buluş, inovasyon yarışmaları hakkında bilgiler vermiştim.

Bu konudaki naçizane bir iki deneyimime değinmek ve önümüzdeki yıllarda eğitimde yapılabilecek köklü değişikliklere bir nebze de olsa ışık tutmak isterim.

Öğrencilere yönelik tasarım ya da buluş yarışmalarında birinci olanlara sınai mülkiyet başvurularının ücretsiz olarak yapıldığı ve bu tarz yarışmalar sonucu ortaya çıkan çalışmalara bizzat tanıklık ettiğim durumlar oldu. Elbette gençlerin çabaları takdire şayan ve çok daha fazla teşvik edilmeleri gerektiğine inancım tam. Ancak yapılan buluşlar çoğu zaman ticarileşmeden çok uzak ve hatta patente konu olacak kadar detaylı dahi olmuyordu. Başvuru yapmak için biraz hızlı bir çalışma ve yönlendirme gerektiğinden yarışma sonucu gelecek buluşlar çok da sevinçle karşılanmazdı. Yani aslında bir yandan inovasyona ısındırma çabaları sürerken, bir yandan da hala gençlere buluş yapmayı aşılayacak kadar bilgi verilmediğine şahidim.

Kendi çocuklarımın Teknoloji Tasarım dersine yeterince önem vermediğini ve hala bu dersin matematik ve fen gibi derslerin çok gerisine atıldığını üzülerek gözlemliyorum. Sırf bu sebeple bir dönem en azından bir kısım öğrenciye faydası olur diye kendi çocuklarımın gittiği okulda, patent ve buluşlardan örnekler verdiğimiz bir seminer düzenlenmesine çok mutlu olarak aracı olmuştum. Ancak bu kadarcık gönüllü çabanın gerçekten yeni gelen nesilleri bilinçlendirmeye ve yaratıcılığı körüklemeye yetmeyeceği aşikar. Dolayısı ile ülke olarak bir önceki yılın temasına dair hala daha somut adımlara ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum.

Gelelim bu seneki Dünya Fikri Haklar günü temasına. Bu sene konumuz “Women and Intellectual Property” yani “Kadınlar ve Fikri Haklar”. Bu sebeple WIPO, kadınların Fikri Haklar dünyasındaki rolünü daha da arttırmayı teşvik edecek etkinlikler düzenliyor ve bu tema altında etkinlik düzenlenmesini teşvik ediyor. Ülkemizde birçok sivil toplum kuruluşu da temayı içeren seminerler düzenleyeceğine dair duyurular yapmaya başladı. Gerek sosyal medya gerekse blog yazıları aracılığı ile temayı duyurmaya çalışmak da öneriler arasında yer alıyor.

Ben ise durumu farklı bir boyutu ile ele almak istedim. Ülkemizde adlarını daha çok üzücü haberlerde duymaya alışık olduğumuz ancak uzun yıllardır sanayi, sanat ve ticaretin birçok alanında hem başarılı hem de yaratıcı projelere imza atan kadınlarımız. Nazım Hikmet’in de dediği gibi:

 Ve kadınlar

bizim kadınlarımız:

korkunç ve mübarek elleri

ince, küçük çeneleri, kocaman gözleriyle

anamız, avradımız, yarimiz

ve sanki hiç yaşanmamış gibi ölen

ve soframızdaki yeri

öküzümüzden sonra gelen

ve dağlara kaçırıp uğrunda hapis yattığımız

ve ekinde, tütünde, odunda ve pazardaki

ve kara sabana koşulan ve ağıllarda

ışıltısında yere saplı bıçakların

oynak, ağır kalçaları ve zilleriyle bizim olan

kadınlar”

Ben de bu sektörde uzun yıllardır var olmaya çalışan bir kadın olarak, o kadar güçlü, o kadar yaratıcı, o kadar emekçi birçok kadınla tanışma ve çalışma fırsatı yakaladım ki, hepsi ile tek tek gurur duyuyorum. Nazım Hikmet’in şiirinde bahsedilen fedakar kadınlar, şimdilerde belki üniversitede araştırmacı olarak, belki bir hastanede operatör olarak, belki bir galeride sanatçı olarak, belki herhangi bir hizmet ya da üretim sektöründe  girişimci olarak var olmakta. Bu çok güzel ve bir o kadar bizleri onore eden bir durum. Ancak ülkemizde mevcut olan algıyı ve gelenekleri değiştirmek o kadar zor ki, hala birinin eşi, birinin annesi ya da kızı olarak anılmaya devam eden ve bundan çok rencide olan kadınlarımız var. Tıpkı aşı çalışmalarında bizzat yer alması  ve Biontech firmasının kurucusu olduğu halde birçok haberde Uğur Şahin’in eşi olarak anılan Özlem Türeci gibi. Ya da bir işyerinin mülakatında çocuk düşünüp düşünmediği alenen ya da dolaylı olarak sorgulanan, sırf anne olduğu için tüm kriterleri karşıladığı halde işe alınmayan, yasal olarak doğum izni  hakları olmasına rağmen izin almadan ya da aldıktan hemen sonra işten çıkarılan yani sırf kadın olduğu için var olmasına izin verilmeyen kadınlar, bizim kadınlarımız.

Belki bu seneki tema aracılığı ile bir çok ülke dünya üzerinde buluşçu kadın oranlarındaki artışa yer verecek ya da benzeri istatistiklerle değerlendirmeler yapacak. Bunları çok sevinerek okuyacak ve takip edeceğiz, seminerleri izleyeceğiz. Ancak bu sektörde var olmaya çalışan kadınların gerçekten buluşçu, tasarımcı, girişimci, avukat, mühendis, patent ve marka vekili v.b. görevlerde başarı sağlayabilmesi için yukarıda bahsettiğim gibi, sırf kadın olmaktan ötürü mağduriyet yaşamayacağına inanması gerektiğini bir kere daha vurgulamayı bir kadın olarak boynumun borcu bilirim.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Üç harfli markalar 09 Haziran 2023