Acı reçeteler geldi, gelmeye devam edecek

Erhan ASLANOĞLU
Erhan ASLANOĞLU Ekonomi ve Piyasalar

Bayram öncesi para politikasını yoğun bir şekilde konuştuk. Bayram sonrası ise maliye politikasını bol bol konuşuyoruz. Beklenen acı reçeteler gelmeye başladı. Önce torba yasa sonra gelir artırıcı önlemler başlığı altında hepimizin hayatını doğrudan etkileyecek önemli maliye politikası uygulamaları devreye girdi.

 Parasallaşma ve enflasyon riski

Torba yasaya baktığımızda, kurumlar vergisinin %20’den %25’e çıktığını, bu verginin finansal kurumlar için %30 olarak uygulanacağını anlıyoruz. Bu artışlar önemli ve firmaların vergi sonrası kârlarını etkileyecek düzeyde. Kalıcı mı değil mi belirsiz. Bu uygulamalar içerden ve dışardan gelecek yatırımlar açısından olumsuzdur. Motorlu taşıtlar vergisinin bu yıl ek olarak bir kere daha ödeneceğini, kurumların taşınmazlarının satışı ve yatırım fonlarından elde ettikleri gelirlere yönelik istisnaların kaldırıldığını görüyoruz. Hazinenin borçlanma limiti artırılırken KKM’den kaynaklanan Hazine yükü Merkez Bankası’na devrediliyor. Bu kanalın açılması, Hazinenin borçlarının parasallaşması ve dolayısıyla enflasyonun artışı açısından ciddi riskler doğurmaktadır.

Hazinenin borçlanma limitinin arttırılması harcamalarda bir kısıntı değil aksine daha fazla büyümeyi sinyalleyen bir gelişmedir. 

Ücretler yakınsıyor, olumsuz etkiler orta vadede çıkar.

Torba yasa açıklanırken en düşük memur maaşının yüzde 86 artarak 22 bin TL olacağı duyuruldu. Daha önce asgari ücretin %34 artacağı ve 11 bin 402 TL olacağı açıklanmıştı. Birkaç gün önce emekli maaşlarının %25 artacağı duyuruldu. Çok farklı oranlarda artışlar var. Bu maaş artışlarının görece yüksek oranlarda olduğunu, fakat yaşanan enflasyonun reel artışlara izin vermediğini görüyoruz. Ücretlere ilişkin diğer önemli bir nokta ise  düşük ücret sahiplerinin daha yüksek artışla karşılaşması, daha yüksek ücretlerin sınırlı artışla karşılaşması nedeniyle ücretlerin yakınsamaya devam etmesidir. Bu durum özellikle kalifiye elemanların motivasyonunu azaltmakta, orta vadede verimlilik düşüşüne yol açmaktadır. Ücret artışları yetersiz ve çok gerekli olsa da kısa vadede talebi arttırıcı ve enflasyonist etkileri olan bir gelişmedir.

Enflasyon hedefi %5, zam %50

Torba yasasının çıkışından iki gün sonra açıklanan gelir artırıcı önlemlerde ise KDV oranının %18’den 20’ye yükseltildiği, bazı ürünler için %8 olan KDV’nin % 10 ve %20’ye arttırıldığı anlaşılıyor. Ehliyet hariç tüm harçlar yüzde %50 arttırılmış durumda. Spor müsabakaları ya da tüketici kredilerinde alınan BSMV gibi vergiler yüksek oranlarda arttırıldı. Sonuç olarak, vergi gelirlerinde dolaylı vergilere yüklenildiği, geliri ne olursa olsun yükün toplumun büyük kesimine yayıldığı görülmektedir.  Harçların %50 oranında arttırılması, bu ürünlerin ağırlığının düşük olması nedeniyle enflasyona çok fazla katkı sağlamayacaktır. Fakat devletin yönettiği, yönlendirdiği vergi ve bu tür harçların böylesine yüksek oranlarda arttırılması, enflasyon hedefinin %5 olduğu bir ortamda, zaten enflasyonu yaratan önemli bir nedenin fazlasıyla devrede olduğunu göstermektedir.

Maliyet artışlarının fiyat geçişkenliği yüksek

Ücret artışlarının yılın kalanında TÜFE’ye doğrudan 8-10 puan ilave etkisi olacağını öngörüyoruz. Ağırlığı yüksek olan gıda ürünlerinin %1 olan KDV’sinin değişmemesi,  gerçekleşen artışların TÜFE etkisinin 1,5-2 iki puan arasında kalacağına işaret etmektedir. Alkollü içkilerde açıklanan ÖTV artışlarının TÜFE’ye  0,5-1 puan arasında  katkıda bulunacağını tahmin ediyoruz.

KDV artışlarının bütçeye 30 milyar TL, harçların 25 milyar TL ilave gelir sağlaması beklenmektedir. Kurumlar vergisinden 80 milyar TL,  MTV’den 30 milyar TL gelir tahmini yapılmaktadır. KKM’den Hazine’ ye dolayısı ile Merkez Bankası’na 100 milyar TL ek yük gelebilir. EYT’nin bu yıl için hesaplanan yükü 213 milyar TL. 3.7 milyon kamu görevlisine yapılan seyyanen zam‘ın maliyetinin 177 milyar TL’ye, asgari ücretin işveren prim desteğinin maliyetinin 24.9 milyar TL, bayram ikramiyelerinin maliyetin ise 20.7 milyar TL olduğunu görüyoruz.

Ek bütçe tasarrufa değil gelire yükleniyor

Bu çerçevede oluşturulan ek bütçe 1.2 trilyon TL’dir. Ek bütçede harcamaların yaklaşık %60’ı transfer ve dolaylı yoldan yatırım harcaması niteliğindedir. Bu çerçevede baktığımızda, önümüzdeki aylarda devletin sübvansiyonlarının ve muhtemelen ağırlıklı konuta yönelik yatırım harcamaların devam edeceğini anlıyoruz. 1.2 trilyon TL’lik ek bütçede öngörülen gelir artışının %95’i vergi geliri görünüyor. Ek bütçeye ilişkin diğer önemli bir nokta, ek bütçede personel giderlerinin olmaması. TCMB eski Araştırma Müdürü Zafer Yükseler konuya ilişkin notunda, ek bütçede açığın ek personel gideriyle 600 milyar TL ilave açık getireceğini, toplam açığın öngörüldüğü gibi 659 milyar TL değil 1,260 trilyon TL’ye çıkacağını söylemektedir.. 6 aylık bütçe nakit açığının 435 milyar TL’ye gelmesi ve ücret artışlarının ikinci yarıda yansıyacak olması bu tahmini güçlendirmektedir.

Şu ana kadar açıklanan vergi gelirlerine baktığımızda, önümüzdeki süreçte yeni vergilerin gelme ihtimalini yüksek görüyoruz. Bir taraftan genişletici, diğer taraftan daraltıcı bir politika çerçevesi bulunuyor. Bu yapı, gelir dağılımı, enflasyon ve dış dengeyi düzeltme açısından yeterince güçlü ve bütüncül bir sinyal vermiyor. Şu ana kadar para ve maliye politikasında yön genel anlamda doğru olsa da net ve bütüncül bir çerçeve göremedik. Bu tür beklentiler enflasyon raporu ve orta vadeli plana kalmış durumda.

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
TL değerli mi? 28 Şubat 2024