Akıllı ve yeterli şehirler  

Kerem ÖZDEMİR
Kerem ÖZDEMİR KEREM İLE İŞİN ASLI

Bu ay içinde bir akıllı şehirler dosyası hazırlayacağız. Bunun konuşmasını geçen ay yaptık ve bugüne kadar üzerinden üç hafta geçmiş olacak. Toplu bir e-posta gönderimi yaparak içeriğin hazırlanmasını çoktan sağlayabilirdik. Bunu yapmak üzereydim de. Sonrasında durdum. Gelen bilgilerle planladığımızdan çok daha fazlasını bir araya getirebilir ve sunabilirdik.         

Deprem felaketinin ardından insanlarımızın yaptığını görmeseydim, bu rahatlık içinde çalışabilirdim ancak buna hakkım olmadığını düşündüm. Bunu düşünmemi sağlayan, kendisine çadır ulaşmayan depremzedelerin naylon bulup kendilerine çadır yapmalarıydı. Naylonun kenarlarına taşlar koyarak uçmasını engel liyorlardı. Ancak bu yeterli değildi çünkü naylon soğuğun içeri geçmesini engellemiyordu. Soğuktan korunmak çatırın üzerinde bir de battaniye katmanı oluşturmuşlardı. Depremzede, bu şekilde daha korunaklı bir ortam yarattıklarını televizyonda anlatıyordu.

Binalar ihtiyaçlar doğrultusunda tasarlanmalı 

Acıklı ama milyonlara satılıp da çöken o binalar gösteriş yaratıp fiyatı yükseltmek yerine bu şekilde zeminden başlayarak ihtiyaçlar doğrultusunda tasarlansaydı, bu kadar büyük bir yıkımla karşılaşmazdık diye düşünüyorum. Ancak bunun romantizmine de kapılmamızı istemem; normal koşullar altında bizim uğraşmamız gereken konu, herkesin kendi başına kuracağı çadırların birikimine sahip olduğumuz bir sistem değil, şehir kurma sistemini geliştirmektir. Bunu yaparken de, o depremzedenin, düşündüğü basitlikte düşünerek hareket etmeliyiz.                

Bu, bizim tarafımızda halk arasında kullanılan “hekimden sorma, çekenden sor demişler” sözü ile ifade edilen duruma düşmemizi engeller. Bunun okumuş, uzman veya liyakatli gibi bir terimle ifade ettiğimiz özelliğe sahip olan kişilere tepki ve onları kabullenmeme olduğunu düşünenler yanılıyorlar. Burada anlatılmak istenen, saha bilgisine sahip olmadan teşhis koyup tedavi uygulamaya çalışan kişilere bir tepkidir; yoksa cehalete övgü değildir. Çekene sorduğunuzda, semptomları ortadan kaldıracak bir çareye ulaşabilirsiniz. Ancak bu, yüksek tansiyon nedeniyle baş ağrısı çeken biriyseniz, doktor tedavisi uygulamadığınızda, günün birinde yüksek tansiyona bağlı beyin kanaması geçirmenizi engellemez.                   

Kısacası, baş ağrısı çekiyorsanız, ağrıyı azaltmak için çekenden destek alın ama aynı zamanda iyi bir doktora gitmeyi de ihmal etmeyin. Bunları konuşabilmemiz için, rant ve seçim yatırımı olarak hastaneleri oradan oraya taşımaya çalışan, merkezi randevu sistemleri ile özellikle yaşlıların sağlık hizmetlerine erişmesini güçleştiren, tedarik zincirini bozarak ilaca ulaşmayı güçleştiren ve hastanenin içine merdiven yapmayarak elektrik kesildiğinde yapıyı felç eden süreç tasarımlarını da değiştirmek gerekiyor. Yani yeni sistemi kurmadan önce “normal şartlar altında” diye tanımladığımız koşulları oluşturmamız gerekiyor.                    

Süreç tasarımı ve temel yaklaşım felsefesi 

Kadıköy Anadolu Lisesi’nde İngilizce öğrenim görürken kullandığımız bir kısaltmaydı, STP. “Standard Temperature and Pressure” ifadesinin kısaltması olan STP, standart sıcaklık ve basınç koşullarını ifade ediyor. Normal şartlar altında dediğimiz şey, STP’nin Türkçesi ve İstanbul Teknik Üniversitesi’nde bunu NŞA olarak kısaltıyorduk. Bunun hayatımızdaki önemi ne? Bildiğimiz her şey, belirli bir koşula bağlıdır. NŞA ya da STP, 0 derece sıcaklık ve 1 atmosfer basıncı tanımlar; ve tabii bu koşullar altındaki gerçekliği.               

Örneğin, suyun 100 santigrat derecede kaynadığını biliriz ancak basıncın daha düşük olduğu bir dağa tırmandığınızda bu geçerliliğini yitirir ve su daha düşük sıcaklıkta kaynar. Geometride benzer bir örnek, iki nokta arasında en kısa mesafeyle ilgilidir. Bize okulda bunun bir doğru olduğu öğretilir ve defter sayfasına çizilen bir çizgi ile ölçerek de teorem kanıtlanırdı. Halbuki gerçek hayatta bu doğru değildir. Üzerinde yaşadığımız dünyanın yüzeyi düz olmadığı için dünya üzerinde iki nokta arasındaki en kısa yol bir eğri oluşturur. Öklid geometrisi bize bunu söyler ama bunu kağıt üzerinde ölçmeye çalıştığımızda düz bir çizgiyi en kısa mesafe olarak kabul etmek zorunda kalırız. Doktor ve çeken arasında tercih yapmak zorunda kalmamız bu durumdan kaynaklanır.                

Deprem koşullarında NŞA ile düşünmek mümkün değildir ama depremden sonrasını da deprem koşullarına göre tasarlamak mümkün değildir. Akıllı şehirler ile ilgili çalışmamız, depremden sonraki yeni yapılanmaya katkı sunması için gerçekleştireceğimiz bir çalışma olacak ama depremin derslerini de içerecek. Bu nedenle akıllı öneki ile ve teknoloji ile sınırlı kalan bir çalışma yerine akıllı ve yeterli başlığı altında teknoloji ile tedarik ve değer zincirlerini birlikte ele alan bir stratejiyi benimsiyoruz.                   

Mühendislikte gerek koşul ve yeter koşul olarak 2 tanım var 

Şu anda süreç yönetimi aşamasındayız. Önce kendi süreç yönetimimizi düzenlemeye karar verdik. Her ay farklı konularda çalışma yapmayı planlıyorsak, beş haftalık sprint olmazdı. Bunu bir hafta-10 gün arasına çektik. İçeriği kendimiz pişirmeye karar verdik. Bunu yaparken katkılara ve bilgilendirmeye sonuna kadar açığız; ancak ortaya çıkan ürün, bizim ürünümüz olacak. Düğmeye bugün basıyoruz.             

Çalışma bir yandan geleceğin şehirlerini ve bileşenlerini kapsarken bir yandan geçmişe uzanacak. Gelecek ile ilgili örnek bir sorumuz, şehir merkezinde geleceğin AVM’sinin nasıl tasarlanması gerektiği olabilir. Bununla birlikte geleceğin şehrinde o AVM’ye eşlik edecek mimarinin yağmur sularının yeraltı kaynaklarını beslemesini engelleyecek bir betonlaşmayı içermemesi için yapmamız gerekenleri de ele almalıyız.          

Mühendislikte gerek koşul ve yeter koşul olmak üzere iki tanım vardır. Gerek koşul, elinizde bunlar yoksa bu iş olmaz demektir. Yeter koşul ise, gerek koşulları yerine getirseniz bile, sonuca ulaşmak için gerçeklemesi gerekenlere işaret eder. Akıllının yanına yeterliyi ekleyerek Türkiye’nin gelecekteki şehirlerine ışık tutmayı hedefliyoruz.

PÜF NOKTASI

Geleceğin şehirlerine katkıda bulunmaya çalışırken geçmişteki bazı şeylerin geleceğin temeli olabileceğini unutmamak gerekiyor. Koç Üniversitesi’nin KURIOUS bülteninde Roma betonu ile ilgili derlemeyi okuyunca, geçmişten kalan su kemerleri ve diğer yapıların sırrını yeni yeni çözmekte olduğumuzu gördüm. (https://kurious. ku.edu.tr/haberler/ roma-betonunun-gizemicozuluyor/) Şu anda epoksibeton karışımını ele alırken bilim bize, bu seçeneği de gözardı etmememizi söylüyor.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Yerel seçimden sonra 04 Nisan 2024
Ödev yok deneyim var 25 Mart 2024