Antakya’da kadim bir tarih sona ermiş

Faruk ŞÜYÜN
Faruk ŞÜYÜN ODAK

Deprem sonrası üç günlük Hatay yolculuğumda gördüklerimi, yaşadıklarımı asla unutmayacağım. Şehirle ilgili yazılarımı yayınlamaya geçtiğimiz Cuma günü bu köşede başlamış (https://www.ekonomim.com/kose-yazisi/hatayi-ve-depremden-zarar-goren-illerimizi-unutmayin-unutturmayin/701483), Pazartesi günü ise ilk günkü izlenimlerimi (https://www.ekonomim.com/yasam-keyfi/hatayda-iki-gece-uc-gun-haberi-701721) peşpeşe dört ayrı haberde yazmıştım. İkinci güne şehir merkezini dolaşarak başlayacağım.

Cumhuriyet Meydanı

Önce Cumhuriyet Meydanı… Ağır hasarlı olan Belediye Dairesi’nin merdivenlerinden meydana bakıyorum. Hatay Devleti'nden bugüne miras kalan meclis binası yıkılmış. Karış karış her sokağını bildiğim Antakya’yı artık tanımam mümkün değil. Zaten kent, gri bir toz tabakası altında. Binalar, otomobiller, ağaçların yaprakları, hep griye dönmüş. Asi Nehri çaresiz, hüzünlü akıyor. Tam karşımdaki şaha kalkmış at üzerindeki Atatürk heykelinin bulunduğu anıt, depremden etkilenmemiş, dimdik ayakta duruyor.

Kurtuluş Caddesi

Şimdiki adı Kurtuluş Caddesi olan antik çağdaki ismiyle Herod Caddesi’ne, dünyada meşalelerle gece aydınlatılması yapılan ilk yola geçiyoruz. Üç semavi dinin tarihi mekânlarına ev sahipliği yapan Hatay’da Müslümanlar, Hristiyanlar ve Yahudilerin ibadethaneleri bulunuyor. Kurtuluş Caddesi’nde de asırlardır cami, kilise ve havra bir arada. depremde hasar gören yanı başındaki Türk Katolik Kilisesi gibi duvar komşusu olan Sarımiye Camii de ağır hasarlı. Kesme taştan yapılmış, şerefe bölümü ile kubbesi tamamen ahşap olan minare de artık yok.

Caddede neredeyse bütün dükkânlar kapalı, hasarsız bina yok gibi. Uzun Çarşı’ya da inilen ara sokaklara bina yıkıntıları nedeniyle girmek mümkün değil. Antakya’nın kalbinin attığı, 12. yüzyıldan bu yana faaliyet gösteren 3,5 kilometre uzunluğundaki Uzun Çarşı depremle birlikte kullanılamaz hale gelmiş, bugün yalnızca birkaç dükkân açıkmış. Antakya’nın 638 yılında Müslüman Arapların eline geçtiği dönemde inşa edilmiş, Türkiye sınırları içerisinde yapılan ilk cami olduğu kabul edilen Habib-i Neccar Camii de ağır hasarlı.

Arkeoloji Müzesi’nin de önünden geçiyoruz. Müzedeki eserlerde böyle büyüklükte bir deprem için küçük tahribat varmış. Bina, olduğu gibi ayakta. Eserlerdeki ufak çatlaklar, kırıklar restore edildikten sonra tekrar ziyarete açılacakmış… Bu arada dünyanın en büyük tek parça zemin mozaiğini barındıran Müze Otel’in de kapalı olduğunu, ancak hasar görmediğini öğrendim…

Şehir artık yok, desem abartmış olmam…  Yıllarca adım adım dolaştığım eski Antakya evleri, Kurtuluş Caddesi, Vali Konağı, 75. Yıl Bulvarı, Atatürk Caddesi, Sümerler, Defne ile birlikte bir tarih sona ermiş!

Narlıca Kimsesizler Mezarlığı

Yolumuzun üzerinde Narlıca Kimsesizler Mezarlığı olarak bilinen otoyol kenarındaki tarla var. Kim olduğu teşhis edilememiş binlerce insanın gömüldüğü, isimlerinin birer sayıdan ibaret olduğu yer burası... Mezar başlarına iliştirilmiş tahta üzerindeki sayılar, gömüldükleri sıraya göre yazılmış… Acım daha da büyüyor, soluk almaya çalışıyorum…

Expo Alanı

Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Lütfü Savaş’ın hayata geçirilmeden önce epey eleştirilen Expo projesinin bulunduğu alan, depremden zarar görmemiş; bu nedenle de konteynır kentlerin bulunduğu, belediye birimleri ve kimi resmi kurumların hizmet verdiği bir alana dönüştürülmüş… Expo için oluşturulan 320 dönümlük iki faklı yerleşkede gastronomi köyü, açık ve kapalı fuar alanları, medeniyetler bahçesi, tıbbi ve aromatik bitki parkı, kültür ve sanat sokağı, biyolojik gölet, ulusal ve uluslararası bahçeler, botanik park ve fidanlığı bulunuyor.

Expo alanına tepeden Lütfü Başkan’la birlikte bakıyoruz. “Keşke bu musibetler olmasaydı da Expo konusunda ben haklı çıkmasaydım” diyor ve devam ediyor:

“Depremde tek sağlam kalan yerler Expo alanlarımız. Belediye olarak biz ve birçok resmi kurum ve kuruluşumuz buraya sığındı. Yardımları buradan yaptık, hizmet de şu anda oradan yürüyor.”

Depremde hasar gören Gastronomi Evi’nin yeni mekânı da burada. Expo A Blok’un en üst kısmındaki Gastronomi Evi yakında açılacak…

Ev kiraları, işçi yevmiyeleri

Şehri dolaşırken yol boyu seyyar kebapçılar çıkıyor karşımıza… Daha doğrusu iki adımda bir, kaldırımın kenarında kebapçı veya dönerciye rastlıyoruz… Aralarında Antakya dışından gelenler de varmış. Yapan da yiyen de depremzedeler olduğu için şehir halkı yüksek fiyatlardan yakınıyor. Asıl önemlisi, depremden önce 2.500-3.000 lira olan evlere -tabii depremden hasar görmemiş olanı bulabilirseniz- şimdi 10 - 15 bin lira isteniyormuş. 40 metrekare gecekondu bir bina için istenen kira, 10 bin liraymış. Hatay'da yeniden hayata tutunmaya çalışanlar işçi bulamamaktan ve bulduklarının da istedikleri paralardan yakınıyorlar. İşçi yevmiyeleri, 1.000-1.500 lirayı bulmuş…

Önümüzdeki pazartesi günü sohbetimize artık prefabrik evlerde, konteynırlarda hizmet veren şehrin kadim lezzet noktalarıyla devam edeceğim…

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Muş izlenimleri… 17 Mayıs 2024
Esnaf lokantaları 05 Nisan 2024