Asgari ücret azami dert olacak!...

Nevzat SAYGILIOĞLU
Nevzat SAYGILIOĞLU EKO ANKARA

Geçtiğimiz perşembe günü öğleden sonra muhtemelen televizyonların ve yayın organlarının izlenme rekoru kırılmıştır.

Çünkü o gün iki önemli haber üst üste gelmişti. Birincisi saat 14:00’de duyurulacak olan Merkez Bankası’nın 2021 yılına ait son politika faizinin ne olacağıydı. İkincisi de iki saat kadar sonra Cumhurbaşkanı, Bakan ve ilgili sendika temsilcilerinin katılacağı toplantıda duyurulacak olan 2022 yılına ait asgari ücret tutarıydı. Aslında kamuoyu ve ilgili çevreler belli tahminlerde bulunuyordu.

Merkez Bankası’nın faizi kesinlikle artırmayacağı belliydi de 100 baz puan mı yoksa 200 baz puan mı düşüreceği tahminleri yapılıyordu. Nitekim ağırlıklı tahminler doğrultusunda 100 baz puan düşürüldü ve politika faizi yüzde 14 oldu.

Asgari ücret konusunda da başta Çalışma Bakanı olmak üzere, ilgililerin satır aralarında dillendirdikleri çok büyük artış olacağı yönündeki tahminlerdi. Burada da 2022 yılı asgari ücret rakamı aylık net 4 bin liranın biraz üzerinde öngörülüyordu. O da 4.253 lira olarak duyuruldu.

Yazımızda bayram havası (!) şeklinde dillendirilen asgari ücret konusunu ele alacağız.

Asgari ücretin duyurulmasıyla ilk hava çok farklıydı, çalışan kesimde ve kamuoyunda bayram havası yaratmıştı. Ancak bu hava akşamın haberleriyle özellikle teknik ve hukuki açıdan giderek bozulmaya başladı.

Asgari ücretin, daha önceden tüm yönleriyle ciddi bir şekilde irdelenmeyen ve sadece türibüne yönelik oynanan bir politika aracı haline getirildiği anlaşıldı. Gerçekten de böyle bir düzenlemenin hukuki sonuçlarının ele alınmadığı, taraflara ekonomik ve sosyal getirisinin veya götürüsünün hesaplanmadığı, devletin çok kalıcı kaybının dikkate alınmadığı ortaya çıkmaya başladı.

Hızlı ve geçici keyiflenenlerin keyfi kaçacak ama bu düzenlemenin sonuçlarının ne olacağını gelin hep birlikte görelim.

  1. Enflasyon artacak!

Düşük ve sabit gelirli kişilerin geliri artınca tasarrufa gitmiyorlar, doğrudan tüketime yöneliyorlar. Bu, son zamanlarda tartışılan iktisat teorilerinden biri değil; gerçeğin ta kendisi. Yani geliri artan dar gelirli ücretli doğrudan çarşıya pazara çıkacak, harcama yapacak ve dolayısıyla ülkede tüketim harcamaları artacak. Bunun da sonucu enflasyonun artışı şeklinde ortaya çıkacak.

Sakın yanlış anlaşılmasın… Düşük ve sabit gelirli vatandaşın geliri artırılmasın demiyoruz, sadece yapılan düzenlemenin veya alınan kararın ekonomik sonuçlarını ortaya koyuyoruz. 

  1. İşsizlik artacak!

Bu iddiamızı ekonominin içinde bulunduğu koşullar açısından ortaya koyuyoruz. Şöyle ki ekonomideki kötü gidiş ortada. Zaten COVID-19 salgını ile küresel ve yerel şok yaşayan iş dünyamız, şimdi de Hükümetin iktisadın kurallarını alt üst eden iddia ve uygulamalarıyla çok daha zor durumda.

Çalışan asgari ücretlinin geliri yüzde 50 artmış ama işverenin maliyetleri de yüzde 40 yükselmiş. Bu kadar yüksek bir artışı hangi kesim veya iş dünyası kolay hazmedebilir? Hazmedemeyeceğine göre yapacağı ilk iş işçi çıkarmaktır; bunun da sonucu işsizliğin artmasıdır. Yine bir iktisat kuralı olarak biliyoruz ki ekonomide daralma olduğunda iş yerlerinin ilk refleksi işçi çıkarmak yönünde.

  1. Kayıt dışılık da artacak!

Devletin ve yetkili organların istatistiklerine göre Türkiye’de istihdam edilenlerin yüzde 42’si asgari ücret düzeyinde ücret alıyor. Üstelik bu işverenler de 9 kişiden az işçi istihdam edenler, yani küçük aile işletmeleri ve hemen hiçbirinin kurumsal altyapısı yok.

Bu arada çalışanların yüzde 42’sinin asgari ücret düzeyinde ücret aldığına inananların da az olduğunu biliyoruz; zira çalışanların kayıtları asgari ücret üzerinden gösteriliyor, artan kısım ise çalışana kayıt dışı elden veriliyor.

İşte yeni asgari ücretin bu kadar fahiş tutarda artırılması, çalışanlara ilişkin ücretlerin tamamını veya bir kısmını kayıt dışına çıkaracak. Bu da kayıt dışılığın artacağı anlamına geliyor.

  1. Devletin vergi gelirleri kalıcı bir şekilde düşecek!...

Galiba hiç telaffuz edilmeyen en önemli açmaz da bu... AK Parti iktidarının terk etmediği vergi üzerinden destek verme alışkanlığı buraya da yansıdı. Uzun yıllar konuşulan ve fakat Maliye’nin direnci ile yapılamayan asgari ücretin vergi dışı bırakılması düşüncesi nihayet hayat buldu.

TÜİK’in kayıtlarına göre Ekim 2021 itibariyle istihdam edilenlerin sayısı 13 milyon 896 bin. Bu arada Çalışma Bakanı’nın açıklamasına göre asgari ücret alanların sayısı da 6 milyon 9 bin. Bu rakamlara bakınca; asgari ücretlilerden kaynaklanan gelir vergisi kaybı yaklaşık 32.3 milyar lira, tüm ücretlilerden kaynaklı gelir vergisi kaybı ise 75 milyar lira. Yani sadece 2021 yılı toplam gelir vergisi tahsilatının neredeyse yüzde 40’ına yakın. Daha da kötüsü bu uygulamanın kalıcı hale getirilmiş olması.

Aslında istihdam edilenlerin vergi ve sigorta primi şeklindeki mali yüklerinin çok yüksek olduğu gerçeğini de unutmamamız lazım. Uzun yıllar OECD ülkeleri içerisinde en yüksek mali yüklerle Türkiye’nin ilk sıralarda yer aldığı ortada. Dolayısıyla zaten çarpık olan yapı, belki de sürdürülmesi zor bu düzenlemeler sonucu yeni ve daha kalıcı düzenlemelere fırsat yaratabilir temennisinde bulunalım.

Sonuç olarak; Asgari ücretin artırılması azami dert yaratacak gibi görünüyor. Keşke artık yapısal düzenlemelere ve doğru ekonomik programlara yönelme olsa. Ancak, ne yazık ki inat ve seçimlerin son dönemecinde olmamız bu yönelmeyi imkansız kılıyor.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar