Belediyelerin yoksulluğu kurumsallaştıran yarışı!..

Nevzat SAYGILIOĞLU
Nevzat SAYGILIOĞLU EKO ANKARA

Artık önümüzdeki bir süre siyaset her şeyin önüne geçecek ve dolayısıyla ekonomi her zaman olduğu gibi yine ıskalanacak. Onun için bu yazımız ile başka bir hususa dikkat çekmek istedik.

Aslında sonunda yaşadığımız bir yerel yönetim seçimi süreci. Türkiye’nin tüm büyükşehir, şehir ve ilçe belediye başkanları, belediye meclisleri, mahalle muhtarları seçilecek. Normalde genel seçimlerle hiçbir ilgisi yok. 

Ancak bu seçim biraz farklı gelişme sergiliyor. Seçim öncesinde bazı siyasi partilerin 14 Mayıs 2023 tarihli genel seçimde almış oldukları pozisyonlarını değiştirdiği gözlemleniyor. Millet İttifakı zaten dağılmış görünüyor; Cumhur İttifakı da aldığı yaralarla ve sayısı azalan siyasi partilerle yoluna devam ediyor. Yeni durum karşısında İyi Parti, Yeniden Refah Partisi ve Zafer Partisi gibi sürpriz sonuçlu partilerin sahneye çıkması merak uyandırmış bulunuyor. Bu ayrışmanın birilerini iktidar yapmak yerine iktidardan etme sonucu doğuracağı biliniyor. Aynı durum tüm gizemini sürdüren ve seçmeninin parçalı ya da blok tavır alıp almayacağı belli olmayan Dem Parti için de geçerli.

Zaten İstanbul seçimleri, başta bizzat Cumhurbaşkanı’nın en önemli konusu ve sorunu olduğu kadar ana muhalefetin de ciddi sorunu olduğunu herkes kabul ediyor.

31 Mart 2024 tarihli yerel yönetim seçim sonuçları ne olursa olsun; partilerin önceki genel ve yerel seçimlere göre aldığı oylar, yerel seçimlerdeki başarısızlıkları nedeniyle partileriyle yolunu ayırabilecek kimi liderler, önümüzdeki yakın gelecekte liderlerin büyük bir çoğunluğunun yaş profili nedeniyle ortaya çıkabilecek ve siyaseti etkileyebilecek sağlık sorunları, Cumhurbaşkanı’nın yeniden seçilmesinin önünü açmaya yönelik Anayasa değişikliği stratejileri… önümüzdeki süreçte siyasetin önemli gündem konularını oluşturacak.

Özellikle 2028 genel seçimleri açık veya gizli yeni siyasi gündemin hedefine oturacak.

Sözün özü, öncekilerden farklı yerel yönetim seçimleri ve sürpriz sonuçları olacak.

Böylesine önem taşıyan yerel yönetim seçimlerinde liderlerin, kampanyalarına damga vuran tavır ve görüntülerinin yanı sıra; iddialı ve güçlü kişiliğiyle özellikle kimi büyükşehir belediye başkan adayları da öne çıkıyor.

Ancak asıl üzerinde durulması gereken konu, siyasi parti liderlerinin ve onların öncülüğünde büyük şehir belediye başkan adaylarının politika önerileri… seçildikleri takdirde uygulamaya koyacakları vaatleri…

Dilerseniz havalarda uçuşan ve dalga boyu giderek artan bu vaatlerin bir kaçını sıralayalım.

- Emekliye dolmuş ile bedava şehir içi ulaşım

- Emekliye 5 bin lira maaş (Ankara)

- Emekliye 2 bin 500 lira maaş (İstanbul)

- Öğrenciye bedava şehir içi ulaşım

- 10 bin öğrenciye düşük kira avantajlı konut imkânı

- Üniversite kampüslerinde ücretsiz çorba, çay, kahve ikramı

- Yoksula her gün bedava 1 adet ekmek

- İhtiyaç sahibi öğrenciye kırtasiye ve üniforma desteği

- Belli bölgelerde ve semtlerde yoksulların gidebileceği kent lokantaları (İstanbul)

- Resmi ve dini bayramlarda ücretsiz şehir içi ulaşım

- Memleketine giden öğrenciye yılda 2 kez bedava şehirlerarası ulaşım

- Evlenecek çiftlere 50 bin lira beyaz eşya yardımı

- Çocuklu annelere ücretsiz şehir içi ulaşım

- İlkokul öğrencileri için beslenme desteği

- İlkokul öğrencileri için ücretsiz şehir içi ulaşım

- Yoksulların su faturalarında yüzde 50 indirim

- …

Yukarıda saydıklarımız Ankara ve İstanbul gibi büyük şehirlerdeki büyükşehir belediye başkanlarının vaatlerinden birkaçı.

Türkiye geneline taşıdığınızda da yüzlerce ve belki binlerce “bedava” hizmet vaadi.

Bu vaatlerin yanında kültür, sanat, eğitim, ekonomi, spor ile ilgili olanları ya yok ya da devede kulak misali kadar önemsiz.

Bu politikalarda iki şey göze çarpıyor.

Birincisi; yoksulluğu kurumsallaştırıp bedavacılığı öne çıkarmak, bir şekilde bedavacı geçinmek. Oysa asıl olan “balık yemeği sunmak değil, balık tutmayı öğretmek”. Yani önce üretmek ve üretimden adil pay almak.

İkincisi de belediyelerin veya daha genel anlatımla yerel yönetimlerin gerçek fonksiyonlarını ıskalamak, yerel yönetimlerin asıl varlık nedenlerini göz ardı etmek. Oysa belediyelerin temel önceliği, belde halkının öncelikle su, ulaşım, temizlik, çöp, sağlık, spor, kültür gibi gereksinimlerinin karşılanması çok önemli. Bu arada bölgesel ve özgün üretim alanlarında da öncü olması vazgeçilmez.

Belediye bütçelerini merkezi yönetim bütçesi gibi ağırlıklı sosyal transfer harcamalarına aktarmayalım. Yoksulluğu kurumsallaştırıp da onun politika tedbirlerine yönelmeyelim. Dinimizin bile yoksulluğu kâfirliğe yakın bulduğu gerçeğini unutmayalım ve insanımızı üretmeye ve zenginleşmeye hazırlayalım.

 

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar