Enflasyonun şifreleri büyüme kalemlerinde var!

Nevzat SAYGILIOĞLU
Nevzat SAYGILIOĞLU EKO ANKARA

Geçtiğimiz hafta sonundan ve bu hafta başından itibaren iki önemli ekonomik gösterge, hem ekonomi çevreleri ve hem de siyaset çevreleri tarafından sürekli gündemde tutuluyor.

Bu göstergeler “enflasyon” ve “büyüme”…

Malum geçtiğimiz hafta büyüme ve bu hafta başında da Şubat 2024 ayı aylık ve 12 aylık enflasyon (TÜFE ve ÜFE) rakamları yayımlandı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan, büyüme konusunda kırdığımız rekorları (!) her zamanki etkin ve veciz ifadeleriyle sadece Türkiye’ye değil, dünya kamuoyuna açıkladı.

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek de televizyonda ve meslek örgütü toplantılarında Şubat enflasyonunun son 1 yılı gösterdiğini belirterek yine topu ileriye attı.

Her iki yetkili ağızların açıklamalarının testi için çok da uzun zamana ihtiyaç yok. İlk öncü sonucu 31 Mart 2024 seçimleri sonrasında, ikincisini yılın ortasında ve sonuncusunu da yılın sonunda göreceğiz. Ülkenin refahı ve huzuru adına umarım söylenenler ve beklenenler olur.

Şimdi biz konuya başka bir açıdan bakmak istiyoruz:

- Niçin enflasyon var ve hala artışını sürdürme eğiliminde?...

- Büyüme gerçek büyüme mi, yani nitel yönü mü yoksa nicel yönü mü önemli?...

Niçin enflasyon var ve artışını sürdürme eğiliminde?...

Şubat 2024 ayın enflasyon rakamı herkesin beklediğinden yüksek çıktı, yüzde 4,53 oldu. ENAG ve İTO enflasyon oranları bile TÜİK’in altında kaldı. Öte yandan 12 aylık TÜFE rakamı da yüzde 67,07 olarak gerçekleşti. 12 aylık sonuçlarda da rekor var. Bu arada Ocak ve Şubat aylarının enflasyon toplamı yüzde 11,54 ile yılsonu hedefi olan yüzde 36’nın şimdiden üçte birine ulaştı. Yani kalan 10 ayda toplam enflasyon yüzde 25 sınırında kalacak ki 2024 yılı hedefi tutturulsun. Bunu mümkün görenler var mı?

Enflasyonun sadece Şubat ayı sonuçlarına yani 1 aylık gelişmelere baktığımızda;

- Eğitim harcamalarının yüzde 12,76,

- Gıda harcamalarının yüzde 8,25,

- Otel ve lokanta harcamalarının yüzde 5,43

ile

Şubat ayı ortalama enflasyon artışının üzerinde olduğunu görüyoruz. Burada okulların Şubat tatili nedeniyle eğitim, otel ve lokanta fiyatlarının yükseldiğini anlayabiliyoruz.

Öte yandan son 12 aya baktığımızda ise;

- Otel ve lokanta harcamalarının yüzde 94.78,

- Eğitim harcamalarının yüzde 91.82,

- Sağlık harcamalarının yüzde 81.25,

- Gıda harcamalarının yüzde 71.12

arttığını görüyoruz.

Dikkat edecek olursak bu harcamaların çoğu normal yaşamın gereği zorunlu harcamalar.

Üstelik bu harcamalarda hizmet sektörü ve gıda önde. Bu tespiti bir yapalım.

Büyümenin niteliği nedir, gerçek büyüme midir?...

Geçen hafta TÜİK tarafından açıklanan büyüme rakamlarına göre Türkiye 2023 yılında toplamda yüzde 4,5 büyümüş. Gelişmiş ülkeler açısından bakarsak fena değil, Ancak Türkiye açısından da bakarsak yeterli değil. Şöyle ki; Türkiye, OECD ülkeleri arasında Hırvatistan’dan sonra ikinci ve G20 ülkeleri arasında da Çin ve Endonezya’dan sonra üçüncü sırayı almış.

Bu tespitten sonra gelelim rakamların diline…

2023 yılında TÜFE yüzde 65 arttığı halde cari fiyatlarla GSYH yüzde 75 artmış. Mutlak rakamla GSYH 26,3 trilyon lira olmuş ve kişi başına gelir de 308 bin liraya yükselmiş, bunun baskılı dolar fiyatıyla karşılığı da 13 bin doları aşmış.

Peki bu büyüme nasıl sağlanmış?... Hane halkının nihai tüketim harcamaları yüzde 12,8 ile ilk sırada yerini aldığı için sağlanmış. Öyle ki hane halkının nihai tüketim harcamalarının GSYH içindeki payı yüzde 60’a dayanmış.

Sonra hangi alanlarda veya başlıklarda büyümüşüz? Özellikle finans ve sigorta sektöründe büyüme yüzde 9 olmuş, deprem bölgesine ve biraz de kentsel dönüşüme bağlı olarak inşaat yüzde 7,8 büyümüş, içerisinde eğitim ve sağlık olan hizmetler sektörü de yüzde 6,4 büyüme sergilemiş.

Peki, üretimin ana artelleri olan tarım ve sanayide ne olmuş? Buna bağlı olarak dış ticaretin seyri nasıl gelişmiş?

Tarım, ne yazık ki yüzde 0,2 küçülmüş ve son iki yıldır da küçülme devam etmiş. Sanayi ise 2023 yılında sadece yüzde 0,8 büyüme ile yerinde saymış. Bu arada dış talebin zayıflamasıyla ihracat yüzde 2,7 azalmış, döviz kurları ve iç talebe bağlı olarak da ithalat yüzde 11,7 artmış.

Sonuç itibariyle;

Demek ki tüketerek büyümüşüz. O zaman da ne tüketmişiz? Bulabildiğimiz kadarıyla gıda ve özellikle de eğitim, sağlık ve lokanta harcamalarına devam etmişiz.

Yani üretmeden üleşmişiz!... Gelin şimdi buna gerçek büyüme deyin.

 

  

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar