Asgari ücret büyümeden pay alsaydı

Fatih ÖZATAY
Fatih ÖZATAY EKONOMİDE UFUK TURU

Geçen hafta TÜİK’in 2022 yılında yaptığı ama 2021 yılını referans alan Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması yayınlandı. Sürpriz yok. Gelir dağılımındaki bozukluk artarak devam ediyor. Mesela şu: En yüksek gelire sahip yüzde 20’nin toplam gelirden aldığı pay, bir yıl öncesine göre 1.3 puan artarak yüzde 48’e çıktı. Buna karşılık, en düşük gelire sahip yüzde 20’nin payı çok küçük bir azalışla yüzde 6’ya indi. 2022’yi referans alan çalışma açıklandığında, büyük ihtimalle, en yüksek gelire sahip olan yüzde 20’nin toplam gelirden aldığı pay biraz daha yükselecek.

Toplam net gelirden işgücünün aldığı payın gelişimi bu ihtimali belirginleştiren göstergelerden biri. Toplam net gelir derken GSYH’den ürün ve üretim üzerinden alınan vergiler düşüldükten sonra kalan kısmı kastediyorum. İki kısımdan oluşuyor: İşgücünün geliri ve sermayenin geliri. İlk grafikte işgücünün payının son on yıldaki seyri yer alıyor. 2013 yılında bu pay yüzde 31,7 düzeyindeymiş. 2016’da yüzde 36.1 ile tepe noktasına ulaşmış. Son dört yılda kesintisiz düşüş var. 2022’de işgücünün payı yüzde 26.1’e düşmüş durumda; çarpıcı bir düşüş bu.

Emekçi kesimi yakından ilgilendiren bir diğer gösterge, net asgari ücretin zaman içinde satın alma gücünün ne kadar eridiği. Kısacası, net asgari ücretin enflasyondan arındırılmış hali. Ancak bu gösterge büyüyen bir ekonomide, yani reel toplam gelirin (enflasyondan arındırılmış toplam gelirin) arttığı bir ülkede, asgari ücretlinin o gelir artışından pay alması gerektiği gerçeğini göz ardı ediyor. Sadece belli bir dönemde asgari ücretin enflasyona yenik düşüp düşmediğini ölçüyor. Oysa toplam geliri (GSYH’yi) ülkede yaşayanlar olarak yaratıyorsak, herkesin artan gelirden bir pay alması arzulanır.

Asgari ücret enflasyona ezilmeden sabit kalsaydı ve dahası reel GSYH artışından eşit pay alsaydı, ne düzeyde olması gerekirdi sorusunu da yanıtlamaya çalışayım. Bu asgari ücrete ‘büyümeden pay alan’ reel asgari ücret diyeceğim. İkinci grafikte, 2021’in ilk çeyreğinden itibaren ‘büyümeden pay alan’ reel asgari ücret ile gözlenen reel asgari ücretin hareketleri yer alıyor. GSYH verisi çeyrek dönemler için açıklandığından, yatay eksende çeyrek yıllar var. Enflasyonu daha gerçekçi olan İstanbul Ticaret Odası’nın (İTO) yayınladığı İstanbul Ücretliler Geçinme Endeksini kullanarak ölçüyorum. Hem gözlenen reel asgari ücreti hem de ‘büyümeden pay alan’ reel asgari ücreti, 2021’in ilk çeyreğindeki değerleri 1’e eşit olacak şekilde ayarladım.

Durum vahim: Birincisi, gözlenen reel asgari ücret 2023’ün ilk çeyreği hariç hep enflasyona yenik düşmüş (1 değerinin altında seyretmiş). İkincisi, ele aldığım dönemde, gözlenen reel asgari ücret sürekli olarak ‘büyümeden pay alan’ asgari ücretin altında kalmış. Üçüncü vahamet ise şu: TÜRK-İŞ verilerine göre, Nisan ayında dört kişilik bir ailenin yoksulluk sınırı 33 bin 14 liraydı. Net asgari ücret ise şu anda sadece 8 bin 506 lira. Bu durumda, ailede iki kişi çalışsa da, aile yoksulluk sınırının çok altında bir gelir düzeyi ile ‘yaşamak’ zorunda. Üstelik, ikinci grafiğe dikkat ederseniz, reel asgari ücret ‘büyümeden pay alan reel asgari ücrete eşit olsa bile, iki çalışsa da aile yoksulluk sınırının altında kalınıyor. Mesela 2023’ün ikinci çeyreğinde büyümeden pay alan reel asgari ücret gözlenenden yüzde 17.3 daha yüksek; farklı bir ifadeyle 9 bin 952 lira.  

Not: 2023’ün ilk iki çeyrek büyümelerini yıllık olarak sırasıyla yüzde 5.7 ve 5.3 aldım. Daha yüksek değerler alsaydım, durum daha da vahim çıkacaktı. İkinci çeyrekte gerçekleşecek enflasyonun ise (çeyreklik olarak) birinci çeyrekteki enflasyona eşit olacağını kabul ettim. Makul bir varsayım. Mesela, Nisan ayı İTO enflasyonu ilk çeyrekteki enflasyonun üçte biri oranında gerçekleşti.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar