Askeri harcamalar

Didem Eryar ÜNLÜ
Didem Eryar ÜNLÜ YAKIN PLAN

İngilizcede kullanılan “Odadaki Fil” ifadesi; açık bir şekilde ortada duran, herkesin farkında olduğu ama kimsenin konuşmak veya üzerine gitmek istemediği sorun anlamında kullanılır.
2021 yılında Nobel Ödülü sahibi 50 kişi, “odadaki file” meydan okuma kararı aldı ve tüm ülkeleri, beş yıl boyunca askeri harcamalarını yılda yüzde 2 azaltmaya ve paranın yarısını pandemi, iklim krizi ve aşırı yoksullukla mücadele için belirlenen Birleşmiş Milletler fonuna aktarmaya çağıran açık mektup yazdı. Mektupta, böyle bir fonun 2030 yılına kadar 1 trilyon dolara ulaşabileceği belirtildi.

İsveç merkezli düşünce kuruluşu Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü (SIPRI)’ ye göre, dünya genelinde askeri harcamalar 2022’de 2 trilyon 240 milyar dolarla rekor düzeye ulaştı. Bu rakam, küresel Gayri Safi Yurt İçi Hasıla'nın yüzde 2,2'sine denk geliyor. SIPRI, küresel savunma harcamalarının 8 yıldır artmakta olduğunu ortaya koyuyor. Enstitü'nün verileri sadece silahlar için yapılan harcamaları kapsamıyor; aynı zamanda personel maaşlarını, teçhizat maliyetini ve araştırma-geliştirme faaliyetlerini de hesaba katıyor. Bu hesaplara göre, geçen yıl küresel boyutta askeri harcamalar bir önceki yıla oranla yüzde 3,7 artmış durumda. ABD'nin toplam askeri harcamalardaki payı yüzde 39; Çin yüzde 13'le ikinci, Rusya yüzde 3,9'la üçüncü sırada yer alıyor.

Gelelim, askeri harcamalar ile iklim krizinin ilişkisine… Savaşlar, askeri operasyonlar ve bu yöndeki harcamalar, hava, su ve toprak kirliliği gibi çok ciddi ekolojik etkilere yol açıyor. Bunun başlıca nedenleri arasında; askeri hava, kara ve deniz araçları ve silahların üretiminde doğal kaynakların yoğun bir şekilde kullanılması, yüksek oranda fosil yakıt tüketimi ve askeri üstler kurulması gibi enerji yoğun faaliyetler yer alıyor.

Dolayısıyla, askeri faaliyetlerin ekoloji üzerindeki etkilerini bütünüyle görebilmek için, sadece orduya ve operasyonlarına değil, silah ve askeri malzeme üreten sanayileri de dikkate almak gerekiyor.

Ordular CO2 emisyonlarının yüzde 5,5'ini oluşturuyor

Dünyanın en büyük fosil yakıt tüketicileri arasında yer alan ordular, uluslararası uzmanların 2022 tahminlerine göre küresel sera gazı emisyonlarının yüzde 5.5'ini oluşturuyor. Buna rağmen, savunma kuvvetleri, uluslararası iklim anlaşmaları uyarınca karbon emisyonlarını bildirmek ya da azaltmak zorunda değil. Bunun nedeni, askeri emisyonların ve orduların enerji kullanımına ilişkin verilerin ulusal güvenliğe zarar verebileceği gerekçesiyle 1997 Kyoto Protokolü ve 2015 Paris Anlaşması’ndan muaf tutulmuş olması.

Fakat, sıcaklıklar tüm dünyada yeni zirvelere ulaşırken, bilim insanları ve çevre aktivistleri, orduları karbon emisyonlarını açıklamaya zorluyor ve bu konuda BM üzerindeki baskıyı artırıyor.
Tipping Point North South ve The Confl ict and Environment Observatory adlı çevre grupları ile Lancaster, Oxford ve Queen Mary gibi İngiliz üniversitelerinden akademisyenler, bu konuda kapsamlı bir lobi faaliyeti başlatmış durumdalar ve şeff af bir askeri emisyon raporlaması için baskı yapıyorlar. 2023'ün ilk beş ayında, bu konuya yönelik en az 17 hakemli makale yayınlandı. Aynı zamanda, Birleşmiş Milletler’e UNFCCC bir çağrı yapıldı ve kapsamlı küresel karbon muhasebesi açısından, askeri emisyonların sürece dahil edilmesi talep edildi.

Karbon muhasebesi; sera gazı emisyonlarının bilimsel olarak sağlam ve doğrulanabilir ölçümlerinin uygulanması şeklinde ifade ediliyor. Emisyon muhasebesi, 30 Kasım'da Birleşik Arap Emirlikleri'nde başlayacak olan COP28 İklim Zirvesi’nde gündeme gelecek. Zirvede öncelikli olarak, ülkelerin Paris iklim hedefl erinden ne kadar geride oldukları değerlendirilecek. Bu süreçte alınacak karar çok önemli; çünkü Perspectives Climate Group'un kurucu ortağı Axel Michaelowa’nın ifade ettiği gibi; “Yüz milyonlarca ton karbon emisyonu hesaba katılmamış olabilir.”

NATO, raporlama hazırlıkları içinde Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (United Nations Framework Convention on Climate Change), askeri emisyonların hesaplanmasına ilişkin kılavuzun değiştirilmesine yönelik somut bir plan olmadığını, ancak konunun Dubai'deki COP28 dahil olmak üzere gelecek zirvelerde tartışılabileceğini açıkladı.

Bununla birlikte, bazı orduların önümüzdeki yıllarda raporlama gerekliliklerinde değişikliklere hazırlandıklarına, bazılarının ise iklim üzerindeki etkilerini azaltmak için adımlar attıklarına dair işaretler var. Örneğin NATO, Reuters'e verdiği demeçte üyelerinin askeri emisyonlarını raporlamaları için bir metodoloji oluşturduğunu açıkladı.

■ Drone teknolojisi CO2 emisyonlarının azalmasında önemli

Oxford Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Profesörü Neta Crawford, ilginç bir noktaya değiniyor. Crawford’a göre, yenilenebilir enerji teknolojilerinin benimsenmesi, daha fazla yakıt tasarrufu sağlayan araçların yanı sıra, daha az ve daha küçük askeri tatbikatlar yakıt kullanımında düşüşe yol açıyor. Uzmanlar ise, savunma sanayinde emisyonların azalmasına katkı sağlayacak en önemli teknolojinin “drone”lar olduğunu ifade ediyor.

■ Ukrayna savaşının etkisi büyük

BM'de askeri muafi yetlerin kaldırılması için lobi yapan gruplar, olarak Ukrayna'daki çatışmayla bağlantılı emisyon artışına işaret ediyor. Hollandalı karbon muhasebesi uzmanı Lennard de Klerk tarafından hazırlanan bir raporda, Ukrayna'daki savaşın ilk 12 ayında, Singapur, İsviçre ve Suriye'nin yıllık üretimlerinin toplamına eşdeğer 120 milyon ton sera gazı artışı yaşandığına dikkat çekiliyor. Oxford ve Londra Queen Mary Üniversitesi'nden akademisyenler askeri emisyonlar konusunda raporlama gerekliliklerinde değişiklik yapılmasına yardımcı olabilecek yeni araştırmalar üretmeyi amaçlıyor. Ukrayna Çevre Bakanlığı sözcüsü de geçtiğimiz haftalarda askeri emisyonların daha şeff af bir şekilde raporlanması için COP28'de hükümetlerden destek isteyeceklerini açıkladı.

ABD Ordusu 2050’de net sıfır emisyon hedefliyor

ABD Ordusu, üsleri küresel ısınmanın neden olduğu hasar karşı korumaya yardımcı olmayı ve askerleri daha şiddetli sıcak hav dalgası, kuraklık ve sel ile başa çıkması için eğitmey amaçlayan iklim stratejisini yayımladı. Ordunun iklim stratejisi, seragazı emisyonlarını 2030 yılına kadar 2005 seviyelerine göre yarıya indirmeyi ve 2050 yılına kadar net sıfıra getirmeyi hedefl iyor. Ordu Sekreteri Christine Wormuth, “İklim değişikliği dünyayı daha güvensiz hale getiriyor ve harekete geçmemiz gerekiyor” diyor. Strateji, ordunun, binalardan kaynaklanan emisyonları kesmesini, 2035 yılına kadar tamamen elektrikli bir araç filosu geliştirmesini ve 2035’e kadar kurulan her mikro şebekede yenilenebilir kaynaklar dahil birçok güç kaynağını kullanabilen bağımsız bir enerji sistemi yerleştirilmesini gerektiriyor. Ordunun, Kentucky’deki Fort Knox’taki 2.1 megavatlık güneş enerjisi sahası gibi 950 yenilenebilir enerji projesi ve 2024’e kadar planlanan 25 mikro şebeke projesi var.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar