Büyümenin değişen kompozisyonu ve sürdürülebilirliği

Erhan ASLANOĞLU
Erhan ASLANOĞLU Ekonomi ve Piyasalar

Bu yılın 3. çeyrek büyüme verileri yayınlandı. Beklentilere yakın yüzde 7,4 büyüdüğümüzü öğrenmiş olduk. İlk dokuz ayda yüzde 12 civarında bir büyüme gerçekleşmiş oldu. İkinci çeyrek kadar olmasa da üçüncü çeyrekte de pandemi kaynaklı baz etkisinin hala devam ettiği bir süreç yaşadık.

Büyümenin kompozisyonuna baktığımızda, lokomotiflerin imalat sanayi ve ihracat olduğunu görüyoruz. İhracatımızın neredeyse yüzde 95’i imalat sanayi ağırlıklı olduğu için ikisi bir bütün olarak da düşünülebilir. Geçtiğimiz yıllara göre en çok farklılaşan ve büyümenin en reel ve pozitif tarafı da bu durum. Peki, ne oldu da bu tablo ortaya çıktı. İhracatımızda yapısal bir değişim mi oldu?

Hafta başında yayınlanan dış ticaret istatistikleri ağırlıklı olarak orta ve düşük teknolojili ürün ihracat ettiğimizi, yüksek teknolojili ürünlerin payının artmadığını, hatta azaldığını, yüzde 3’ün altında seyrettiğini gösteriyor. Yapısal bir değişim yok. Bir başka faktör, son dönemlerde hep söylendiği gibi TL’nin değer kaybı ve rekabetçi kur denilen fiyat etkisi olabilir mi? TL’nin 2013’den bu yana hep değer kaybettiğini, reel kur endeksinin düşüş gösterdiğini izliyoruz. Örneğin, reel kur endeksi Ekim 2018’de, Ekim 2021’de olduğu gibi 60’lar seviyesindeydi. İhracatımız 2013-2020 döneminde 160-180 milyar dolar arasında seyretti. O zaman ihracatı sıçratamayan kur 2021 yılında rakamı 220 milyar dolar seviyelerine yaklaştırmış olabilir mi? Buradaki ana faktör kur değil. Temel faktörler, bizim en çok ihracat yaptığımız AB’nin ve küresel ekonominin büyüme oranı, tedarik sorunları nedeniyle ülkemizin bölgede öne çıkması ve ihracatçımızın bu fırsatı iyi değerlendirecek esneklikte ve güçte olması diyebiliriz.

Hepimizin bildiği gibi pandemi döneminde evlerde yaşamamızın etkisiyle imalat sanayi ürünlerine çok büyük talep oldu. Euro Bölgesi PMI verileri son bir yılda tarihi yüksek seviyelerde dolanıyor. Euro Bölgesi’nin büyüme oranı ortalaması 2012-2019 arası yüzde 1, 2. bölgenin bu yıl yüzde 5, gelecek yüzde 4,3 büyümesi bekleniyor. Bu yıl ihracatımızı arttıran temel faktörler bundan sonra da devam ederse, bizim ihracatımız da mevcut seviyelerini korur. İhracatçımızın gücünden eminim. Pandemi sonrası küresel talep, Euro Bölgesi’nin büyüme oranı muhtemelen düşecek, tedarik yapısı değişecek ve entegre olmak isteyen ülkeler çok artacaktır. Bu yıl ihracat ile yakaladığımız büyümenin sürdürülebilirliği değersiz TL’den değil, yüksek ihracat kompozisyonunu yüksek teknoloji ürünlere daha fazla kaydırmaktan geçiyor.

Büyüme verilerinin detayına baktığımızda, net ihracatın büyümeye katkısını arttıran diğer bir gelişmenin ithalat hacminin yüzde 8,3 düşüşü olduğunu izliyoruz. Tüketim harcamaların yüzde 9,1 büyüdüğü bir ortamda, düşüşün temelde yatırım malı ithalatındaki düşüşten kaynaklandığını görüyoruz. Yatırımlardaki düşüş ağırlıklı inşaat sektöründen kaynaklansa bile makine ve teçhizat ithalatındaki artış hızının önceki dönemlere göre gerilediği ortaya çıkıyor. Ara mallarının payı artıyor. Yatırımlardaki düşüş önümüzdeki dönem büyüme ve verimlilik açısından olumlu bir sinyal değil. İthalattaki düşüşün bir diğer nedeni de 2020 yılında çok güçlü artan altın ithalatının 2021 yılında düşüş göstermesidir. Ekim ayı dış ticaret istatistiklerine göre altın hariç ithalatımız yüzde 24 artış gösteriyor. Yani üretmek için ithal ara malı ve enerji ihtiyacımız oldukça güçlü seyretmeye devam ediyor. Altın ithalatımız genelde bir yıl artar, ertesi yıl düşer, sonra yine artar. Gelecek yıl altın ithalatında artış beklenebilir.

Büyüme verilerinde dikkat çeken bir başka nokta, son yıllarda tarımsal üretimin üst üste iki çeyrek en düşük büyümeyi ve daralmayı göstermesidir. İkinci çeyrekte yüzde 0,6 büyüyen tarımsal üretim üçüncü çeyrekte yüzde 5,9 daralıyor. İklime bağlı kuraklık etkisinin de olduğunu düşündüğümüz bu tablo zaten çok sorunlu olan gıda enflasyonu için iyi bir sinyal vermiyor.

Hizmetler yüzde 20,7 büyüme ile öne çıkan sektörlerden birisi görünüyor. Sürpriz değil. Açılmaların etkisiyle, turizm başta olmak üzere artan hizmet talebinin bir yansıması diyebiliriz. Yüzde 9,6 artan tüketim talebinde önemli unsurlardan birisi hizmet talebindeki artış görünüyor. Bir de Eylül ayı ile okulların açılması ve normalleşmenin hızlanmasıyla gelen konut ve giyim / kuşam ile ilgili talep de üçüncü çeyrekte etkili olmuş görünüyor.

Son olarak, işgücü ödemelerinin cari fiyatlarla GSYİH’dan aldığı payın hem bir önceki yılın aynı dönemine göre hem de önceki döneme göre gerilediğini izliyoruz. Enflasyonun oldukça altında kalan ücret artışlarını da yansıtan ve güçlü büyüme yaşanan bir yılda ortaya çıkan bu kayıp gelir dağılımı sorunun daha da arttığına işaret ediyor.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
TL değerli mi? 28 Şubat 2024