Cari fazla için tasarrufların yatırımları geçmesi gerekiyor, olabilir mi?

Erhan ASLANOĞLU
Erhan ASLANOĞLU Ekonomi ve Piyasalar

Yukarıdaki başlık makroekonomik dengelerin temel sonuçlarından birisidir. Dış açık ya da daha kapsamlısı hizmetleri de içeren cari açık, ülkenin tasarruf açığının göstergesidir. Tasarruflarınızın üzerinde tüketim yaptığınızı ve dış kaynağa ihtiyaç duyduğunuzu gösterir. Türkiye ekonomi modeli olarak adlandırılan yeni politikaların temel hedeflerinden birisi cari fazla vermek olduğuna göre, tasarruflarımızın artması gerekiyor. Grafik 1’de, bu sonucu son 20 yıllık Türkiye ekonomisi verilerine dayanarak net bir şekilde ortaya koyuyor. Grafik 1’deki barlar cari açığı, genelde yukarıda giden çizgi yatırımları, aşağıda olan ise tasarrufları gösteriyor. Cari fazla verdiğimiz iki dönem 2001 ve 2019 yılları. 2001 yılında kriz ile beraber sert bir daralma yaşadık. 2019’da ise yüzde sıfıra yakın büyüdük.

Grafik 1.

O dönemlerde yatırımların sert düştüğünü, tasarrufların yatırımların üzerinde kalarak cari fazla imkânı yarattığını izleyebiliyoruz. Yani ekonominin daralması ve yavaşlaması ile yatırımlar düşüyor, tasarruflar çok değişmese de yatırımların üzerinde kalıyor ve cari açık düşüyor. Bu yılın büyüme hedefi yüzde 5. Önümüzdeki süreçte cari fazla vermeyi de hedeflediğimize göre, yatırımların arttığı, aynı zamanda tasarrufların da yatırımların üzerine çıktığı bir modeli kurguluyoruz demektir. Kredi destekleriyle yatırımları arttırmaya çalıştığımız bir süreçte tasarrufları arttırmamız gerekiyor.

Burada kritik soru, tasarrufları nasıl arttıracağımız. Tasarruflarımızı arttırabilmemizin önünde ciddi engeller var. Hanehalkı bütçe anketlerine göre ülkemizde hanelerin ortalama yüzde 75’i zaten tasarruf yapmadığını / yapamadığını belirtiyor. Kalan kısımda en büyük pay, gayrimenkul, banka mevduatları (TL, DTH),  altın ve dövize gidiyor. Altın ve döviz muhtemelen yastık altına daha fazla yöneliyor.

Vatandaş olarak bizlerin harcanabilir geliri, vergi sonrası geliri ifade eder. Harcanabilir gelirimizin bir kısmını tüketir, kalanını tasarruf etmeye çalışırız. İçinde bulunduğumuz dönemde kurlardaki artış ve yaşadığımız enflasyon o kadar yüksek ki gelirimizin çoğu zorunlu tüketim ürünlerine gitmeye başladı. Harcanabilir gelirimizden tasarruf etme imkânımızın azaldığı bir dönemdeyiz.

Diyelim tasarruf edebilenler arasındayız ya da mevcut birikimlerimizi korumaya çalışacağız. Hangi yatırım araçlarına yönelebiliriz. Risk almayı sevmeyen ve genelde sabit getirili araçlara yönelen bir yatırımcı için mevcut ortam hiç cazip değil.  Yukarıda bahsettiğimiz gibi, anketler tasarruf yapabilenlerin yöneldiği en önemli araçlardan birisinin bu tür yatırımlar, yani banka mevduatları olduğunu söylüyor.

Şu anda bu tür bir tasarruf ödül değil, ceza getiriyor. Ortalama mevduat faizleri yüzde 15-20 arasında. Mevcut yıllık TÜFE yüzde 50, beklenen yıllık TÜFE ise en az yüzde 30’lar civarında. Hangi yöntemle bakarsanız bakın enflasyonun çok altında negatif bir reel faiz var.  Türkiye gibi yüksek enflasyonlu ülkelerde reel faiz genelde mevcut enflasyona göre algılanır ve hesaplanır. Bunun anlamı, şu anda Türkiye’de yüzde 30 üzerinde negatif bir reel faiz algılanmasıdır. Reel faiz ürün bazında hesaplanır. Bugün bir ekmek almaktan vaz geçen ve parasını bankaya yatırmak isteyen birisi bir yıl sonra değil daha fazla ekmek tüketmek, beklenen enflasyona göre bile en az yüzde 10 daha az ekmek tüketmeye razı olacak demektir.

Kur korumalı mevduata geçenler, en azından olası bir kur artışı olursa getirilerinin artacağını düşünerek mevduatta kalmayı tercih edebilir. Kurdaki artış sınırlı olursa yine negatif reel faiz oluşacaktır.  Bunun dışında, TL mevduatta uzun süre kalanın reel kayıp yaşama olasılığı yüksek olduğu için, önümüzdeki süreçte alternatif araçlara daha fazla yönelebilir. Mevcut tasarruf eğilimlerimizde gayrimenkul ve altın öne çıkabilir. Hisse senedi ve kripto paralar bir başka alternatif olabilir. Mevduata göre getirisi biraz daha yüksek olan bono tahvile yönelim olabilir. Tüm bu yatırım araçlarının ortak özelliği daha riskli olmasıdır. Risk varsa getiri de kayıp da yüksek olabilir. Özellikle risk almaya daha uzak olabilen ve ağırlıklı küçük yatırımcıların bu alanlara yönelmesi çok da tecrübeli olmadıkları bir alanda ciddi kayıplar ortaya çıkarabilir. Yüksek enflasyon nedeniyle reel gelir kaybı yaşayan tasarruf sahiplerinin bir kısmı istemeyerek de olsa yaptıkları riskli yatırımlarla servet kaybı da yaşayabilir. Haneler bu şartlarda tasarruf etmeyip tüketime yönelirse talep yönlü bir enflasyon baskısı oluşacak, arkasından muhtemelen yine reel gelir kaybı gelecektir.

Örnekleri arttırabiliriz, fakat ortaya çıkan durum uygulanan ekonomi politikasının bir paradoksunu da ortaya koyuyor. Dış fazlayı hedefleyen bir ekonomi politikasının tasarrufları arttırmayı başarması gerekirken tam tersi tasarrufları azaltan / eriten ve enflasyonist baskıları arttıran bir sonuç getirme riski bulunuyor.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
TL değerli mi? 28 Şubat 2024