CHP söylem değiştirmek zorunda...

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ

Daha çok futbolla ilgili olarak kullanılan bir söz vardır. “Ligde lider olmak zor, lider kalmak çok daha zor.”

Bu sözü bugün siyasete uyarlayalım. Ama yok, kastettiğim Özgür Özel değil, kişiden değil, partiden söz ediyorum.            

Tabii ki Özgür Özel’in 31 Mart başarısında çok büyük bir katkısı ve rolü var, bu yadsınamaz. Ama Ekrem İmamoğlu’nun İstanbul başarısı da, Mansur Yavaş’ın Ankara başarısı da görmezden gelinemez. Ayrıca uzun yıllar sonra, hele hele ilk kez CHP’ye geçen yerel yönetimlerde bu başarıyı yakalayan isimler, 31 Mart’ın biraz ikinci planda kalmış kahramanlarıdır.     

Asıl zorluk bundan sonra

Herhangi bir yarışta ikinci durumda bulunan arkasından gelenleri de kollar ama asıl bakacağı önünde giden rakibidir. Ama eğer birinci durumdaysanız ve o duruma çok uzun bir süre sonra yoğun çabalarla gelebilmişseniz, orada kalmak için çok daha fazla çaba göstermeniz gerekir.           

Yani lider olmak, birinci sıraya çıkmak zordur ama orada kalabilmek çok daha zordur.           

Dolayısıyla CHP için bundan sonra çok daha zorlu bir süreç başlamaktadır.          

CHP’nin önce oturup sakin ve gerçekçi biçimde seçim sonuçlarını irdelemesi, masaya yatırması gerekmektedir. Tamam seçimde büyük başarı elde edilmiştir ama bunun altında yatan sayısal etkenlere bakılmazsa olmaz.   

Hangi seçim çevresinde seçime katılma oranı ne kadar değişmiştir, muhtemelen hangi partinin seçmeni sandığa gitmemiştir, onlar da oy kullansaydı sonuç ne olurdu? Bu sorular mutlaka yanıt bulmalı ki gelecek planlaması iyi yapılabilsin, yol haritası düzgün çizilebilsin.          

Mevcut zorlukları herkes biliyor 

Yıllar öncesi... CHP’nin o dönem Genel Başkanı olan Kemal Kılıçdaroğlu üyesi olduğum Ekonomi Muhabirleri Derneği’ni ziyaret edip sorularımızı yanıtladı. Kılıçdaroğlu akaryakıt fiyatlarında ucuzluk vaat edince “Nasıl” diye sordum. Kılıçdaroğlu’nun verdiği yanıt tatmin edici gelmeyince sorumu ısrarla tekrarladım. Yine de tatmin edici bir karşılık alamadım.    İşte CHP’nin en büyük sorunu budur.         

Mevcut sorunların çözümüne yönelik olarak ya “Nasıl olsa iktidara gelemiyoruz” diye somut çözüm önerileri geliştirmiyorlar ya çözüm önerileri var ama pek anlatmıyorlar ya da iktidarın yarattığı sorunları dile getirmeyi daha iyi bir muhalefet yöntemi olarak benimsiyorlar. Belki kolay olduğu için sonuncusu işlerine geliyordur.           

Söylem değişmeli

Oysa vatandaş sorunun ne olduğunu zaten biliyor, görüyor; çünkü o sorunları iliklerine kadar hissederek yaşıyor.      

Vatandaşa neredeyse her gün zaten içinde bulunduğu sorunları anlatmak biraz da tereciye tere satmak gibi oluyor.       

Yapılması gereken sorunları sıralamak; geçmişteki gelirle ne kadar ne alınabiliyorken şimdi ne alınabildiğini anlatmak değil, o sorunun nasıl çözüleceğini dile getirmektir.        

Önemli olan başta Ankara ve İstanbul Büyükşehir Belediyelerinin yaptıklarının bir anlamda genele yayılacağını anlatmaktır.       

Yani önemli olan vatandaşa çözüm sunmaktır.      

“İktidar kötü” demek kolay; “İktidar yanlış yapıyor” demek kolay.     

Vatandaş “İyi söylüyorsun, güzel söylüyorsun da ben iktidarın icraatlarından zaten rahatsızım, o yüzden sana meyletmeye niyetliyim de sen ne yapacaksın, onu anlat” diyor.

Vatandaş somut öneri istiyor

■ Üç yıl önce, beş yıl önce emekli maaşı asgari ücret dengesi şöyleydi, şimdi şöyle bozuldu demek yetmiyor...

■ Eskiden asgari ücretle şundan şu kadar alınıyordu, şimdi ancak bu kadar alınabiliyor demek yetmiyor...

■ Vatandaşın evine et girmez oldu demek yetmiyor... Yıllar önce Kılıçdaroğlu’na sorduğum “Nasıl” sorusunu tüm vatandaşlar artık tüm siyasilere soruyor.

■ Sen emekli maaşımı ne yapıp artıracaksın?

■ Sen asgari ücretin alım gücünün artması için ne yapacaksın?

■ Sen evime daha fazla et girmesini nasıl sağlayacaksın? Çözüm yollarının somut olarak ortaya konulması gereken öylesine çok sorun var ki...

■ Öncelikle enflasyon sorunuyla nasıl başa çıkılacak? Enflasyondan daha önemlisi tabii ki hayat pahalılığı. Geniş kitlelerin, özellikle emeklilerin biraz olsun rahat yaşayabilmesi nasıl sağlanacak, bu yönde ne yapılacak?

■ Kamuda israfı önlemek adına öncelikle ne gibi adımlar atılacak?

■ Türkiye’nin sırtındaki kamburlar olan köprüler ve otoyollar için verilmiş olan garantilerden kurtulmak nasıl mümkün olacak ya da olacak mı? Bunlar ekonomiyle ilgili olarak akla gelen ilk sorunlar...         

İdari bir kararla, bir imza ile anında halledilebilecek konular var, onlara değinmedim bile. Örneğin Merkez Bankası’nın bağımsızlığı ve bu sayede piyasaya güven verilmesi; bir imzaya bakar. Bunlar kolay... Zor olan “Hadi yapalım” denildiğinde ertesi gün sonuç alınamayacak sorunların üstüne gidebilmek.   Yoksa ne hayat pahalılığı üç beş ayda önlenebilir, ne işsizlik sorunu çözülebilir. Bu sorunlar öylesine kemikleşmiş ki, kısa dönemli çözüm vaat eden doğru söylemiyor demektir.          Dolayısıyla bu sorunların çözümü yönünde ne öngörüldüğünün, ne düşünüldüğünün toplumu ikna edecek şekilde anlatılması ve alışkanlık haline gelmiş bulunan mevcut sorunları dile getirme kolaycılığından uzaklaşılması gerekiyor.   

Bu yapılır, yaklaşım değişir mi, göreceğiz. Değişmezse bir bakmışsınız liderlik elden kayıp gitmiş!

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar