Dayanıklı ekonomi ve beceri eksikliklerimiz

Rüştü BOZKURT
Rüştü BOZKURT BUZDAĞININ DİBİ

Bir sorunumuz üzerinde yıllardır konuşuyor da çözümler üretemiyorsak ne yapmalıyız?

İlk adım sorunu tasvir etme -betimleme- konusunu gözden geçirmeliyiz. Bilmeliyiz ki, betimleyemediğiniz bir oluşumu belirleyemeyiz.

Sinir bilimci Erik Huel Bilimde hiçbir şey belirlemeolmadan anlamlı olmaz” diyor.

Rıta Urgan’ın bir derlemesinde aktardığı gibi, “Belirlenmiş fenomen çoğunlukla görece basit parçaların, görece basit etkileşimlerinden çıkan beklenmedik, sıradan olmayan sonuçlardır. Başka bir deyişle birden fazla şeyden oluşmuş bir sistem, bu şeylerin sahip oldukları özelliklerin toplamından fazlasını içerebilir."

Bir hafta önce çok sayıda entelektüelimizin dayanıklı bir ekonomi ve gerekli refah düzeyi yaratamamış olmamızı üç kök nedene bağladıklarını yazdık: Kestirme yollardan çözüm üretme eğiliminin güçlü olması; koordinasyon, örgütlenme ve odaklanma eksikliği, engelleyici bürokrasi varlığının aşılamaması.

Söz konusu yazıda kök nedenlerden ilkini besleyen etkenler de paylaşıldı. Sıra, koordinasyon, örgütlenme ve odaklanma eksikliğinin etkilerine geldi.

Örnek istiyorsanız

Tanımlamanın sınırlayıcı etkilerini biliyoruz, ama kavramlara yüklediğimiz anlamı açıklamazsak anlatmak istediklerimizi netleştiremeyiz. Çok genel çizgileriyle koordinasyon, üzerinde çalıştığımız sorunu belirlerken hareket ettiğimiz parçalar arasında, amaç ve hedeflere en uygun yol ve yöntemleri seçme, uygulama ve sonuç almadır. Örgütlenme, çok farklı sistemlerin oluşturduğu platformlardaki ağların ve örüntülerinin yarattığı değer zincirinde doğru konumlanarak enerjimizi verimli kullanmadır. Odaklanma ise, her zaman kıt kaynağımız olan fiziki ve zihinsel varlıklarımızı amaç, hedef ve stratejimiz üzerine yoğunlaştırmadır. Harari’nin dediği gibi, “İster birey, isterse organizasyon olsun, iyi bir amaç seçip ona odaklanırsak, diğer çok şeyi merak ederek gereksiz zaman harcamayız.

Uzun yıllar gözlemlediğimiz, bütün aktörler açısından da gerekli adımların atılmadığını, atılmadığını düşündüğümüz somut bir örnekten yola çıkarak koordinasyon, örgütleme ve odaklanma eksikliğinin ekonomideki kırılganlıkları nasıl beslediğini anlatmaya çalışalım.

Ülkemizde yem ve ün tesisleri makine-donanımlarının üretimi Çorum, Konya, Eskişehir ve Gaziantep’te kümelenmiştir. Sözünü ettiğimiz merkezlerdeki üretim tesisleri, ülke genelindeki diğer üreticilerden de girdi sağlamaktadır.

Anadolu’da küçük ve orta ölçek işyerlerimizin sorunlarıyla ilgilendiğimiz 1980’lı yılların ortalarında yem ve un tesisleri makine-donanımı üretimindeki atılımlar dikkatimizi çekti.

Ülke genelindeki ihtiyaçtan beslen, dışa açılan sektörü diğer merkezlerde de izlemeye aldık. Sahada yaptığımız gözlemler, un ve yem tesisleri makine-donanımı üreticileri ve ilgili diğer aktörler arasında ciddi bir koordinasyon eksikliği olduğunu gösteriyordu. Sektör ilgileri, yurtiçi ve yurtdışı pazarlarda örgütlenme ve işbirlikleri konusunu da belli bir düzeye taşınmalıydı. Ayrıca siyasi irade, bürokrasi, makine üreticileri ve onların sivil örgütlenmeleri yetkililerinin ortak bir “ulusal stratejiyi” kararlıkla hayata taşımaları gerekiyordu. Sektörde bireysel başarıları küresel ölçeklere taşımak için odaklanma ihtiyacı vardı.

Gözlemlerimizi önce sektörün önde gelen üreticileriyle sorguladık. Sektörle ilgili gözlemlerimiz doğrulanıyordu.

 Sektörün dünyadaki durumunu da gözlemek gerekiyordu. Üreticilerimizin üstün yönlerini ve zayıf yanlarını, geliştirilebilecek stratejileri, ülkemiz açısından üretebileceğimiz fayda ve maliyetleri, analizlerin gerekli gördüğü “ teşvik sistemlerini” sorgulayarak, parçadan bütüne doğru ilerleyerek bir yol haritası yapılması değer üretimini artırabilirdi.

Sıçrama yapabilmek için gerekli ekosistemin oluşturulmasının imkânları olduğu halde koordinasyon, örgütlenme ve odaklanma eksikliği nedeniyle potansiyeller değerlendirilemiyordu.

Sermaye yetersizliği, kalifiye işgücü açığı, yerleşim yeri temi edilmesi, yan sanayinin gelişmesini güven altına alacak önlemlerin alınması gibi bir dizi önlem alınamıyordu.

Herkesin kendi başının çaresine baktığı, o nedenle küresel ölçeklere sıçrama yapılamadığı çok netti.

Sorun erişebildiğimiz bütün Sanayi Bakanlarına yüz yüze anlatıldı. Dönemin Cumhurbaşkanına da bu köşede, Güney Kore’den örnekler verilerek çağrı yapan açık mektup yazıldı.

Koordinasyon, örgütlenme ve odaklanma eksikliğini, tekstil makinelerinden ambalaj makinelerine, mobilya üretiminden doğal taş üretimine ve ihracatına kadar daha bir dizi üretim alanında da gözlemek mümkündü.

Beceri eksikliği aşılmalı

Sözünü ettiğimiz sektörlerde önde gelen üreticileri toplayarak, paylaşımcı bir anlayışla önce “Sorunları nasıl çözeriz?” sorusunun yanıtlarını almalıyız. “Sorunları nasıl aşacağımızın metodunu” birlikte belirlemeliyiz. Sonra, eli taşın altında olanların önerdiklerini, konunun uzmanlarının katıldığı bir üst düzey toplantıda sorgulama alanını genişletmeli ve derinleştirmeliyiz. Ortaya çıkan önerilerin hayata taşınması için kimlerin sorumlu olduğunu, ne yapacaklarını, geribildirimlerinin nasıl değerlendirileceğinin yol ve yöntemlerini kayda geçirmeliyiz. Alınan sonuçları savsaklayanları sorgulayacak mekanizmalar oluşturmalıyız. Böyle bir koordinasyon, örgütlenme ve odaklanmayı becerebilirsek, tasarladıklarımız ile yapabildiklerimiz arasındaki “deneysel mesafe” ayarlarını yaparak gelişmeyi sürdürebilir; hak ettiğimiz sonuçları yaratabiliriz.

Değer kattığını bildiğimiz, ama potansiyelinin çok gerisinde kaldığımızı düşündüğümüz sektörlerle ilgili “koordinasyon, örgütlenme ve odaklanma” konusunda bir “pilot uygulama” yapmak hiç de zor değil. Ülkemizin entelektüel sermayesi de, kamu birikimi de özel kesinin deneyim ve birikimi de böyle bir çalışmayı yapacak güce sahip.

Hepimiz yaşayarak gözlemliyoruz ki, ülkemizin omurgasını oluşturan “orta sınıf” hızla eriyor… Asgari ücretle çalışanlarımızın toplum ücretliler içindeki payı büyüyor. Özgeçmişimizi bilmek, bugün yaşananları sorgulamak elbet ki önemli… Ama ondan da önemlisi “özgeleceğimizi” güven altına almadır. Özgeleceğimizi de durduğumuz yerde yakınarak güven altına alamayız. Yekinmemiz, işe bir yerinden başlamamız gerek. Sektörlerde pilot çalışmalar yapılmalı, sonra da uygulama alanlarında yaygınlaştırma adımları atılmalı.

Söylediklerimizi hayata taşımak hiç de zor işler değil.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar