Denge döviz kuru

Gündüz FINDIKÇIOĞLU
Gündüz FINDIKÇIOĞLU GLOKAL BAKIŞ

Denge döviz kuru –varsa- piyasada her gün belirlenen kur değildir. Kurulan modele göre –ki en fazla üç temel yaklaşımdan bahsedilebilir- ekonomik temellere dayalı olarak reel ve parasal tarafları dengeleyecek uzun vadeli bir (hipotetik) kurdur. Elbette pratikte anlamı olabilmesi için piyasa kurunun “dengeyi” arada bir ziyaret etmesi veya denge kurun etrafındaki günlük, haftalık salınmaların çok aşırı dalgalanmalara yol açmaması beklenir. Ancak gerek Foley & Sidrauski, gerek Kareken & Wallace gerekse Obstfeld & Rogoff modelleri veya sentezleri “denge” döviz kurunun belirlenemediği –her seviye “denge” olabilir veya denge yoktur- durumların modellere sanıldığından daha derin biçimde içkin olduğuna işaret ediyor. Elbette bunlara 2004’te enteresan bir katkı yapmış olan Lance Taylor’u da katmak gerekir.

Eski “küçük açık ekonomi” modellerine daima dolarizasyonu katmak gerektiği esasen 1990’ların ikinci yarısından itibaren belli olmuştu. Dolarizasyon tüm dinamikleri değiştirebilmekte ve kuru belirsiz bırakabilmekte. İlk yılların modelleri k ülkesinde k parasının kullanıldığını varsayıyordu ve açık ki gerçekçi değillerdi. Ancak bu modellerde bile kurun “denge” seviyesi belirsizleşebiliyordu. Foley & Sidrauski (1973) veya Kareken & Wallace (1981) budur. Esasen Girton & Roper (1981) de Kareken & Wallace (1981) de para ikamesi yüksekse para arzında beklenen artış hızındaki küçük oynamaların bile geniş döviz kuru dalgalanmalarına yol açabileceğini ortaya koymuştur. Obstfeld & Rogoff (1996: sayfa 551-554) bu sonuçların ders kitabı özetidir. 

Örneğin Girton & Roper (1981) para ikamesi varsa (dolarizasyon) döviz kurunun beklenen değerindeki kaymaların kurun kendisinde (seviyesinde) daha da geniş dalgalanmalara yol açacağını ve dolarizasyon arttıkça kur dalgalanmalarının “sınırsız” olabileceğini bildirir. İki para –örneğin dolar ve TL- tam olarak ikame edilebiliyorsa kur belirsizdir. Denge kur bulunamaz. Bağlantılı bir analizde Foley & Sidrauski (1973) faiz ve yatırım talebi arasında negatif bir ilişki olmadığını, firma davranışlarından faiz ve sermaye stoku arasında bir ilişki kurulabilse bile sermaye stokundaki artışla faiz arasındaki bağın zayıf olduğunu saptamıştı. Bu çalışma erken bir tarihte Kaleckian otonom yatırım tezine paralel bir modelde kurun da belirsiz olabileceğini öngörmüştü.  

Sonuçta Lance Taylor’un özet sonucuna geliyoruz. Kur ne yatırım talebi aracılığıyla reel sektörle bağ kurularak (iktisadi temeller) ne de ödemeler dengesi yoluyla (iktisadi temeller) belirlenebiliyorsa ne olur? Bu durumda kur sadece ve sadece kur beklentileri ve iki para birimi arasındaki faiz farkı tarafından belirlenebilir. Söz konusu  “beklenti dengesi” her türlü reel kesim belirsizliğine açık olmanın dışında kurun kendisinde de “karmaşık dinamiklere” yol açabilir. Bu noktada ne cari açık ne yatırım talebi ve büyüme hatta bazen ne de para arzı kur üzerinde etkili olabilir.

Portföy dengesi (Tobin) tezinin de UIP hipotezinin de ödemeler dengesi yaklaşımının da açıklayıcı olmadığı durumlar sanıldığından daha fazla olabiliyor. Böyleyse sadece kur beklentisi ve faiz (farkı) fenomenolojik bir zaman serisi “modeline” yerleştirilebilir ve ne tür bir dinamik çıkacağına bakılır. Dolarizasyon yüksk orandaysa ve enflasyon da tam ölçülemiyorsa beklenen reel faizin para tercihinde rolü azdır. Sadece alternatif para olan doların beklenen değerini dizginlediği ölçüde önem taşır; yoksa kimse beklenen reel faiz 2-3 puan diye (günümüzde zaten negatif) diye –ki bu “beklenen” faiz “gerçekleşen” değil, o genellikle daha düşük- yatırım tercihini değiştirmez. Konu beklentilerdir. Ancak burada durum asimetrik: Faizle oynadığınız anda beklenti patikasını kontrolsüz bırakacağınızı unutmamakta fayda var. Olan budur. Kur beklentilerine artık kontrol değişkeni atanamıyor.

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Siyasi mitler 23 Nisan 2024
Rerum Novarum 16 Nisan 2024
Cumhuriyetçilik 02 Nisan 2024
Fayda ve emek-değer 26 Mart 2024