Enflasyonda kalıcı iyileşme gıda enflasyonuna bağlı

Prof.Dr. Burak ARZOVA
Prof.Dr. Burak ARZOVA EKONOMİDE GÖRÜNÜM

Şubat ayı TÜFE aylık yüzde 4,53 gelince moraller bozuldu. Piyasa beklentisi medyanda yüzde 3,8 civarındaydı. Böylece Ocak 2024 TÜFE verisi (yüzde 6,70) ile birlikte 2024 yılının ilk iki ayında yüzde 11,2’lik enflasyona ulaştık. Mart ayının da yüksek gelme ihtimalini dikkate alındığında yılsonu hedefi olan ortalamada yüzde 36 yıllık enflasyona ulaşmak çok daha zorlaştı.

Şimdi artık yeni söylem ortalama enflasyon (yüzde 36) olmasa da iyi ihtimalle bandın üst tarafına yakınsamış (yüzde 42) bir enflasyon ile karşılaşma ihtimalimiz. Mevcut koşulların devamı halinde üst bant bile geçilebilir.

Ocak ayı enflasyonunun temel belirleyicisi yüzde 5,19 artan Gıda ve Alkolsüz İçecekler Grubu olmuştu. Şubat enflasyonunda da durum değişmedi. Gıda ve alkolsüz içecekler grubunda aylık fiyat artışı yüzde 8,25 ile bir önceki aya kıyasla güçlendi ve yıllık enflasyon 1,41 puan artarak yüzde 71,12 seviyesinde gerçekleşti.

05.Mart.2024 tarihinde yayınlanan TCMB Şubat Ayı Fiyat Gelişmeleri Raporu’nda bu konuya özellikle dikkat çekildiğini gördük. Yıllık Tüketici Enflasyonuna katkılar bir önceki aya göre hizmette 1,05 puan, gıda da ise 0,90 puan. Önemsiz sayılmayacak kadar büyük iki etki hizmetler ve gıdadan geliyor.

Hizmetler kısmına baktığımızda bu sorunun sadece bizim değil, enflasyonla uzun zamandır mücadele eden ülkelerin de temel sorunu olduğunu görüyoruz.

Ancak Gıda’da durum böyle değil. Referans olarak alabileceğimiz Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü FAO rakamlarında tersine bir seyir görüyoruz.

FAO 245’ten fazla ülke ve bölge için gıda ve tarım verilerine erişim sağlıyor. FAO Gıda Fiyat Endeksi son 10 yıla baktığımızda 2014 yılında 115 olan endeks değerinin 2020 yılına kadar 100 değerinin altında seyrettiğini, 2021 yılında 125,8, 2022 yılında 144,7 değerine yükseldikten sonra 2023 yılında 124,7 endeks değerine ulaştığını görüyoruz. 2023 yılı genelinde yıl içerisinde küçük artışlar olsa da kademeli olarak 119,1 değerine gerilediğini ve en son 2024 yılı Ocak ayında ise 118,00 endeks değerinde gerçekleştiği görünmekte. 118 endeks değeri 2014 yılı endeks değerinin sadece 3 puan üzerinde.

Özetle dünya gıda fiyatlarında kronik hale gelmiş bir yükseliş söz konusu değil. FAO Gıda Fiyat Endeksi’nin geçtiğimiz yılı (2023) 2022'deki seviyesinin yaklaşık yüzde 10 altında kapattı. Ocak ayı FAO Bitkisel Yağ Fiyat Endeksindeki artışın sebepleri arasında ‘Türkiye’den gelen artan ithalat talebi’nin de sayıldığını ve Türkiye’nin metne girdiğine şahit olduk.

Türkiye’de Gıda Enflasyonun temeli aslında arzın talebi karşılayamaması, üretimin yetersiz ve verimsiz olması. Bu nedenle geçtiğimiz yıl ve yıllarda sıklıkla ihracat kotalarına başvurulduğunu, ithalatın artan fiyatları dengelemek adına bir çözüm olarak düşünüldüğünü hep gördük ve yaşadık.

Türkiye’nin dördüncü çeyrek büyüme verileri de aslında arzın yetersiz olduğunu bize söylüyor.

Türkiye 2023 yılında yüzde 4,5 büyürken (son çeyrek büyümesi yüzde 4) faaliyetler bazında incelediğimizde tarım sektörü 2023 yılında bir önceki yıla göre yüzde 0,2 küçülmüş. Ortalama büyümenin yüzde 4,5 olduğu ülkemizde tarım sektörü bırakın büyümeye katkı sağlamayı tam tersine büyümeden çalmış.

Tüm sektörler iyi ya da kötü büyürken tarım sektörünün neden daraldığı zaten çokça açıklanmasına karşılık yıllardır kalıcı çözümler üretememek anlaşılabilir değil.  

Herhangi bir konuda sorun yokmuş gibi davranmak sorunları çözmüyor maalesef

Aynı şeyler tarım için de geçerli. Üreticinin serzenişine kulak tıkamak ya da eyleme geçmemek zamanla sektör içerisindekileri sektörün dışına itiyor ve üretimi daha teknolojik, ölçek ekonomisinde yapacak sermaye sahiplerinin ya bu sektörden çıkmalarına ya da hiç girmemelerine neden olduğu gibi tekelleşmeyi, verimsizliği de beraberinde getiriyor.

Tarım ve Orman Bakanlığı’nın 2024-2028 yılı Stratejik Planı önümüzde bir rehber olarak duruyor.

Stratejik planda; artan hayvansal kökenli ürün ihtiyacı önemli tespitlerden biri.

Yine Stratejik Plan içerisinde yer alan ve Politik (Political), Ekonomik (Economic), Sosyal (Social), Teknolojik (Technological), Çevresel (Environmental) ve Yasal (Legal) çevre analizini toplu halde sunan PESTLE analizinde; Hammadde ve girdi fiyatlarının hızlı artması, girdi fiyatlarının döviz kuru kaynaklı artışı, sektörün ekonomik cazibesinin eksikliği, atıl kalan tarım alanları, tarım sektöründe teknoloji transferinin yeterli düzeyde olmaması, bilgi ve iletişim teknolojilerinin maliyeti nedeniyle kullanımlarının az olması, tarım ve gıda lojistiğindeki planlama eksikliği onlarca tehdit unsurundan bir kaçı olarak göze çarpıyor. Bunlara tarımda planlama eksikliğini de ekleyince arzın neden artmadığı sorusuna yanıtları da buluyoruz.

85 milyonluk koca bir ülkenin hem kendi vatandaşlarını hem kayıt altında olmayan göçmenleri hem turizm nedeniyle ülkemize gelen/gelecek misafirleri doyurup beslemesi hem de ihracata ürün yetiştirmesi mevcut üretim miktarıyla uyumlu gözükmüyor.

Talep güçlü ve arz kısıtlı ise orada fiyatların artması kaçınılmaz oluyor. O zaman burada esas gereken arzı artırmak.

Acaba hükümette aynı şekilde mi düşünüyor diye baktığımız yer ise Gıda ve Tarımsal Ürün Piyasaları İzleme ve Değerlendirme Komitesi. Bu komite 9 Aralık 2014 tarihinde kuruldu. Komite’nin sekretaryası 27 Aralık 2016 tarihinde Merkez Bankasına devredildi.

17 Ocak 2024 tarihli Gıda ve Tarımsal Ürün Piyasaları İzleme ve Değerlendirme Komitesi Toplantısına İlişkin Basın Duyurusunda; Ülkemizin hayvansal ve bitkisel ürünlerde tüketim talebini karşılayacak üretim ve stok seviyelerine sahip olduğu, gıda arz güvenliğini tehdit eden herhangi bir hususun bulunmadığı vurgulanmıştır. paragrafını görünce bizim farklı bir dünyada yaşadığımıza iyice inandım. Bence bu paragraf talihsiz bir açıklama bütünü.

Sorunu çözmek için önce sorunun varlığını kabul etmek gerektiğini çokça söylüyoruz. Bana bu paragraf sorunun inkârı gibi geldi.

Bilakis Türkiye’nin tarımdaki en temel sorunu yetersiz üretim.

Stratejik plan yapmak zor ve meşakkatli bir iş. Ancak daha da zoru stratejik planı mevcut sorunlarla eş güdümlü olarak uygulamak.

Türkiye tarımda arz ve maliyet sorununu çözemediği takdirde enflasyonda kalıcı bir iyileşme beklemek hayal gibi duruyor.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar