Erzincan’ın altını yerin altında değil üstünde

Ali Ekber YILDIRIM
Ali Ekber YILDIRIM TARIM DÜNYASINDAN

Türkiye bir kez daha maden faciası yaşadı. Erzincan’ın İliç ilçesindeki Anagold altın madeninde toprak kayması sonucunda 9 işçi toprağın altında kaldı. Bu satırlar yazılıncaya kadar da kendilerine ulaşılamadı. Yetkililerin verdiği bilgiye göre 35 milyon metreküp toprak kaydı. Siyanür başta olmak üzere çeşitli kimyasalların kullanılarak altının ayrıştırıldığı bu toprak sadece insanlarımıza değil, doğaya, çevreye, suya, toprağa kısacası her türlü yaşama zarar veren bir facia.

Her maden kazasında olduğu gibi birkaç kişi gözaltına alındı, bazıları tutuklandı ve hukuki süreç devam ediyor. Öyle görünüyor ki sorumluluk toprak altındaki işçilerin üstünde kalacak.

İlgili bakanlıklar, yetkililer kazanın olduğu andan itibaren toprağın ve suyun temiz olduğunu, siyanürün suya karışmadığını iddia ediyor.

Türkiye’de maden felaketi ilk kez yaşanmıyor, Soma, Zonguldak ve daha birçok örneği var. Erzincan İliç’teki bu felaket olayın sıcaklığı ile bir haftadır konuşuluyor. Bir süre sonra unutulur ve faaliyetler aynen devam eder.

Madenin olduğu yerde tarım zarar görür

Değişmeyen kural şudur; dünyanın neresinde olursa olsun madencilik faaliyetleri tarımı, çevreyi, doğayı, toprağı, ağaçları, kuşları yani yaşamı olumsuz etkiler. Alınacak önlemlerle bu olumsuz etki belki azaltılabilir ancak tamamen sonlandırılamaz.

Türkiye’de olduğu gibi vahşi/sömürge madencilik yapılan ülkelerde ise insanlar, tarım, hayvancılık, çevre, toprak, su daha çok zarar görür. İnsanlar tarım yapamaz hale gelir. Sadece tarım alanlarının madencilik sahası olarak kullanılması değil, maden işletmeleri aynı zamanda yöre halkına sağladığı iş olanakları da tarımı olumsuz etkiler.

Özellikle, tarımdan, hayvancılıktan para kazanamayan çiftçi, yeterince desteklenmiyorsa madende çalışmak daha cazip gelir. Düzenli maaşı, sigortası ve sonunda emeklilik hayali olduğu için tarımla uğraşmak yerine maden işçiliği tercih ediliyor. Madencilik işletmelerinin olduğu bölgelere, köylere bakarsanız tarım, hayvancılık mutlaka gerilemiştir. Tarım değersizleştirilmiştir.

Erzincan’da tarım ve hayvancılık

Erzincan’ın temel geçim kaynağı tarım ve özellikle hayvancılıktır. Coğrafi işaret tescilli Erzincan tulum peyniri Avrupa Birliği’nden coğrafi işaret tescili almak için gün sayıyor. Erzincan tulumunun önemli üretim merkezlerinden birisi de maden faciasının olduğu İliç ilçesi ve köyleridir.

Erzincan Tarım ve Orman İl Müdürlüğü 2023 verilerine göre, Erzincan’da Çiftçi Kayıt Sistemi’ne (ÇKS) kayıtlı 7 bin 271 çiftçi var. Büyükbaş hayvan işletme sayısı 6 bin 898, küçükbaş hayvan işletme sayısı 2 bin 226. Arıcılık işletme sayısı 1219. Bu verilerden de anlaşılacağı üzere Erzincan için hayvancılık, tulum peyniri üretimi için de mera hayvancılığı çok önemli.

Arazilerinin yüzde 36’sı mera, yüzde 2’i orman

Erzincan’ın arazi dağılımına bakıldığında tarım alanı 209 bin 422 hektarla yüzde 18 paya sahip. Çayır ve mera alanı bunun iki katı 434 bin 269 hektar ve yüzde 36 paya sahip. Orman alanı ise 257 bin 472 hektar ve toplam arazilerin yüzde 21’ini oluşturuyor. Nadasa bırakılan 29 bin 738 hektar arazi var. Ayrıca tarıma elverişli olup kullanılmayan 68 bin 903 hektar tarım arazisi var.

Erzincan’da en çok ekilen ürünler buğday, arpa, yonca ve şeker pancarı. Meyve olarak ise, elma, üzüm ve kayısı ilk sıralarda yer alırken, en çok üretilen sebzeler de sırasıyla domates, hıyar, karpuz, biber ve fasulye.

Erzincan’da sera alanları genişliyor. 2016 yılında 90 dekar olan sera alanı 2022’de 506 dekara ulaştı. Hedef 2025’te 1000 dekara ulaşmak.

Çiftçi başına destek yıllık ortalama 6-7 bin lira

Erzincan’da 2023 yılında bitkisel üretimde 11 bin 498 çiftçiye toplam 81 milyon 175 bin 642 lira destek ödemesi yapıldı. Çiftçi başına yıllık ortalama 7 bin 60 lira destek ödemesi düşüyor. Hayvancılıkta ise 7 bin 974 işletmeye verilen toplam destek miktarı 48 milyon 142 bin 476 lira. İşletme başına ortalama 6 bin 37 lira. Erzincan’ın 1 yıllık tarımsal üretim hasılası yaklaşık 420 milyon dolar.

Erzincan tulum peyniri ve çiçek balı

Hayvan varlığı, 112 bin 418 büyükbaş, 597 bin 314 küçükbaş olmak üzere toplam 709 bin 732 baş. Toplam 9 bin 124 hayvancılık işletmesinin çok büyük bölümü küçük aile işletmesi olarak faaliyet gösteriyor. Erzincan’da 500 baş üzeri sadece 1 tane büyükbaş hayvan işletmesi var. 200 ile 500 baş arasında 10 işletme, 1 ile 5 baş arası 2 bin 221 işletme var. Arılı kovan sayısı 116 bin 943.

Kentin en önemli ve marka olmuş ürünü Erzincan tulum peyniridir. Erzincan Ticaret ve Sanayi Odası tarafından coğrafi işaret tescilli alınan tulum peyniri yıllık ortalama 8 bin ton üretiliyor. Gerek yetiştirici gerekse ticari faaliyet bakımından Erzincan tulum peyniri üretimi kapsamında toplam istihdam edilen kişi sayısı, yaklaşık olarak 6-7 bin kişi olduğu tahmin ediliyor.

Bir başka önemli ürünü ise kekik ve gevenlerle kaplı dağlarda üretilen Erzincan çiçek balıdır. Yaklaşık 87 bin civarında arılı kovanı bulunan Erzincan, iklime göre değişmekle beraber yılda 1200 ton civarında bal üretimi gerçekleştiriyor. Refahiye Kaymakamlığı, Belediye, İlçe Tarım ve Orman Müdürlüğü, Bal Üreticileri Birliği ve Ziraat Odasının çabaları ile Erzincan çiçek balı için de coğrafi işaret tescili alındı.

Maden sahası genişledikçe hayvancılık yok oldu

Maden işletmesinin olduğu İliç İlçesi’ne bağlı köylerde temel geçim kaynağı hayvancılıktı. Altın madenine adını veren Çöpler Köyü maden nedeniyle başka bir yere taşındı. Hayvanların otlatıldığı mera alanların büyük bölümü altın şirketi tarafından tel örgülerle çevrildi. Hayvanlara otlama alanı kalmadı. Köylerde yaygın olan küçükbaş hayvancılık deyim yerindeyse bitme noktasına geldi. Altın madeninin faaliyete geçmesi ile Sabırlı, Çöpler, Yakuplu köylüleri, ilçede yaşayanlar bu madende çalışmaya başlayınca hayvancılığı bıraktı.

Hayvancılığa kısmen de olsa devam edenler de şimdi peyniri, balı satamama korkusu yaşıyor. Köylüler siyanür var diye ürettikleri peynirin, balın satın alınmayacağı endişesi yaşıyor.

Anayasa Mahkemesi, hayvancılığın önemine dikkat çekti

Erzincan İliç’teki altın madeni ile ilgili uzun yıllardır devam eden bir hukuk mücadelesi var. Hem bireysel hem de sivil toplum kuruluşlarının açtığı davalar var. En dikkat çeken dava ise madenin olumsuz etkilediği köylerden birisi olan Yakuplu Köyü’nden Eşref Demir’in açtığı dava.

Madenin insan ve çevre sağlığı için tehlikeli olduğunu, tarım ve hayvancılığın dolayısıyla yaşam hakkının tehdit edildiğini belirterek hukuki bir süreç başlatan Eşref Demir’in Erzincan İdare Mahkemesi, Danıştay süreci ve en sonunda Anayasa Mahkemesi’ne yaptığı hak ihlali başvurusu.

Anayasa Mahkemesi’nin 16 Ocak 2024 tarihli resmi Gazete’de yayımlanan kararı hem önceki yargı süreci hem de tarım ve hayvancılığın önemini özetliyor.

Bilirkişi heyetince ziraat mühendisi yok!

Birçok davaya örnek olacak, emsal kabul edilecek Anayasa Mahkemesi’nin ders niteliğindeki kararında özetle şu bilgilere yer veriliyor:

“Yargılama sürecinde İlk derece mahkemesi tarafından keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılmasına hükmedilmiş ve bilirkişi raporu bükme esas alınarak ÇED olumlu kararının iptaline ilişkin davanın reddine karar verilmiştir. Bilirkişi raporunda projenin çevre ve insan sağlığı açısından oluşturduğu riskler ve başvurucunun iddiaları genel olarak değerlendirilmiş, ÇED olumlu kararında gerekli tedbirlerin öngörüldüğü sonucuna varılmıştır. Bununla beraber bilirkişi raporunu hazırlayan heyette tarım ve hayvancılıkla ilgili hususların mütalaası İçin ziraat mühendisi bilirkişi bulunmamaktadır. Bunun yanında bilirkişi raporunda proje faaliyet alanında kalan mera nedeniyle bölgedeki hayvancılığın etkilenip etkilenmeyeceğine ilişkin esaslı bir değerlendirme yapılmadığı görülmüştür.

ÇED raporunda bölge sakinlerinin temel geçim kaynağının hayvancılık olduğu, proje alanında kalan meranın aktif olarak kullanıldığı ifade edilmiş; bilirkişi raporunda ise meranın yer yer tahrip olduğu tespitine yer verilmekle yetinilmiş, projenin hayvancılık üzerindeki olası etkileri ve gerekli tedbirler irdelenmemiştir.

Mera alanları yüzeysel değerlendirildi

Başvurucunun proje nedeniyle tarım ve hayvancılığın zarar göreceğine yönelik esaslı iddialarına rağmen bilirkişi raporunda bölgedeki meranın proje alanında kalmasının hayvancılığa etkisine ilişkin yüzeysel bir değerlendirme yapılmıştır. Derece mahkemelerince de bu husustaki iddialara ilişkin bir tartışma yapılmamıştır. Bilirkişi raporunda söz konusu meranın proje bitiminde rehabilite edileceği ve oluşan zararın telafi edileceği belirtilmişse de uzun bir süre devam edecek olan madencilik faaliyetinin bölgenin temel geçim kaynağı olan hayvancılık Üzerine etkisinin de incelenmesi ve bu hususta ÇED raporunda gerekli tedbirlerin öngörülüp öngörülmediğinin ortaya konulması gerekir.

Somut başvuru açısından kamusal makamların başvurucu ve kamunun menfaatleri arasında adil bir denge tesis edip etmediklerinin belirlenmesi hususunda önemlidir. Ancak bu bağlamda yapılan inceleme neticesinde başvurucunun uyuşmazlığın sonucuna etkili iddia ve itirazlarının derece mahkemelerince değerlendirilmediği görülmüştür. Mahkemenin bilirkişi raporundan hareketle ortaya koyduğu inceleme ve gerekçesinin ise sınırlı olduğu, bu yönüyle başvurucunun belirli iddialarına doğrudan bir cevap vermediği, başvurucunun bu iddialarının yargı mercileri önünde gerektiği gibi değerlendirilmesi imkânını elde edemediği görülmüştür.

Özel hayata saygı hakkı ihlal edildi

Yukarıda yer verilen tespitler ışığında kamusal makamların olaya özenle yaklaşmadığı, olayda söz konusu olan kamusal ye bireysel menfaatleri gerektiği şekilde değerlendirmediği ve özel hayata saygı hakkı bağlamında pozitif yükümlülüklerini yerine getirmediği değerlendirilmiştir.

Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alman özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.”

Özetle, Anayasa Mahkemesi kararında tarım ve hayvancılığın önemine vurgu yaparak, bilirkişi raporunu hazırlayan heyette ziraat mühendisi olmaması, mera alanları ile ilgili yüzeysel değerlendirme ve çelişkili ifadeleri ortaya koyuyor. Madencilik veya başka sektörlerle tarım karşı karşıya geldiğinde Anayasa Mahkemesi’nin de dikkat çektiği gibi tarım, hayvancılık, mera, su kaynakları hep yok sayılıyor. Değersizleştiriliyor. Oysa bu madenler birilerini zengin etmek için çıkarılıyor. Tarım ve hayvancılık ülkenin ve bölgede yaşayan halkın geçim kaynağı ve zenginliği. Bu nedenle Erzincan’ın altını sınırlı rezervi ile bir gün bitecek olan altın cevheri değil, binlerce yıldır yapılan tarım ve hayvancılıktır. Tulum peyniri, bal, buğday, arpa, yonca, elmadır.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar