Faiz indirimi sinyali tahvilleri harekete geçirdi: Hangi fonlar öne çıkıyor?

Onur DUYGU
Onur DUYGU FONLA YATIRIM

Temmuz ayı, yurtiçinde artan risk iştahıyla başladı. Son iki ayda enflasyonda görülen düşüş ve bu düşüşün faiz indirim beklentilerini güçlendirmesi, hem hisse senetlerine hem de tahvillere alım getirdi. Ortadoğu’da tansiyonun yeniden yükselmesiyle bu hava kısa süreliğine sekteye uğrasa da, ay başında gelen ateşkes haberiyle piyasalar yeniden yukarı döndü. Şimdi gözler, Merkez Bankası'nın bir sonraki hamlesine çevrilmiş durumda.

Merkez’in sakin kalışı, piyasaya mesaj verdi

Haziran ayındaki Para Politikası Kurulu toplantısında TCMB politika faizinde bir değişikliğe gitmedi. Bu karar, artan jeopolitik riskler nedeniyle petrol fiyatlarındaki yükselişin kalıcı olabileceği ve bunun enflasyon üzerindeki olumsuz etkisinin sınırlanması kaygısıyla alındı. Ancak karar metnindeki söylemin yumuşatılması — özellikle “gerekirse ilave sıkılaşma yapılacaktır” ifadesindeki tonun düşmesi — piyasalarda faiz indirimi beklentisini daha da güçlendirdi.

Bu beklenti, yılın ilk çeyreğinde gündemde olan ancak Şubat-Mart dönemindeki satış baskısıyla göz ardı edilen tahvil fonlarını yeniden sahneye taşıdı. Özellikle orta ve uzun vadeli devlet tahvillerine olan ilginin arttığı gözlemleniyor. Faiz indirimi beklentisiyle birlikte bu tahvillerin değeri yükselirken, tahvil fonlarında da dikkat çekici bir getiri performansı oluşmaya başladı.

Tahvil fonlarında toparlanma sinyalleri

Portföy ortalama vadesi 2 yıl ve üzeri olan uzun vadeli borçlanma araçları fonlarında, aylık getiriler %5’in üzerine çıktı. Hatta uzun vadeli borçlanma araçları fonları %8’e varan kazançlar sağladı. Son altı aylık dönemde ise bu fonların getiri aralığı %10-15 bandında yoğunlaşıyor. Bu performans, faiz indirimi beklentilerinin fiyatlamaya girmesiyle oluşan değer artışının bir sonucu. Ancak burada kritik bir detay var: Tahvil fonları, para piyasası fonları gibi istikrarlı getiri sunmaz. Faiz indirimine duyarlıdırlar ve getirileri dönemsel olarak dalgalanabilir.

Hangi tahvil, hangi yatırımcıya uygun?

Fon seçerken dikkat edilmesi gereken en önemli kriter, fon portföyünde bulunan tahvillerin vadesi. Çünkü bu vade yapısı, fonun faiz değişimlerine vereceği tepkiyi belirler:

- Kısa vadeli tahviller daha az oynaktır ve faiz indirimlerinden sınırlı etkilenir. Mevduat benzeri bir seyir isteyen yatırımcılar için uygundur.

- Orta vadeli tahviller, faiz indiriminin etkisinden daha fazla yararlanır. Dengeli risk-getiri arayanlar için ideal olabilir.

- Uzun vadeli tahviller, faiz düştükçe en yüksek getiriyi sunar. Ancak faizlerde yeni bir yükseliş dalgası riski oluşursa, değer kaybı da derin olabilir.

Yatırımcıların, fon içeriklerini anlamak için TEFAS üzerinden varlık dağılımı tablolarını, KAP’ta yer alan aylık raporlardan ise ortalama vade bilgilerini incelemesi gerekir. Örneğin devlet tahvili ağırlıklı fonlar, faiz indirimi dönemlerinden daha fazla fayda sağlarken; özel sektör tahvillerini içeren fonlar daha istikrarlı bir getiri sunar, ancak ihraççı riski taşırlar.

Yani yatırımcı tarafında özetlersek, riskten kaçınan ve getiri mevduatı geçmesi yeterlidir diyen; günlük getirileri yakından takip eden ve negatif getiri gördüğünde huzursuz olan yatırımcılar kısa vadeli borçlanma ya da içindeki ihraçcıları değerlendirmek kaydıyla özel sektör borçlanma araçları fonlarına, Sınırlı risk alabilen; kısa vadede (1-3 ay) mevduatın üstüne çıkmayı hedeflerken, geçici dalgalanmalara tolerans gösterebilen yatırımcılar orta vadeli ve/veya ÖST/Finansman Bonosu ağırlıklı borçlanma araçları fonlarına, Uzun vadeye odaklanan, dönemsel kayıpları olağan karşılayan ve 6-12 aylık getiriyi esas alarak borçlanma araçlarının potansiyelinden faydalanmak isteyen yatırımcılar ise orta-uzun vadeli borçlanma araçları fonlarına bakmasında fayda var.

Sonuç: Tahvillerin yıldızı yeniden parlayabilir

Faiz indirimi süreci, tahvil fonlarının yeniden yatırımcı radarına girmesini sağladı. Bu fonlar, doğru vadeyle, doğru stratejiyle portföye dahil edildiğinde önemli bir getiri alternatifi sunabilir. Ancak enflasyonda yükseliş ve faiz indirim beklentilerinin ötelenmesi ya da küresel risklerin yeniden yükselmesi, bu fonların performansını sınırlayabilir. Bu nedenle, yatırımcıların tahvil fonlarını tek başına değil; para piyasası ve diğer düşük volatilite fonlarla birlikte, portföyün bir bileşeni olarak değerlendirmesi daha sağlıklı bir yaklaşım olacaktır.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar