Fintech’ler nasıl farklılaşacak? (I)
Türkiye’de startup’ların ilk günden itibaren unicorn ya da turcorn olmaya odaklanması önemli bir sorun. Bu durum, bankaların güçlü yapısı ile birleşince fintech’ler bir işi iyi yapmaya dayanan startup ilkesinden uzaklaşıyor.
Türkiye iddialı olmayanları sevmiyor ve bu durum iddiası işinin ötesine geçen yapılar oluşturmamıza neden oluyor. Startup’lar daha kuruluşlarını anlattıkları basın toplantısı ya da bültenlerinde unicorn veya turcorn olma hedeflerini açıklıyorlar. Bu odaklanma, çoğunlukla startup’ın ne iş yaptığını unutup değerlemeyi yükseltecek bir imaja ulaşma çabasını öne çıkarıyor. Bu arada kaybolan ifade, startup’ın bir işi mükemmel yaparak herkesten ayrılması ve ayrışması şeklindeki startup tanımı. Biz sürekli startup’ların “çok iyi” olduklarını duyuyoruz ancak genellikle ayrıcalıklı bir hikâyeye rastlayamıyoruz.
Öncelikle şunu söyleyeyim: Unicorn yapmak o kadar da zor bir şey değildir. 55 milyon dolara bilet alıp uzaya çıkarak kendinizi astronot olarak adlandırmanıza benzer. Herhangi bir şirkete yatırım için havuzda 10 milyon dolar toplayıp bu yatırımın karşılığında sadece yüzde 1 hisse alırsanız nur topu gibi bir unicorn’unuz olur.
Unicorn kalmak ise imkânsızdır ya da ıstırap vericidir. Fortune Türkiye dergisinde çalışırken, global dergide iki unicorn’dan birinin tamamının satışında fiyatın 600 milyon dolara düştüğünü okumuştum. Startup’ın küçük bir parçasına bu yatırımı yapmak ile bütününü 1 milyar dolar değerlemenin üzerinde tutmak iki ayrı problem: ya aşağı gitme ya da yukarı çıkıp 10 milyar doların üzerinde değerleme ile decacorn’a dönüşmek bir tür kader.
Türkiye’de bankaların ve bankacılık sisteminin güçlü olması, bu sorunu fintech’ler açısından daha karmaşık bir hale getiriyor. Her kör satıcının bir kör alıcısı vardır derler ama burada bu sözü de aşan bir maddi kaynak ve rahatlık. Herkesin her işi “çok iyi” yaptığı bu dünyada ipin ucunu kaçırdığımı itiraf etmeliyim. Olayların akışını kavrayabilmek için başvurduğum rehberlerden biri, Pionr Kurucusu ve CEO’su Yakup Sezer olacağa benziyor.
Bunun birkaç nedeni var. Şubat başında Norma’nın lansmanını yaptıkları toplantıda, bu ürünün fonksiyonlarına odaklanan Sezer’e, Aktif Ventures CEO’su iken Norma önüne gelse ne söyleyeceğini sordum. Sezer, “Norma’yı servis bankacılığı odaklı inşa etmemiz gerektiğini söylerdim” yanıtını verdi. Bu cazip bir yanıttı çünkü aynı dönemde Akbank’tan Burcu Civelek Yüce, Garanti Bankası’ndan İlker Kuruöz ve Denizbank’tan Gürhan Çam ile yeni nesil bankacılığı ele aldığımız bir online panel yaparken, büyük bankaların baskın görüşünün servis bankacılığına açık ve bu alanda fintech’ler ile birlikte çalışmaya hazır oldukları görüşü görünürlük kazanmıştı. Kuruöz’ün bu dünyada bankaların ürünlerini standartlaştırmaları ve bu fintech’lerin raflarına koymalarının gerekeceği yorumu aklımda kalmış. Bu, startup ekosisteminin finans sisteminde ezberi bozabileceğine inandığım son örnek olmuştu.
Agresif fiyat rekabeti var
Sezer ile görüşmemizde o dönemden bugüne bir köprü kurma fırsatı oluştu. Sezer finans ekosistemini ana hatlarıyla, “Türkiye’deki bankalar çok büyük ve yerleşik. Bu lig oldukça karmaşık bir yapıya sahip ve buradaki problem, herkesin aynı müşteriye gitmesi; uygulama (app) ve temel teknolojinin herkeste olduğu bir dünya söz konusu. Bankalardan ödeme ve sigorta şirketlerine kadar, regülasyon şemsiyesi altında yer alan bütün şirketler agresif bir biçimde fiyata oynuyor” sözleriyle tanımlıyor.
Startup etkisi, ezberi bozamıyor
İyi fiyatı verenin müşteriyi kaptığı bu sistemin en açık görüldüğü yer, bireysel pazarda müşterinin iyi faiz aldığı yere gittiği kredi segmenti. Kurumsal ve büyük şirketler ise, hacim ve bankacılık kabiliyetine göre banka seçim kararı veren büyük taşları oluşturuyor. İkinci taraf güç ve istikrarken dijitalleşmenin ilk tarafta akıllı telefonda yer alan üç ila yedi uygulama yüksek müşteri geçişkenliği ve pazarlamanın tetiklediği volatilite yaratıyor. Öte yandan istikrarlı alan yavaşlığı da beraberinde getiriyor.
Bu dengeler içinde fintech’ler bankacılık müşterilerinin kişiye özel ihtiyaçlarını keşfedip buna özel çözümler geliştirme noktasındaki ezber bozucu rollerinin zayıfladığı bir kaderi yaşıyor. Bunu aşıp farklılaşma konusunda ne yapılabileceğini ele almaya devam edeceğim.