Gizli işsizlik

Erhan ASLANOĞLU
Erhan ASLANOĞLU Ekonomi ve Piyasalar

Dün Mart ayı işsizlik verileri yayınlandı. Mevsimsel etkilerden arındırılmış işsizlik oranı bir önceki aya göre yüzde 0,4 artarak yüzde 11,5 olarak gerçekleşti. İşsizlik verileri, son dönemlerde birçok makroekonomik veride yaşanan dalgalanmanın pek olmadığı yatay seyreden bir niteliğe sahip. Piyasa etkisi de pek olmuyor. Bu durum verinin önemini azaltmıyor. Vatandaş olarak ekonomideki gidişatı en çok hissettiğimiz ve algımızı etkileyen verilerin başında geliyor. Bunu tam olarak yansıtan bir veriyi son dönemlerde çok sık konuşuyoruz, sefalet endeksi. Bildiğimiz gibi bu endeks enflasyon ve işsizlik rakamlarının toplamından hesaplanıyor. Bu aralar enflasyon alıp başını feci şekilde gittiği için işsizliği çok konuşmuyoruz ama son bir yılda yaklaşık 2 puan düşen manşet işsizlik rakamına rağmen enflasyon ile beraber dünyanın en yüksek işsizlik rakamlarından birisine sahibiz. İşsizlik oranı ABD’de yüzde 3,6, AB’de yüzde 6,8. Dünya’da en yüksek oranlardan birisi yüzde 35,3 ile Güney Afrika’ya ait. Gelişmiş ve gelişmekte olan yaklaşık 45 kadar büyük ülke arasında Kolombiya dışında bizden  işsizlik oranı yüksek olan 4 ülke daha var; Kolombiya, Brezilya, Yunanistan, İspanya. Bu ülkelerin işsizlik oranları yüzde 11,6 / 13,5 arasında. Birçok Asya ülkesinde yüzde 5’in altında. Meksika’da yüzde 3,5.

Yaklaşık 85 milyon nüfusumuz var. Bunun 64,4 milyonu 15 yaş ve üzerinde. Bu 64,4 milyonun 33,9 milyonu çalışmak istiyor ve çalışabilir durumda. Yani işgücünü oluşturuyor. İşgücü dışında kalan 30,5 milyon kişi ya çalışmak istemiyor ya da son bir ayda aktif olarak iş aramıyor. Çalışmak isteyen 33,9 milyonun 30 milyonu iş bulabilmiş kalan 3,9 milyonu işsiz görünüyor. 3,9 milyon işsizi 33,9 milyon işgücüne oranlayınca yüzde 11,5 resmi işsizlik rakamını buluyoruz.

Verilerin detayına bakınca tablo değişmeye başlıyor. İşgücü dışında kalan 30,5 milyonun 2021 ortalamalarına göre yaklaşık 3,3 milyonunu potansiyel işgücü oluşturuyor. Bu grup son bir ayda iş aramıyor ama iş bulursam çalışırım diyor. Aktif işsiz görünen 3,9 milyonun yanına pasif olarak iş aradığını düşünebileceğimiz 3,3 milyonu ekleyince 7 milyondan fazla kişinin iş aradığını görüyoruz. Bu durumda gerçek işgücünü bulmak için söz konusu 3,3 milyon kişiyi 33,9 milyonluk işgücüne eklememiz gerekiyor. Rakam 37,2 milyon kişiye ulaşıyor. Bunun içerisinde 7 milyon milyon işsiz geniş tanımlı işsizlik rakamımızı veriyor. TÜİK, bu rakama haftada 40 saatten az çalışanları yani part time çalışanları da ekleyerek atış işgücü tanımı yapıyor ve yayınlıyor. Atıl işgücü oranı Mart ayında yüzde 0,6 artarak yüzde 22,7 seviyesine yükseldi.  Aslında gerçek işsizlik rakamımız budur.

İş burada bitmiyor. Türkiye’de istihdam edilen 30 milyonun 5 milyonu tarımda görünüyor. Bu veri toplam istihdamın yüzde 17,5 seviyesi anlamına geliyor. GSYİH içerisinde yüzde 5,8 katma değer yaratan tarım sektörü, toplam istihdamın yüzde 17,5 seviyesini sağlıyor. Bu durum ciddi bir verimsizliğe işaret ediyor. ABD ve AB tarımda büyük oranda kendine yeterli bir yapıya sahip. Her ikisinde de tarımın toplam istihdam içerisindeki payı yaklaşık yüzde 5. Bu oran dünyanın ikinci büyük tarım ürün ihracatçısı olan Hollanda da yüzde 2. Verimliliği yüksek olan ABD ve AB tarımın temel özelliği, ölçeğin büyük olması ve ölçek ekonomisinden yararlanılması, yüksek teknoloji ve görece iyi eğitimli işgücü denilebilir. Bizde ise ağırlıklı olarak miras yoluyla bölünerek küçülen arazilerin ölçek avantajını yok ettiği, teknolojinin ve eğitim düzeyinin görece geri kaldığı bir yapı var. Sürdürülebilir olmadığı, tarımda yeterliliği her geçen azalan yapımızla daha fazla ortaya çıkıyor. Eğer ABD ve AB’ye benzer bir tarımsal yapımız olsaydı 30 milyon istihdamın yüzde 5’i olan 1,5 milyon tarım çalışanı bugünkünden çok daha fazla ve kendine yeterli bir tarımsal yapıyı ortaya koyabilirdi. Dolayısıyla 5 milyon istihdam sağladığımız tarımda 1,5 milyon çalışan yeterli olabiliyorsa, 3,5 milyon gizli işsiz var demektir. Bu rakam resmi işsizlik rakamımıza yakın bir sayıya işaret diyor. Zaman içerisinde ortaya çıkabilecek bu işsizliği önceki 7 milyona eklersek 10 milyon üzerinde potansiyel işsizlik ortaya çıkıyor. Bu kadar işsizlik potansiyelinin olduğu bir ekonomide doğal olarak ücretler baskı altında kalıyor. Bu durum enflasyon ile birleşince refah kaybı, alım gücünde azalma ve gelir dağılımında bozulma derinleşiyor.

Özetle, manşet işsizlik rakamlarının arkasına baktığımızda işsizlik sorununun boyutunu daha net görebiliyoruz. Birkaç paragrafta rakamlara indirgediğimiz milyonlarca işsiz, aileleriyle beraber nüfusumuzun büyük bölümünde insan hayatına doğrudan dokunan çok daha önemli sosyolojik, psikolojik, ekonomik, toplumsal bir soruna işaret ediyor.

Yüksek enflasyon sürdürülebilir güçlü büyümenin önündeki en büyük engellerden birisi olduğu için maalesef işsizlik sorununun çözümüne değil büyümesine hizmet ediyor.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
TL değerli mi? 28 Şubat 2024