Günübirlik politikalardan, makroekonomik çerçeveye geçmek

Maruf BUZCUGİL
Maruf BUZCUGİL ANKARA NOTLARI

Merkez Bankası geçen hafta politika faizini 7,5 puan birden artırarak iç ve dış piyasalara, hareket alanı bulduğunda “doğru zamanda, gerektiği kadar” faiz artışına gidebileceğini, faiz silahına ihtiyaç ölçüsünde başvurabileceğini gösterdi. Bu şok adımla Başkan Hafize Gaye Erkan’ın 27 Temmuz’daki enflasyon raporu sunumunda duyurduğu yeniden fiyat istikrarının birinci öncelik olacağı, enflasyonla mücadelenin adım adım ilerleyeceği mesajları belli ölçüde örtüştü. İktidarın en yetkili kişilerle dile getirdiği “para politikasının önemsizleştiği” yaklaşımını terk ettiği de yenilenmiş Merkez Bankası Para Politikası Kurulu’nun (PPK) kararıyla tescil edildi. Erkan başkanlığında Osman Cevdet Akçay, Yaşar Fatih Karahan, Hatice Karahan’ın yeni üyeler olarak ilk kez katıldığı PPK toplantısında politika faizi 7,5 puan birden artırılarak yüzde 17,5’den yüzde 25’e yükseltildi. PPK duyurusundaki “Kurul, dezenflasyonun en kısa sürede tesisi, enflasyon beklentilerinin çıpalanması, fiyatlama davranışlarındaki bozulmanın kontrol altına alınması için parasal sıkılaştırma sürecinin devamına karar vermiştir” vurgusu dikkati çekti.

Siyasi irade “makro çerçeveye” nasıl yansıyacak?

İktidarın seçim ekonomisinin bozduğu dengeleri yerine oturtabilmek, dış kaynak girişi sağlayabilmek için “rasyonel zemine dönüş” ile görevlendirdiği Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek de PPK kararına “Kararlıyız! Fiyat istikrarı en büyük önceliğimiz” mesajıyla destek verdi. Şimdi ekonomi çevrelerinde yanıtı merak edilen soru “Siyasi irade, Şimşek ve Merkez Bankası’na hareket alanı yaratacak, para politikasının yaslanacağı makroekonomik çerçeveye nasıl yansıyacak?”

Hazırlıkları süren OVP 2024- 2026’nın enflasyonla mücadeleye (dezenflasyon) imkan verecek, akılcı zemini yaratacak yapısal reformları yaşama geçirecek makroekonomik çerçeveyi oluşturup oluşturmayacağı tartışılıyor. Şiddetle ihtiyaç duyulan dış kaynak akışının bir türlü başlamamasının da uluslararası yatırımcıların güven verecek bir makroekonomik çerçeve sunacak program beklentisinden kaynaklandığı ekonomi çevrelerinde yüksek perdeden dile getiriliyor. IMF programına kesinlikle ihtiyaç olmadığı iktidar ve muhalefet çevrelerince dile getirilse de uluslararası yatırımcıların en azından IMF’in gözlemine açılan bir program beklentisinde olduğu söylentileri ekonomi kulislerinde konuşuluyor.

“Uluslararası yatırımcılar para politikasının yaslanacağı, olumsuz beklentileri kıracak, makroekonomik çerçevenin oluşmasını bekliyor.”

21 yılda yatırıma harcanan 194 milyar dolar neler sağladı?

Geçen hafta Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdülkadir Uraloğlu benim de aralarında olduğum bir grup gazeteciyle bir araya geldi. Son 21 yılda yapılan altyapı yatırımları ve 2054 yatırım perspektifiyle ilgili bilgiler veren Uraloğlu, son 21 yılda ulaşım ve iletişim altyapısındaki yatırımlara harcanan 194 milyar doların sağladığı kazanımları şöyle sıraladı: “Bakanlık olarak yaklaşık 1 trilyon 260 milyar dolarlık üretime katkı sağlamışız. Gayrisafi yurt içi hasılaya 606 milyon dolarlık bir katkı verilmiş. İhracata yine yaklaşık 110 milyar dolarlık bir katkı sağlamışız. Vergiye 31,6 milyar dolarlık bir katkı sağlamışız ve her yıl da yaklaşık 1 milyon kişiye doğrudan ve dolaylı olarak istihdam yaratılmış.”

Altyapı yatırımlarında 2050 hedefine yön veren bilgiler

■ 2020-2050 yılları arasında ulaşıma yönelik talebin yolcu sayısı ve kilometre olarak tam 2 katına çıkması öngörülüyor.

■ 2020 yılında 12 milyar ton olan dünya ticaret hacminin 2030 yılında 25 milyar tona, 2050 yılında 95 milyar tona ve 2100 yılında ise 150 milyar tona çıkacağı tahmin ediliyor.

■ Türkiye nüfusunun 2029’da 92,5 milyon, 2035’te 98 milyon ve 2053’te de 112,6 milyona çıkacağı tahmin ediliyor.

■ Bin kişiye düşen araç sahipliği sayısı şu anda Avrupa’da 500-600’ler civarındayken Türkiye’de 160-170 civarında. Bin kişiye düşen araç sayısının 2050 yılında Türkiye’de 500’e çıkması yani her 2 kişiden birisinin araç sahibi olacağı öngörülüyor.

■ Türkiye’de halen yaklaşık 26,5 milyon olan araç sayısının 2050 yılında yaklaşık 55 milyona çıkacağı tahmin ediliyor.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Başkentin 101.yılı 14 Ekim 2024