Hissedilen enflasyon çok yüksek ve artmaya devam ediyor

Erhan ASLANOĞLU
Erhan ASLANOĞLU Ekonomi ve Piyasalar

Mart ayı enflasyon rakamları açıklandı. TÜİK verilerine göre TÜFE aylık yüzde 5,46, yıllık 61,14 artış göstermiş görünüyor. Rakam çok yüksek ama hissedilene göre düşük kalıyor. Hepimiz şu ya da bu şekilde fiyatlarla muhatap oluyoruz ve yaşanan enflasyonun ne kadar feci bir boyuta geldiğini yaşıyoruz, hissediyoruz.

Enflasyona yönelik olarak açıklanan birçok veri de bunu destekliyor. TÜİK’in açıkladığı ÜFE rakamı aylık yüzde 9,19, yıllık yüzde 114,97 artış göstermiş durumda. Enflasyon Araştırma Grubunun (ENAG) açıkladığı verilere göre, Mart ayı Tüketici Fiyat Endeksi aylık yüzde 11,93, yıllık yüzde 142,63 artış göstermiş durumda.

Türk-İş’in hesapladığı dört kişilik bir ailenin yoksulluk sınırı (gıda, giyim, kira, ulaşım, ısınma,  elektrik, su, eğitim, sağlık gibi giderler…) son bir yılda yaklaşık 9000 TL’den 16,000 TL’ye çıkmış görünüyor ev yüzde 78 bir artış anlamına geliyor. Dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için gereken asgari harcama miktarı 4,928 TL olarak tespit ediliyor. Bu aylık yüzde 8,24, yıllık yüzde 76,4 artışı ifade ediyor.  TÜİK’in açıkladığı TÜFE endeksinde yıllık gıda artışı yüzde 70, ulaştırma yaklaşık yüzde 100. Ortalaması yüzde 85.  Gıda ve ulaştırmanın toplam endeksteki ağırlığı yüzde 42. Dolayısıyla yüzde 85 hissedilen enflasyon hakkında da bir fikir veriyor.

Yüksek ÜFE ve ENAG rakamlarını bir yana bıraksak bile, hissedilen enflasyonun en az yüzde 80’ler civarında olabileceğine dair ciddi sinyaller alıyoruz. Çoğumuzun muhtemelen iyi bildiği sefalet endeksi ülkelerin enflasyon ve işsizlik rakamlarının toplamından hesaplanır.  Bu iki veri tüketici güvenini ve algısını son derece etkileyen veriler. Son aylarda füze gibi yukarı çıkıyor. Bizdeki son rakam 72,6.(Enflasyon 61,2+ İşsizlik 11,4)  seviyesine gelmiş durumda. Bu rakam Arjantin’de 60, Brezilya’da 22, Rusya’da 18,5 (ilk tahminlere göre yüzde 5 civarı olan Mart ayı enflasyonu ile), Euro bölgesinde 14 şeklinde. Maalesef açık ara öndeyiz ve fark artıyor.

Enflasyon yarattığı belirsizlik ile üretimi, gelir dağılımını olumsuz etkileyerek alım gücü üzerindeki etkisiyle hissedilen olumsuzluğu da arttırır. Son dönemde buna yeni bir unsur daha eklendi, negatif reel faiz. Artan enflasyon sonucu negatif reel faiz sürekli yükseliyor ve servet etkisi yoluyla alım gücündeki azalmayı daha da arttırıyor.  Hayatı daha pahalılaştıran, hissedilen enflasyonu arttıran bir unsurun da bu olduğunu düşünüyoruz.

Geçtiğimiz Eylül –Aralık döneminde TCMB faizleri yüzde 19’dan yüzde 14’e indirdi.  Eylül’de yüzde 19,60 olan TÜFE enflasyonu bugün yüzde 61,1 seviyesine gelmiş durumda. Faizi 5 puan indirdik, enflasyon 40 puan üzerinde arttı. Özellikle Mart ayında Rusya–Ukrayna savaşının gıda ve enerji kanalıyla enflasyonist etkilerinden söz edilebilir. Bunun toplam enflasyonumuz üzerinde sınırlı etkisi olduğunu unutmamak gerekiyor. OECD’nin birkaç hafta önce yayınladığı rapora göre, yaşanan savaşın yarattığı mevcut şartların devamı durumunda, küresel enflasyona ilave yıllık yük 2,5 puan olacak. Yani yüzde  4,5 beklenen küresel enflasyon, yüzde 7’lere gelebilecek. Biz resmi rakamla sadece Mart ayında enflasyonu yıllık 54,5’dan 61’e çıkardık. Enerji ve gıda hariç çekirdek enflasyonunuz da TÜİK verilerine göre yüzde 50’ler civarında seyrediyor.

Özetle, savaşın yaşadığımız enflasyona etkisi olsa bile büyük oranda iç dinamiklerle yarattığımız bir enflasyonu yaşamaya devam ediyoruz. Enflasyonu nasıl bu noktalara getirdiysek, baz etkisi dışında kalıcı bir dezenflasyon için bunun tersini yapmamız gerekiyor. En azından 12 aylık beklenen enflasyonu referans alarak sıkılaşan bir para politikasına ve ekonomi / ekonomi dışı birçok yapısal reformu içeren kapsamlı bir programa ihtiyacımız bulunuyor.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
TL değerli mi? 28 Şubat 2024