Hocam ve değerli dostum Hasan Ersel’i sonsuz yolculuğuna uğurlarken

Fatih ÖZATAY
Fatih ÖZATAY EKONOMİDE UFUK TURU

Türkiye’nin çok önemli bir değeri Hasan Ersel Hocamızı pazar günü ansızın kaybettik. Öyle bir entelektüel düşünün ki hem akademik hayata katkı versin, hem bürokraside önemli kurumlarda karar alma sürecinde çalışsın ve fark yaratsın, hem iktisat hem matematik hem de müzik alanlarında yazsın. Bu arada da çok iyi bir amatör havacılık uzmanı olsun. Her şeyden daha da önemlisi, çalışma arkadaşlarına dokunan, onlara değer katan, beyefendi ve çok esprili bir insan olması da cabası. Yakından/uzaktan tanıyıp sevmeyeni yoktur herhalde değerli dostum Hasan Ersel Hocamı.     

İlk tanışmamız yıllar önce Ankara Üniversitesi Siyasal Bilimler Fakültesi’nde doktora programında oldu. Hocamdı. 12 Eylül 1980 darbesi o programın üzerinden buldozer gibi geçti. Çoğu öğretim üyesinin işine son verdi. Hasan Hoca arkasına bakmadan istifa etti. Bir süre sonra Sermaye Piyasası Kurumu’na baş iktisatçı olarak girdi ve burayı araştırma açısından çok güçlü hale getirdi. Yollarımız Merkez Bankası’nda tekrar kesişti. Ben Araştırma Genel Müdürlüğü’nde ekonomist olarak göreve başladıktan az sonra Hasan Hoca, Genel Müdür olarak atandı. Her bulunduğu yer gibi, Merkez Bankası Araştırma Bölümü’nün geliştirilmesinde, kaliteli yayınlar üretilmesinde ufuk açan fikirleri ile büyük katkı sağladı. Sonra Başkan Yardımcısı oldu ben de bir süre sonra “Araştırma”nın başındaydım. Yaklaşık beş yıl birlikte çalıştık. 1993’te Başbakan Tansu Çiller ile Merkez Bankası yönetimi arasında anlaşmazlık çıktı. Bir ay önce kaybettiğimiz Başkan Rüşdü Saracoğlu ile birlikte Hasan Hoca ve diğer Başkan Yardımcısı Ercan Kumcu istifa ettiler. Hasan Hoca Yapı Kredi Bankası’na Genel Müdür Başyardımcısı olarak geçti. Orada da çok nitelikli bir araştırma bölümü kurdu. Boğaziçi ve Sabancı üniversitelerinde hocalık yaptı. Tüm bu süreçte hoca-öğrenci, üst-ast ilişkimiz dostluğa dönüştü. Yakın dostu olmaktan hep büyük onur duydum.

Disiplinler arası yaklaşıma verdiği önem

Farklı çalışma alanlarındaki katkılarına birkaç örnek vereyim. ‘Kaynak Dağıtım Süreçleri İçin Kuramsal Bir Çerçeve’, (doçentlik kitabı, AÜ-SBF, 1977). ‘İktisatçılar İçin Matematik’ (AÜ-SBF, 1981). Anayasa hukukçusu Yavuz Sabuncu ve matematikçi Fuad Aleskerov ile birlikte yazdıkları ‘Seçimden Koalisyona: Siyasal Karar Alma’ (Efil, 2010). ‘Sözden Müziğe: Şairler ve Besteciler’ (derleme, YPK, 2010). Fuad Aleskerov ve Dmitri Pi ile birlikte ‘Linear Algebra for Economics’ (Springer, 2011). ‘Kazım Taşkent: Yapı Kredi Kültür ve Sanat’ (YPK, 2014). Deniz Koloğlu ve Ali Pınar ile beraber ‘100. Doğum Yılında Cemal Reşit Rey’ (YPK, 2014)… Başka kitapları ve elbette çok da makalesi var. Açık Radyo’da düzenli olarak müzik programları yaptı. Referans gazetesinde köşe yazıları yazdı.

Disiplinler arası yaklaşıma ne denli önem verdiğine güzel bir örnek için İktisat ve Toplum Dergisi’ne yazdığı bir değerlendirmeden alıntı yapayım (Türkiye-AB İlişkileri: İktisadı Anlama Çabalarımda Bir Örnek Olay, Nisan 2013): “İktisadı anlayış biçimimin oluşmasında en önemli etmen Mülkiye’nin disiplinler arası yaklaşımı ve tartışma ortamıdır. Mülkiye benim öğrenciliğimde ve daha sonra orada geçirdiğim yıllarda toplumsal bilimleri kapsayan bir kurum idi. Dolayısıyla ele aldığınız herhangi bir konunun siyaset bilimi, yönetim, siyasal tarih, uluslararası ilişkiler alanlarında yansıması olabileceğini öğrenebilirdiniz. Tabii bunun nedeni de Mülkiye’de akademik kadro arasındaki tartışma ortamı idi. Bana hiç kimse iktisadi sorunları “disiplinler arası yaklaşımla ele al” demedi. Ama hocalarımla ve arkadaşlarımla yaptığımız sohbetler bana bu yaklaşımın değerini ve gereğini öğretti. Bir önemli nokta daha var: Bu ortam, ciddiyetten uzaklığı “disiplinler arası yaklaşım” sözcükleriyle örtmeye de izin vermezdi. Çünkü açığınızı bulup ortaya çıkarabilecek bir kişi daima vardı. Daha sonraki yıllarda, Mülkiye’deki yaşamımı (öğrencilerin öldürülmesine yol açan olaylar hariç) hep özledim.”

Havada uçan jetin sesinden, tipini söylerdi

Birkaç da anıya yer vereyim. Hasan Hoca Merkez Bankası’na geldiğinde, farklı ekonomi politikalarının Türkiye ekonomisine etkilerini ölçebilmek ve ileriye ilişkin öngörülerde bulanabilmek için bir makroekonomik modelleme ekibi oluşturdu. O ekibin başında ben vardım. Yabancı merkez bankacılar, IMF ya da Dünya Bankası iktisatçıları ya da akademisyenler ile Türkiye ekonomisi tartışılırken hep yanındaydım. Ekibini tanıştırırken beni, ciddi ama ince esprili bir şekilde, ‘ex-post forecaster’ (her şey olup bittikten sonra öngören) diye tanıtırdı. Karşımızda Japonya temsilcileri varsa, ne diyeceklerini düşünürler, gülseler mi yoksa iş ciddi mi bilemezlerdi; çok eğlenirdik. Saat 12’ye birkaç dakika kala telefonum çalıyorsa, çok büyük ihtimalle arayan Hasan Hoca idi. “Acaba öğle yemeği için Ulus’ta Merkez Bankası’nın yanındaki köfteciye mi gidecektik yoksa programımız uygunsa biraz uzunca bir öğle yemeği için Atakule’deki bistroya mı?” Bunlar yemek zamanlarından ziyade, dostluğumuzu derinleştiren verimli saatlerdi. Babasının Hava Harp Okulu’ndaki görevi, Hasan Hoca’nın özel ilgi alanlarından birini uçaklar yapmıştı. Havada uçan jetin sesinden, tipini söylerdi mesela. Hangi tarihte envantere girmiş, sonra nasıl geliştirilmiş falan. “Yok artık” derdim “Bu kadar da mı olur?” Olurdu; değerli dostum gerçekten hepsini bilirdi. Bir sefer bazı görüşmeler için birlikte İstanbul’a gitmiştik. Uçaktan inince ilk işimiz Yeşilköy’deki İstanbul Hava Kuvvetleri Müzesi’ne gitmek oldu. Açık havada bir dolu uçak sergileniyor. O, çok uzaktan, “Şu Alman yapımı, bu tarihte imalata başlandı, bize şu tarihte geldi” diyor ben de gidip uçağın yanındaki levhaya bakıyor ve hayretle doğru olduğunu görüyordum. Uçaktan iner inmez beni o müzeye sokmasının nedeni sanırım jet seslerinden yaptığı tanımlara şüpheyle yaklaşmamı hissetmesiydi.

Hasan Hoca’nın bende emeği çok ama çok fazla. Ona çok şey borçluyum. Yarın öğlen değerli dostumu, ardında herkese örnek bir hayat bırakarak, Levent Barbaros Hayrettin Paşa Camii’nden sonsuz yolculuğuna uğurlayacağız. Allah rahmet eylesin; biz sevenleri olarak başımız sağ olsun.

 

Henüz bu içeriğe yorum yapılmamış.
İlk yorum yapan olmak ister misiniz?
Yorum yapmak için tıklayınız
Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Peki, çözüm? 12 Haziran 2025
Taksak mı takmasak mı? 20 Mayıs 2025