İki kere yıkanılabilen dere yapmışlar!
Antik Yunan felsefesi anlatılırken evrenin değişimi ve devinimini kısmında Herakleitos’un iki sözü sıklıkla kullanılır;
- Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir!
- Aynı derede iki kere yıkanamazsınız. Çünkü ikinci seferde ilk yıkandığın su akıp gitmiştir. Daha da mühimi artık sen de aynı kişi değilsin.
Merkez bankamız, 2018’de uyguladığı ve hatalı olduğu somut verilerle ispatlanmış bir politikayı bir kez daha tekrarlamaya çalışıyor. Evet şartlar farklı, evet o zaman kriz sadece Türkiye’ye özgüydü şimdi küresel, evet o dönem gelişmekte olan ülkelere sermaye akımları şimdiki kadar kesilmiş değildi. Yani anlayacağınız dere başka bir dereydi. Ama maalesef derede yıkanmaya çalışan zihniyet aynı zihniyet. Değişim pek para politikaları uygulamalarına uğramış gibi görünmüyor. Değişmeyen temel uygulama nedir diye sorarsanız, tek cümlelik cevabı; “Politika faizini yükseltmeden yani Merkez bankası faiz artırdı dedirtmeden faizleri artırmaya çalışıp kurun ateşini söndürmek.” O zaman çalışmayan bu uygulama çok net bir şekilde bugün de çalışmıyor.
Operasyonel çerçeveyi değiştirdik biz. Aaa size haber vermedik mi tüh!
Bu köşeyi takip edenler bilecektir, geçen hafta Merkez bankası para politikası araçlarından faizin ne şekilde kullanıldığını ve bu kapsamdaki faizlerin neler olduğunu anlatmıştım. Bu araçları kullanarak da Merkez bankasının yukarıda bahsettiğim uygulamalarını anlatarak iki yazılık serimize devam edeceğimizi söylemiştim. Şimdi o araçları kullanma zamanı.
Merkez bankasının belirlediği 3 faiz, politika faizi, gecelik borç verme ve geç likidite penceresi (GLP), olduğunu anlattık. Merkez bankası, haftalık repo faizini politika faizi olarak belirlediği için piyasa oyuncuları da bu faizde değişim olup olmadığına bakıyorlar. Bu faiz şu anda %10.25, gecelik borç verme faizi %11.75, GLP ise %14.75. Yani Merkez bankası %10.25 ile %14.75 arasında bir noktadan piyasayı fonlayabilir. Bu fonlama sonucunda oluşacak maliyete de Ağırlıklı Ortalama Fonlama Maliyeti (AOFM) diyoruz.
Geçtiğimiz hafta gerçekleşen enflasyon raporu sunumundan sonra Merkez Bankası Başkanı Murat Uysal soruları yanıtladı. Burada verdiği yanıtlardan anladığımız kadarıyla Başkan Uysal; “Artık politika faizini pek önemsemeyin, bizim için önemli olan AOFM” dedi. Keşke bunu 22 Ekim’deki PPK toplantısı öncesi söyleseydi. Zaten PPK toplantısıyla yukarıda bahsettiğim açıklamayı yapması arasında dolar kuru 7.80 TL’den 8.20 TL’ye geldi. Ben bu satırları yazarken de 8.38’di.
Bu arada hala neden böyle bir karar alındığının doyurucu bir yanıtı yok. Resmi yanıt salgın koşulları içinde kendimize esneklik sağlamak için uygulayabileceğimiz faiz aralığını genişlettik. Dolayısıyla hala %10.25 masada alternatif olarak duruyor şeklinde piyasanın algılaması gayet normal. Fiilen bu oran uygulanmıyor, hatta yanından bile geçilmiyor. Ona rağmen neden duruyor sorusunu geçen hafta sormuştuk. Bu soru hala geçerliliğini koruyor ve cevap almış değiliz.
Biz bu filmi beğenmemiştik, neden ikincisini çektiniz?
Gelelim bu filmin birincisinin çekildiği 2018 yılıyla bu yıl arasındaki benzerliklere. İlk filmin sonu kötü bitmesine ve pek de beğenilmemesine rağmen ikincisini çekmeye neden gerek görüldü anlamak zor. Şimdiden dolar kurundan anladığımız kadarıyla film gişede aradığını bulabilmiş değil. İlk filmin sonunda kahramanlarımız bir gece yarısı operasyonuyla okkalı bir faiz artırımı yapıyorlardı. Sanıyorum bu filmde de benzer bir son bizi bekliyor. Neyse fazla da spoiler vermeyelim, heyecanı kaçmasın.
Türkiye ekonomi tarihine “Rahip Brunson” krizi olarak geçen ve dolarda yüksek miktarda artışla sonuçlanan ekonomik olayların tetikleyicisi bana kalırsa 2016 yılındaki 15 Temmuz darbe girişimidir. Çünkü ekonomi yönetimi darbe girişiminin ekonomik etkilerini bertaraf etmek için 2017 yılında bugün de olduğu gibi banka kredisi silahını çekti. 2017 yılını KGF (Kredi Garanti Fonu) teminatlı kredilerdeki artış sayesinde %7.4 büyümeyle kapattık. Türkiye ne zaman normalinden (%4-5) fazla büyürse cari açık problemiyle karşı karşıya kalıyor. 2017 yılındaki bu açığın finansmanı için alınan yabancı para borçların vadesi 2018 yılında gelince ve yine 2017’de gelen kısa vadeli portföy yatırımları siyasi risklerden dolayı çıkınca 2018’de kur aldı başını gitti.
Kalın kalın yazalım bir daha:
Düşük faiz yüksek kura - yüksek kur enflasyona - enflasyon da yüksek faize sebep oluyor!
Kurdaki büyük artışın ekonomimize zararlarını, kur artışının enflasyona sebep olduğunu, yüksek enflasyonun da yüksek faiz getirdiğini daha önceki yazılarımda yazdım. Bu problemin kısa vadeli çözümünün kısa vadeli faizi artırıp kuru dizginleyerek ve bu şekilde de enflasyonu kontrol altına alıp uzun vadeli faizleri düşürmek olduğunu belirttim. Bunu benim söylememe de gerek yok, 2018 Ağustos krizinden sonra alınan önlemlerle zaten çözümün böyle olması gerektiğini de herkes gördü. Benim anlamadığım; o dönem çözümü bulunmuş bir problemin çözümü için neden başka yollar aranıyor. Bizi zaten o dönemki problemlere götüren yöntemler neden yine deneniyor.
Faz 3 çalışmaları da yapılmış şu aşıyı kullanın artık!
Sizi rakamlara boğup konunun çok detaylarına girmek istemiyorum. Bu konu müteaddit defalar farklı platformlarda yazıldı, çizildi. O dönemde Merkez bankası aynı bugünkü gibi politika faizlerine dokunmamak suretiyle yan yolları deneyerek 14 Eylül 2018 tarihine kadar geldi. Baktı ki olmayacak politika faizini 625 baz puan artırarak %17.75’ten %24’e taşıdı. Ve daha da önemlisi 26 Temmuz 2019’a kadar bu faize dokunmadı. Dolar kuru 2018 başında 3.78 seviyesindeydi, az önce bahsettiğim yüklü faiz artırımı zamanı 6.37’ye yükselmişti. Ve sıkı durun yüklü faiz artırımları sonra Aralık 2018 başında kur 5.20 seviyesine geriledi. Yani 2 buçuk ayda Türk Lirası %22.5 değer kazandı. Yukarıda bahsettiğim gibi bugün aynı dünyada değiliz ama en azından hastalığımıza daha önce iyi gelen ilacın ne olduğunu biliyoruz. Er ya da geç bu ilaç kullanılacak belki ama o arada çok fazla kişiye yazık olacak.
Değerli ekonomim.com okurları,
ekonomim.com ekibi olarak Türkiye'de ve dünyada yaşanan, haber değeri taşıyan gelişmeleri sizlere en hızlı, tarafsız ve kapsamlı şekilde sunmak için çalışıyoruz. Bu süreçte sunduğumuz haberlerle ilgili eleştiri, görüş ve yorumlarınız bizim için çok değerli. Ancak, karşılıklı saygı ve hukuka uygunluk çerçevesinde, daha sağlıklı bir tartışma ortamı oluşturmak adına yorum platformumuzda uyguladığımız bazı kurallarımız bulunmaktadır.
Sayfamızda Türkiye Cumhuriyeti kanunlarına ve evrensel insan haklarına aykırı yorumlar onaylanmaz ve silinir. Okurlarımız tarafından yapılan yorumların, (diğer okurlara yönelik olanlar da dahil) kişilere, ülkelere, topluluklara, sosyal sınıflara ırk, cinsiyet, din, dil başta olmak üzere ayrımcılık içermesi durumunda, yorum editörlerimiz bu yorumları onaylamayacak ve silecektir. Onaylanmayacak ve silinecek yorumlar arasında aşağılama, nefret söylemi, küfür, hakaret, kadın ve çocuk istismarı, hayvanlara yönelik şiddet söylemleri de yer almaktadır. Suçu ve suçluyu övmek, Türkiye Cumhuriyeti yasalarına göre suçtur, bu nedenle bu tür yorumlar da ekonomim.com sayfalarında yer almayacaktır.
Ayrıca, Türkiye Cumhuriyeti mahkemelerinde doğruluğu kanıtlanamayan iddia, itham ve karalama içeren, halkı kin ve düşmanlığa tahrik eden, provokatif yorumlar da yapılamaz.
Markaların ticari itibarını zedeleyici, karalayıcı ve ticari zarara yol açabilecek yorumlar onaylanmaz ve silinir. Aynı şekilde, bir markaya yönelik promosyon veya reklam amaçlı yorumlar da onaylanmaz ve silinecek yorumlar kategorisindedir. Diğer web sitelerinden alınan bağlantılar ekonomim.com yorum alanında paylaşılamaz.
ekonomim.com yorum alanında paylaşılan tüm yorumların yasal sorumluluğu yorumu yapan kullanıcıya aittir, ekonomim.com bu sorumluluğu üstlenmez.
ekonomim.com'de yorum yapan her okur, yukarıda belirtilen kuralları, sitemizde yer alan Kullanım Koşulları'nı ve Gizlilik Sözleşmesi'ni okumuş ve kabul etmiş sayılır.
Kurallarımıza uygun şekilde saygı, nezaket, birlikte yaşama kuralları ve insan haklarına uygun yorumlarınız için teşekkür ederiz.