İlk düğme doğru bağlansaydı…

Servet YILDIRIM
Servet YILDIRIM Ekonominin Halleri

Faiz paranın fiyatıdır, borçlanmanın maliyetidir. Ekonomilerin sağlık durumunun da önemli bir göstergesidir. Ne kadar düşük olursa o kadar iyidir. Bugünler de herkes faizden şikayetçi; faizden para kazananlar bile.

- Muhalefet yüksek faize isyan ediyor; orta ve düşük gelirlilerin ağır bedeller ödediğini söylüyor. Haklı bir yakınma, faizler çok yüksek. Ekonomiyi yavaşlatıyor, işsizliği artırıyor.

 Hükümet de yüksek faizden yakınıyor, hatta ideolojik bir nefreti de var.

 - Bankacılar da faizin yüksekliğinden dert yanıyorlar. Merkez Bankası’ndan eskiye göre daha yüksek faizle borçlanıyorlar, mevduat sahibine daha yüksek faiz ödeyerek kaynak bulabiliyorlar. Yani kaynak maliyetleri çok arttı.

 Ama mevduat sahibi de mutlu değil, faiz yüksek ama enflasyon daha da yüksek seyrediyor. TL’de kalmaktan tedirgin.

- Bankalardan kredi kullanan iş insanları da mutsuz. Kredi faizleri rekor seviyelere çıktı. Bu maliyetlerle borçlanıp yatırım yapmak ve bu borcu geri ödemek zorlaştı.

- Artan bütçe açıklarını finanse etmek zorunda olan Hazine de yüksek faizin sıcaklığını daha fazla hissediyor.

Aynı şekilde Maliye de mutsuz. Bütçedeki faiz giderleri kalemi kabarmaya devam ediyor.

Bir de Merkez Bankası var. O da geçmişte ödevini yapmayıp şimdi yüksek faize başvurmak zorunda kaldığı için çok rahatsızdır.

Kısacası; herkesin rahatsız olduğu bir durum ile karşı karşıyayız. Neden böyle oldu? Cevabı belli: İtalyan filozof Giordano Bruno’nun bundan 450 yıl önce dediği gibi “Gömleğin ilk düğmesi yanlış iliklenince diğerleri de yanlış gidiyor.” Düzeltmek mesele oluyor.

2021 yılında zamanın ekonomi yönetimi “faizin sebep, enflasyonun ise sonuç” olduğunu varsayarak para politikasını ve Merkez Bankası yönetimini değiştirdi. İşte ilk düğme o zaman yanlış bağlandı. Yönetim bundan üç yıl önce enflasyonun yüzde 15-20 aralığında olduğu bir dönemde yüzde 19 faizi yüksek buldu; bozuk enflasyon görünümüne rağmen politika faizini bir puan indirdi. Yetmedi, ardından 8 defa daha indirerek yüzde 8,5’e kadar çekti, hem de enflasyonun hızla yükseldiği bir ortamda. Negatif reel faiz dönemi başladı ve Türk lirası hızla değer kaybetti; enflasyon çok yüksek düzeylere çıktı.

Türk lirasından kaçış başlayınca Kur Korumalı Mevduat (KKM) diye bir “ucube” devreye sokuldu. KKM’nin getirdiği yük fark edilince bu yük Merkez Bankası’na aktarıldı. Rezerv sorununu çözmek için bankalardan swap ile para sağlanmaya çalışıldı. Karşılığında TL likidite verildi, ortalıkta başıboş lira likiditesi bırakıldı.

Ortaya çıkan tabloda para ve maliye politikasını sıkmaktan başka çare kalmadı. Gerçi para politikasını 10 aydır sıkıyoruz ama yeterli gelmiyor. Oysa ilk düğme doğru bağlansaydı, 2021’de faiz doğru belirlenseydi, bugün Türkiye ekonomisi çok daha düşük bir enflasyon ve çok daha düşük bir faiz düzeyi ile bambaşka bir denge içinde olabilirdi.

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar