İşimiz insan gücümüz insan

Şeref OĞUZ
Şeref OĞUZ ÖNERİ - YORUM

Aslında kariyerimiz de insan… Zira insanı dışarıda bırakan hiçbir sistem, var olamaz, ihmal edilirse de sürdürülebilir olamaz. Hele ki yarına dair uygarlık talebi olan uluslar, nitelikli insan gücü olmadan bunun başarılamayacağını biliyor. Bu yüzden herkesin derdi, yetenek sahibi insanı inşa etmek…         

İnşa etmek diyorum zira “hamdım, piştim, yandım” sürecinde, kabiliyetleri bilmek, bulmak, yönetmek ve elde tutmak gerekiyor. Bunu da gerçekleştirecek olan, doğru liderlik gayretiyle İnsan Kaynakları… Zira her nereye gitsek, “en önemli ihtiyacın nedir?” sorusuna “insan” diyorlar.           

MUTLU ÇALIŞAN MUTLU İŞYERİ

Gün geçmiyor ki insan kaynaklarına dair bir program, gayret, etkinlik olmasın. Misal dün 2 etkinlikte İK’yı tartıştık. Öğleden önce AVİTA ile çalışanların iyi oluş hali, mutlu eleman arayışlarını konuştuk ve gördük ki çalışanı mutlu şirketler altın kurumlara dönüşebiliyor zira işin odağında artık insan var.        

Öğleden sonra Nasıl Bir Ekonomi Zirvesi’ndeydik; PWC, kariyer. net ve Hayat Kimya ile birlikte İK’yı masaya yatırdık. Dijitalleşme, İK ve işgücü dönüşümünü nasıl şekillendiriyor? Çeşitlilik ve kapsayıcı iş kültürü ile geleceğin yetkinlik odaklı yetenek stratejisi… Panelistlerin sorgulama alanları bunlardı.

İKİ SORU İKİ CEVAP / İK süreçlerine dair…

İnsan kaynakları nereye koşuyor?

PWC’den Cenk Ulu; İK’nın iş dünyasındaki en kritik faktör haline geldiğini söylüyor ve “bu alanı yönetemeyen kaybedecek” diyor. Kariyer. net’ten Fatih Uysal, ülkedeki istihdamın %40’ını sağlayan kurum olarak 2 milyon insanı işe yerleştirdiklerini belirtiyor. Hayat Kimya’dan Alper Tokalp ise kırılgan ve tedirgin hale gelen iş dünyasında; yetenek keşfinin önemine işaret ediyor.

Çalışan arayışı nereye eviriliyor?

Diploma yavaş yavaş yerini kabiliyet arayışına terk ediyor. Yeni nesil İK anlayışı da yeteneklerin nasıl keşfedileceği üzerine kafa yoruyor. Dünün performans kriterlerinin artık işe yaramadığı dünyada, x, y, z hatta alfa kuşaklarının bir arada çalışabileceği ortamlar üretmek gündemde… Bunun için kabiliyetin okullardan mı yoksa sokaktan mı geleceğini bilmek kolay değil. Kabiliyet avcılığı artık şart oldu…

not  -  ÇALIŞANINI YAŞAT Kİ KURUMUN YAŞASIN

Çok değil çeyrek asır öncesinde, iş hayatının yaygın mottosu; “müşteri patrondur” idi. Ancak hayatın pratiği gösterdi ki müşteri mutluluğu murat ediliyorsa, müşteriden önce çalışanı mutlu etmek gerekiyor. Zira mutsuz bir çalışan, verim üretemediği gibi müşteriye de değer katamıyor. Hal böyle olunca mevcut anlayışıyla İK’ların bunu sağlaması zor. Temel kırılım; İK’nın patrondan ziyade çalışandan yana tutum takınmasıdır. Patron ile çalışan arasında adeta bir sütre gibi duran, başarısını, dönem sonunda personel giderini azaltmak üzerinde yapan İK’lar, yok olmaya başladı bile.        

Ancak işletmede kariyer planlamasına yardımcı olan, malumat anlamında diploma yerine maharet anlamında yetenek kovalayan, mutlu işyeri oluşturma gayretinde, mobbingi ile mücadele eden İK’lar ise giderek yaygınlık kazanıyor. Böylesi İK’ya sahip şirketlerin de rakiplerinin önüne geçtiği bir gerçek.         

Artık beyaz yaka, mavi yaka, evden çalışan yakasız, 50-65 yaş üstü altın yaka ve robotik üretimlerin dünyasında metal yakalardan söz ediyoruz. Böylesi bir emek çeşitliliğini, dünün İK anlayışıyla yönetmek mümkün değil… Nasıl Bir Ekonomi İK Zirvesi’nde tam da bunları tartıştık.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar