İşyerinde topuklu ayakkabı Nicola’nın öyküsü

Dr. Uğur TANDOĞAN
Dr. Uğur TANDOĞAN NOT DEFTERİ

Nicola Thorp, Londra’daki bir danışmanlık firmasında kabul masasında (resepsiyon) görevli olarak işe girmiş. İşteki ilk iş günü. Bir elbise ve üstüne ceketten oluşan üniformasını vermişler giysin diye. “Dost başa, düşman ayağa bakar” sözünü doğrularcasına ayakkabısına bakmış üniformayı veren firma yetkilisi kadın. “Bu ayakkabı olmaz” demiş. Nicola şaşırmış ve “Nesi var ki? Siyah, bu üniformaya uyacak cinsten” demiş. Yetkili “Topuklu değil; bu kabul masasında çalışıyorsan, topuklu giymek zorundasın” diye cevap vermiş. Nicola bunun üzerine erkek görevliyi gösterip “Ama bakın o topuklu giymemiş” deyince yetkiliyi güldürmüş. Nicola’nın bu mizah anlayışı pek işine yaramamış. “Gidip kendine 5-10 cm arasında topuklu bir ayakkabı alıp gelirsen işe başlarsın” demişler. Nicola şöyle konuşmuş BBC radyosuna:“ Çalışmam sırasında müşterileri kabul masasından toplantı salonlarına götürecektim. Bunun anlamı dokuz saat o topuklu ayakkabılar üstünde olacaktım. Bunu kabul edemezdim.” Bu olay 2016 yılında olmuş; Nicola 27 yaşında imiş.

Nicola daha başlamadan işinden kovulmuş. İngiliz yasaları “Makul kıyafet yönetmeliği isteklerine cevap vermeyen işçi”yi işten çıkarmaya izin veriyormuş. Nicola bunun üzerine “Kadınların işte düz ayakkabı giyme seçeneğinin da olması” konusunda hükümete bir dilekçe vermiş. Bu başvurunun ardından 50.000 kişi daha dilekçe vermiş.

Yüksek topuk nereden çıkmış?

Bir mizah dergisinde kısa sorular ve cevaplar biçiminde sıralanmış bir yazı okumuştum. Bu sorulardan birisi ve cevabı şöyle idi: “Yüksek topukları kim icat etti? Cevap: O ana kadar alından öpülen bir kadın.” Böyle dense de yüksek topuğu bulanlar ve ilk kullananlar erkekler olmuş. Yükseltilmiş tabanlı ayakkabıların tarihi eski Mısır’a kadar uzanıyor. O zamanlar asalet gösterişi için marka çantalar yokmuş, üst sınıflara mensup kişiler yükseltilmiş tabanlı ayakkabı giyerlermiş. Bir de kasaplar giyermiş, ayaklarına kan değmesin diye.

Dörtnala giden atın üstündesiniz, ok atacaksınız. Düşmemeniz için ayaklarınızın sağlam tutunması gerekir. İşte bunun için Pers okçuların ayakları üzengiye sağlam tutunsun diye topuklu çizmeleri varmış. Batıdaki kovboy çizmeleri de aynı amaçla topuklu yapılmış.

Sanayi devrimi öncesi ulaşımda atlar kullanılırmış. Ama at beslemek zengin harcı. Ata binerken zenginler topuklu çizme giyermiş. At sahibi görgüsüz zenginler ise o anda ata binmeseler de at sahibi olduklarını göstermek için topuklu çizmelerle dolaşırlarmış. Öyle ya, bilen var, bilmeyen var; itibardan tasarruf olmaz demişler.

Orta çağda Papalar da bir statü sembolü olarak topuklu ayakkabı giymeye başlamış. Öte yandan sıradan kadın ve erkeklerin Avrupa’da sokakların pisliği içinde yürürken ayaklarını korumak için yükseltilmiş tabanlı ayakkabılar giydiğini görüyoruz.

Haçlı seferlerinden dönenler Doğu’dan gösterişli ayakkabı modelleri getirmişler; Suriye, Akat ve Hitit kültüründen esinlenmiş yüksek topuklu ayakkabılar. Fransa’da Kral XIII. Louis bir soyluluk göstergesi olarak saraya kırmızı topuklu ayakkabıyı getirmiş. Kral XIV. Louis de hep topuklu ayakkabı giyermiş. Ve yüksek topuk toplumlarda bir statü sembolü olmuş. Sıradan halk da bunu taklit etmeye başlayınca Avrupa’da topuk yüksekliğini mensup olunan sınıfa göre düzenleyen regülasyonlar bile çıkmış.

Kadınlar da bir sosyal eğilim olarak 17. yüzyıl sonlarına doğru topuklu ayakkabı giymeye başlamışlar. Kadın ve erkek ayırımı ayakkabılarda topuğun kalınlığına göre oluşmuş; ince topuklar kadınlar için, kalınlar ise erkekler. Yüksek topuk, ortalama 2,5 inç yükseklikle, 19. yüzyılda moda olmuş. Ayakkabı dikiş makinesinin icadı ile üretim artmış ve dolayısıyla yaygınlaşmış.

Ve 20. yüzyılda yüksek topuk kadınlarda profesyonelliği, erkeklerde ise militarizm ve erkeksiliği sembolize eder olmuş. İkinci Dünya Savaşı yıllarında ise popüler olan kadın posterlerinde, kadınlar hep topuklu ayakkabı ile resimlenmiş. Bir şekilde kadın seksiliği ile yüksek topuk arasında bir ilişki algısı oluşturulmuş.

Yüksek topuk sağlıklı mı?

İnsanlar boşuna giymemiş topuklu ayakkabıları; hep bir fonksiyonu olmuş. Ama neden Nicola topuklu ayakkabı giymeyi red etmiş. Sadece kişisel bir tercih mi? Yoksa topuklu ayakkabının verdiği bir rahatsızlık mı var? Yapılan tüm bilimsel çalışmalar yüksek topuk giymenin olası zararlarını gösteriyor. Topuklu ayakkabı ayağı normal dışı bir forma sokuyor ve yere basma alanını küçültüyor. Bunun sonucunda kişinin yerdeki dengesi azalıyor. Ortaya çıkabileceği söylenen rahatsızlıklar şöyle: ayağın burkulması, Achills tandonunun kısalması, diz ekleminin hareketliliğinin değişimi ve dizlerde sorunlar, ayak deformasyonu, bel ve sırt ağrıları. Yüksek topuk giyenler bu sıkıntıları daha iyi bilir. Çünkü giyme süresine bağlı olarak bu sıkıntıların bir kısmını yaşıyorlardır.

Bir yorum

Şirketlerin çalışanlarından şirket imajını yansıtacak biçimde giyinmelerini istemesi olağandır. Ancak işlerini yaparken onları rahatsız edecek, hatta sağlıklarını bozacak bir kıyafete zorlamaları kabul edilebilir bir durum değildir. Yukarda sözünü ettiğimiz danışmanlık şirketi Nicola olayından sonra kıyafet yönetmeliğinde bir değişiklik yaparak kadın çalışanlarında topuklu ayakkabıyı zorunlu olmaktan çıkarmış. Ama topuklu ayakkabı hala şirket üniformalarında yer alıyor; örneğin, bazı havayolu şirketleri. Bu zorlamayı aşmak için hostesler doktor raporu alıyorlarmış.

Peki, şimdi işin tersini düşünelim. Çalışan kadın topuklu ayakkabı ile işe gelirse bunu yasaklayacak işveren olabilir mi? Şimdilik böyle bir şey ülkemizde pek görünmüyor. Ama kadını bir insan olarak değil de cinsel bir varlık olarak algılayan, açık saçtan bile tahrik olan kara zihniyet böyle bir yasakla karşımıza çıkarsa şaşırmayacağım.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Bir banka ve yalnızlık 09 Temmuz 2024
Bir hatır meselesi 02 Temmuz 2024
Bir yolculuk 21 Mayıs 2024
Bir insanlık borcu 30 Nisan 2024