Kıymet bilmek

Fatih ÖZATAY
Fatih ÖZATAY EKONOMİDE UFUK TURU

Dış politika uzmanı arkadaşlarım var. Onlar bana ekonomide ben de onlara dış politikada işlerin nasıl gittiğini sıklıkla sorarız. Dün yolda karşılaştığım o arkadaşlarımdan biri yine ekonominin nasıl gittiğini sordu. Birkaç gündür bir çalışmayı bitirme telaşındayım, arkadaşım da öğle yemeğine gitmek için kendisini bekleyenlerin baskısı altında. Dolayısıyla kısadan yanıtlamak gerekiyordu soruyu. Şöyle oldu cevabım:

Ekonomiyi düzeltmek açısından yapılması gerekenleri ikiye ayıralım. İlk grupta makroekonomik istikrarı sağlayıcı politikalar -başta da para politikasının sıkılaştırılması ve bütçe açığının azaltılması- yer alsın. İkinci grupta ise Türkiye’nin son yıllarda yaşadıklarını bir daha yaşama olasılığını en aza indirmek için gereken yapısal düzenlemeler -adil ve hızlı çalışan bir hukuk sistemi, TCMB’nin bağımsızlığı gibi- olsun. Her iki gruba da eşit puan verelim: 20. İkinci grupta yapılan hiçbir şey yok; dolayısıyla 20 üzerinden 0. İlk grupta ise vergi artışları, politika faizinin yükseltilmesi ve önceki çok garip bazı düzenlemelerin kaldırılmaya başlanması var. Ama hem yavaş hareket ediliyor hem de alınması gereken bayağı bir mesafe daha var; cesaret kırıcı olmamalı; azıcık bol tutayım notumu: 20 üzerinden 10. Dolayısıyla 40 üzerinden toplam not 10 oluyor; tam puan 100 olsaydı 25 almış olacaktı uygulanan ekonomi programı. Son cümlem şu oldu: Şimdiye kadar gidilen yoldan bir U dönüş yapılması olasılığı herkesi korkuttuğu için o 10 puan da her an geri alınabilir.

Ne kadar hakkaniyetli bir değerlendirme oldu, bilemiyorum. Sonuçta kuyumcu terazisi değil bu. Bu kısa sohbetten sonra şunu düşündüm. İsviçre’nin başkenti Bern’deki bir düşünce kuruluşunda, bir dış politika uzmanı ile ekonomi uzmanı yolda karşılaşsalar acaba böyle bir sohbet yapmaları olasılığı ne olabilir? Birincisi, ‘ekonomi ne durumda’ sorusunu sormaya gerek var mıdır İsviçre’de? Hadi, İsviçre değil de ABD ya da Avustralya olsun. Oralarda merak edileceği açık ekonominin durumunun. Peki, ikinci grupta sıralanan adil ve hızlı çalışan bir hukuk sistemi ve merkez bankasının bağımsızlığı gibi yapısal düzenlemeler geçer miydi o sohbette? Yoksa yeşil dönüşüm için atılması gereken adımlar ya da ekonomiyi daha da verimli kılmak için gerekli devlet destekleri falan mı tartışılırdı?

Neyse. Ülkemizin kıymetini bilmeli iktisatçılar. Hiç derin bir analize gerek kalmıyor. Sonuçta, basit bir politika faizi yol haritası çizmek ve yüksek bütçe açığını indirmek için yapılabilecekleri sıralamak yeterli oluyor. Bu elbette bardağın dolu tarafı... Ne yazık ki bir de boş tarafı var. Şu: Faiz konusunda (artırsınlar, yok artırmasınlar büyüme ne olacak) ve bir ölçüde de bütçe açığı konusunda (vergi alsınlar, yok israfı azaltsınlar) ahkâm kesmek için iktisatçı olmaya gerek yok. Herkes yapabilir o işi. İşte bu nedenledir ki yeni bir şeyler söylemek çabasına girip “ayaküstü nasıl da akıl edip hemen bir puanlama sistemi uydurdum diye” sevinmek de mümkün. O zaman, ülkenin kıymetini bilmek açısından önemli bir adım atılmış olunuyor.     

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar