Krizi faydaya çevirmek

Serbest Kürsü
Serbest Kürsü

AYDIN ÖNCEL

Ekonomist

Antik Yunan filozofu Sokrates, felsefeyi, tabiattan çok insana, fizikten çok ahlaka bağlamış. Ona göre, devlet adamının filozof olması gerekiyordu. Asıl bilginin, insanı bilmekten geçtiğini düşünüyordu…

Öğrencisi Eflatun ise, devletin başına en akıllıların gelmesini isterken, her şeyin akla uygun olması gerektiğine inanıyordu…

M.Ö. 5. yüzyılda para karşılığında bilgelik öğreten, gezgin felsefeciler olan sofistler arasında iki görüş çatışma halindeydi. Bunlardan ilki, insanların doğuştan eşit olduğunu fakat gücü eline geçirenlerin güçsüzleri ezdiğini, bunun için de kanunları bir silah gibi kullandıklarını savunuyordu. Diğer bir görüşe göre ise; insan haklı olmaya değil, kuvvetli olmaya bakmalıydı…

Aradan geçen yüzlerce yıla rağmen, insanoğlunun bu çatışmada çok mesafe alamadığına hemen hemen her gün, her olayda tanıklık ediyoruz, ne yazık ki!

Hikâyeyi yönlendirmek

Türkiye coğrafyasının etkilenen kısımları da düşünüldüğünde neredeyse tamamının deprem bölgesinde olduğu bilinmekte. Fakat yıllardır ülke yönetiminin öyle ya da böyle bir kademesinde yer alan kişiler,

yaşanan deprem/ler sanki sürprizmiş gibi yorumlar yapmakta ve depreme dayanıklı yaşam alanları

üretme fikrini ortaya koyan ilk kişiymiş gibi davranmaktadır.

 Haliyle, yorumu yapanlar, gücü ellerinde bulundurdukları için hikâyeyi de kontrol ederek, diledikleri gibi yönlendirmektedir... Yüzyılın felaketinin yarattığı yıkıcı, kötücül etkiden fırsat devşirmeye çalışılmaktadır!

Fırsatın hedef bölgesi olarak yine aynı argümanlar üzerinden hareket edilerek, İstanbul gösterilmektedir.

Gazetemiz “Ekonomi”nin haberine göre; mega kentte 2000 yılı ve öncesinde yapılmış bina sayısı 818 bin 339. Bu konutların 264 bini 1980 öncesinde yapılmış. Rapora göre, İstanbul’da yaşanabilecek 7,5 ve üzeri şiddetli bir depremde 13 bin 500 binanın çok ağır hasar görebileceği öngörülmektedir… Sadece bu tabloya bakıldığında bile İstanbul özelinden hareket edilerek ülke çapında yaşanabilir, güvenli konut seferberliğine girilmesi elbette bir zorunluluktur! Burada tartışılması gereken konu, kentsel dönüşüme gidilmesinden ziyade bunun nasıl hayata geçirilmesi gerektiğidir!

Neden istemesin?

Türkiye’de gerek hükümet ve gerekse yerel idare yöneticileri yıllardır görevlerinin başında… Söz konusu binalara daha birkaç yıl önce oturulabilir raporunun yanı sıra imar affı getirilerek iskânlı tapuları, hem de yine vatandaştan ciddi bedeller alınarak dağıtıldı…

Hal böyleyken, halkın güvenini kazanmış, umudu olmuş siyasetçilerden bile, “Kentsel dönüşüme direnenleri, kolundan tutup atın” gibi şaşırtıcı açıklamalara tanıklık etmekteyiz! Şimdi her şeyden önce aklı kullanarak, şu soruyu sormalıyız kendimize; bir insan yaşadığı konutun, güvenli, yaşanılır hale gelmesini neden istemesin?

SGK verilerine göre; Türkiye’de 2022 Ekim ayında 13,1 milyon emekli bulunmakta. Bugün EYT’lileri de hesaba kattığımızda bu rakam 15 milyonu geçiyor. TÜİK, 2022 Mart ayı verilerine göre ise, ücretli çalışan sayısı 13,8 milyon civarında. 2020 yılında çalışanların yüzde 42’si asgari ücretli.

Bu hesaplamalara kabaca bakıldığında yaklaşık 20 milyon kişi asgari ücret ve emekli maaşıyla geçimini sağlamakta. Bu kişilerin bakmakla yükümlü olduğu ve işgücü dışında kalan, geliri olmayan eş ve çocukları da hesaba katarsak, Türkiye nüfusunun neredeyse yarısı asgari ücret ve emeklilik gelirleriyle yaşamını sürdürmekte... 

Devlet adamlığı

Devlet adamlığı; politikacı, bürokrat veya diplomat olarak uzun süre görev almış ve saygınlık kazanmış kişiler için kullanılan bir terimdir. Salt, bu görevlerde yer almış olmak başlı başına devlet adamı olmak için yeterli değildir. Bulunduğu iş ve görev tanımının içi doldurulmalı, kendisini oraya layık görenlere gereken güveni vermeli ve saygınlık kazanmalıdır. Dolayısıyla ürettiği fikirler yeni, yenilikçi, kabul gören, uygulanabilir olmalıdır…

Seçtikleri, güvendikleri yöneticilerin verdikleri izin, tapu vb. belgelere dayanarak tüm birikimlerini barınma ihtiyaçlarına yatıran insanlara, konutlarını yıkarak, yenilerini  “maliyetine” vereceklerini

(satacaklarını) söylemek için devlet adamı olmaya gerek yoktur! Bunun için birkaç müteahhit ve vatandaşın bankalardaki şişkin birikimleri fazlasıyla yeterlidir!

Deprem bölgesi olan ülkemizde güvenli yaşam alanları konusunda bir devrim yapılacaksa bu, yukarıda açıkladığımız gelir düzeyi dikkate alınarak oluşturulacak ciddi, sürdürülebilir bir finansman modeliyle ve yerinde dönüşümle gerçekleşebilir… Yaşadığımız büyük yıkımı fırsata ve fırsatçılığa değil, ancak “krizi faydaya çevirerek” devlet adamı olunabilir. İnsan, toplum, ülke, dünya, doğa için faydaya…

Kaynak:

1)Platon-Devlet /  Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları Çeviri: Sabahattin Eyüboğlu-M.Ali Cimcoz

2)SGK

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Vizyon tuzağı 19 Nisan 2024