Krizin adı yok

Ömer Faruk ÇOLAK
Ömer Faruk ÇOLAK EKONOMİ ATLASI

Dünya Bankası, pazartesi günü “Düşen Uzun Vadeli Büyüme Beklentileri: Eğilimler, Beklentiler ve Politikalar” (Falling Long-Term Growth Prospects: Trends, Expectations, and Policies) başlıklı bir rapor yayımladı. Raporu iki iktisatçı derlemiş ise de yazar sayısı daha fazla.  

Rapor, gelecek on yıl için dünya ekonomisinin karşı karşıya olduğu/olacağı riskleri ve bu risklere karşı alınan politika önlemlerini ayrıntılı bir şekilde anlatıyor. Önce raporda yapılan tespitleri ve sonuçlarını kısaca sıralayalım:

-       Covid-19 ve Rusya-Ukrayna Savaşı, küresel ekonominin uzun vadeli büyüme potansiyelini düşürdü. Bu, dünya için daha fazla yoksulluk ve daha az kullanılabilir kaynak demek. Bundan dolayı gelecek on yılı kaybedebiliriz.

-       Üstelik bu dönemde iklim değişikliğinin etkileriyle ciddi bir mücadele verilmek zorunda.

-       Krizler arka arkaya geliyor. Önce ekonomileri felç eden ve sağlık sistemlerini zorlayan salgın (bundan önce 2008 Krizi’nin etkileri halen devam ediyordu), buna bağlı olarak gelen küresel tedarik zincirlerinin bozulması ve uluslararası ticari ilişkilerin zedelenmesi. Ardından Rusya'nın Ukrayna'yı işgali. Son olarak da bir ay içinde yaşadığımız bankacılık krizi, ekonomik büyümeyi tehdit etmekte. 

30 yılın en düşük büyümesi olacak

Rapor, bu tehditler nedeniyle, ortalama küresel büyüme oranının 2023 ile 2030 arasında 30 yılın en düşük düzeyi olan yüzde 2,2'ye düşeceğini öngörmekte. Düşüş, 2000'den 2010'a kadar yıllık ortalama yüzde 6 oranında büyüyen gelişmekte olan ekonomiler için daha da belirgin olacak; bu oran önümüzdeki on yılda yüzde 4'e düşebilir.

“Kayıp bir on yıl yaklaşıyor”

Dünya Bankası'nın başkan yardımcısı Indermit Gill, “Küresel ekonomi için kayıp bir on yıl yaklaşıyor olabilir. Potansiyel büyümede devam eden düşüşün, dünyanın, inatçı yoksulluk, farklılaşan gelirler ve iklim değişikliği gibi, zamanımıza özgü, genişleyen bir dizi zorlukla başa çıkma yeteneği üzerinde ciddi etkileri var." dedi.

Raporun 1990-2008’i Altın Çağ
olarak nitelendirmesi ilginç

İlginç bir vurgu da raporda kalkınmanın “Altın Çağı”nın sona ermekte olduğu saptamasının yapılması. İlginç diyoruz, çünkü kapitalizmin Altın Çağı 1950-1970 dönemidir. Küreselleşmenin etkili olduğu 1990-2008 dönemine Altın Çağ demek aslında küreselleşmeyi dolaylı yoldan savunmak demek. Halbuki bu dönemde birçok bölgede kriz çıktı. Daha da önemlisi, eğer bugün küresel borç stoku 300 trilyon dolara ulaştıysa bunun nedeni Dünya Bankası raporunu yazanların görmek istemediği küreselleşme ya da finansal serbestleşmedir. Niyetleri bu olunca krizin adını da koyamıyorlar.

Raporda önerilen çözümlere şüpheyle bakmak gerekiyor

Finansal serbestleşme artık 1789 Fransız Devrimi’nde olduğu gibi kendi evlatlarını (bankaları) yok etmekte. Dolayısıyla gelecek on yılı kayıp olarak nitelendirerek kenara çekilmek kolaya kaçmak. Yazarlar, sorunları algılamaktan kaçındıkları için önerdikleri şu çözümlere de şüpheyle bakmak gerekir:

-       Politika yapıcıların, uzun süredir dünya çapındaki büyümenin motoru olan Çin gibi ülkelerin hızlı ekonomik genişlemelerine bel bağlamaktan vazgeçip küresel zorlukları çözmek için daha yaratıcı olmaları gerekmekte.

-       Uluslararası para ve maliye politikası daha yakından uyumlu hale getirilmeli. 

-       Yatırımı hızlandırın: Ulaşım ve enerji, iklim açısından akıllı tarım ve üretim ile toprak ve su sistemleri gibi alanlarda, temel iklim hedefleriyle uyumlu sağlam yatırımlar, potansiyel büyümeyi yılda yüzde 0,3'e kadar arttırabilir ve aynı zamanda dayanıklılığı güçlendirebilir.  

-       Ticaret maliyetlerini azaltın: Çoğunlukla nakliye, lojistik ve düzenlemelerle ilişkili olan ticaret maliyetleri, günümüzde uluslararası ticareti yapılan malların maliyetini fiilen iki katına çıkarttı. En yüksek nakliye ve lojistik maliyetlerine sahip ülkeler, en düşük nakliye ve lojistik maliyetlerine sahip ülkelerin ticareti kolaylaştırma ve diğer uygulamalarını benimseyerek ticaret maliyetlerini yarı yarıya azaltabilir. Ayrıca ticaret maliyetleri, birçok ülkenin gümrük tarifelerinde bulunan karbon yoğun mallara yönelik mevcut önyargıyı ve çevre dostu mal ve hizmetlere erişim üzerindeki kısıtlamaları ortadan kaldırarak iklim dostu yöntemlerle azaltılabilir.

-       Hizmetlerden yararlanın: Hizmetler sektörü, ekonomik büyümenin yeni motoru olabilir. Bilgi ve iletişim teknolojisiyle ilgili dijital olarak sunulan profesyonel hizmetlerin ihracatının toplam ihracat içindeki pay, 2019'da %40 iken oran 2021 yüzde 50'ye ulaştı.  

-       İş gücüne katılımı arttırın: 2030'a kadar potansiyel GSYH büyümesinde beklenen yavaşlamanın yaklaşık yarısı, çalışma çağındaki nüfusun azalması ve toplumlar yaşlandıkça iş gücüne katılımın azalması da dahil olmak üzere değişen demografiye bağlanabilir. Genel iş gücü katılım oranlarını rekor seviyedeki en iyi on yıllık artışla arttırmak, küresel potansiyel büyüme oranlarını 2030'a kadar yılda yüzde 0,2'ye kadar arttırabilir.  

-       Küresel iş birliği güçlendirilmeli.

Raporun önerdiği çözümler farklı tümcelerle on yıl, yirmi yıl önce de yapılıyordu. İşe yaramadı.  

Dünya Bankası’nın araştırmacıları William Shakespeare’in yapıtlarında olduğu gibi oyun içinde oyun arayışında. Çünkü kriz, tekelleşme eğilimi artan, finansal oligarşinin egemenliği altına giren kapitalizm krizi. Bu kapitalizmin savunucularının servetleri ve gelirleri o kadar arttı ki, refah ülkesi olarak gösterilen ABD’de toplam servetin yüzde 35’i nüfusun sadece yüzde 1’ine, yine servetin yüzde 70’i, nüfusun yüzde 10’una ait.

Dolayısıyla Dünya Bankası’nın bu tür raporlarda sergiledikleri benzer oyunları o kadar çok seyrettik ki, inandırıcılığı kalmadı. Krizin çözümü verimliliğe dayalı, şeffaf, iyi denetlenen kamu ağırlıklı bir iktisadi yapı kurulmasından geçiyor. Türkiye’de bu yapı vardı, ancak AKP, miyop bakışı nedeniyle bu altyapıyı yok etti. Şimdi yeniden kurulacak. Fakat bu defa daha yüksek maliyetli olacak. Bakalım bu maliyet gelir sahipleri arasında eşit dağıtılacak mı? Asıl soru bu.

Okuma Önerisi: Francesco Boldizzoni, Kapitalizmin Sonuna Dair Kehanetler.

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Enflasyonun bedeli  03 Nisan 2024
TCMB çıplak 20 Mart 2024
İktisatçılar korosu 28 Şubat 2024