Kültür, sanayi, ihracat ve Almanya

Serbest Kürsü
Serbest Kürsü

Almanya: Kültür, sanayi, ihracat

Burak Önder

Avrupa Birliği’nin (AB) en önemli ve en büyük pazarı konumunda olan Almanya yüksek teknolojik alt yapısı ve güçlü ekonomisi ile sadece AB’nin değil dünya ekonomisi ve siyasetinde de kilit ülkelerin başında geliyor. 16 eyaletten oluşan Almanya Federal Cumhuriyeti, 83 milyon nüfusu ile AB ülkeleri arasında en büyük nüfusa sahip. 83 milyon nüfusun yaklaşık %20’si göçmen kökenli vatandaşlar ve %9’unu yabancılardan oluşmakta. Yabancı nüfus içinde Türk, İtalyan, Yunan, Polonyalı, Hırvat, Avusturyalı, Bosna-Hersek’li göçmenler bulunmakta ve dünyada en fazla Türk diasporasına ev sahipliği yapan ülke konumunda. Sayısı 3,5 milyonu bulan yurttaşlarımız Almanya’nın ekonomisine ve sosyal hayatına önemli katkıda bulunmakta.

16 eyaletten oluşan Federal Almanya

Almanya’yı anlamak için önce eyalet sistemini anlamamız gerek. Almanya; Baden-Württemberg, Bavyera, Berlin, Brandenburg, Hamburg, Hessen, Mecklenburg-Ön, Pomeranya, Aşağı Saksonya, Kuzey Ren-Vestfalya, Rheinland-Pfalz, Saarland, Saksonya, Saksonya-Anhalt, Schleswing-Holstein, Thüringen olmak üzere 16 eyaletten oluşmakta. Her bir eyalette ayrı bir hükümetin ve başbakanın olduğu bir yapı bulunmakta. Bu eyaletlerin hem nüfus hem de oluşturdukları ekonomik değer açısından birçok ülkeden büyük ölçekte olduğu unutulmamalı.

Her eyaletin farklı özellikleri, yapısı ve dinamikleri var. Konvansiyonel bir yaklaşım yerine sektörlerimizin ve firmalarımızın Almanya pazarına yaklaşırken bu yapıyı göz önünde bulundurmaları önemli. Yani her bir eyaleti bir ülke gibi düşünebilirsiniz. Bunun yanında iş dünyası ve sivil toplum örgütlerinin, federal birimlerin yanı sıra, eyalet düzeyinde de ticaret ve sanayi odaları ile iş dünyası dernekleri gibi ekonomik otoritelerle irtibatta olmaları önemli.

“Made in Germany’’ ve ülke markası

Terminolojide “country branding’’ olarak geçen ülke markasının, ülke ekonomileri için ne kadar önemli olduğu hepimizin malumu. Hepimiz farkında olalım ya da olmayalım, ürün etiketleri üzerinde gördüğümüz Made in PRC, Made in Italy, Made in Japan ya da Made in Germany gibi ülke markaları satın alma kararlarımızda bir şekilde etkili olmakta. Dünyanın her yerinde “Made in PRC” etiketli üründe “fiyatı’’, “Made in Italy’’ etiketli üründe ‘’tasarımı’’ ya da “Made in Germany” etiketli üründe “kaliteyi’’ algılarız.

Birçoğumuzda olduğu gibi ben de; ister makine olsun, ister otomotiv, Made in Germany markasını gördüğümde aklıma kalite ve sağlamlık geliyor.

Konu açılmışken, dünyada ‘’Made in Turkiye’’ denince algı ne oluyor? Biz ihracatçılar olarak ne algılanmasını isteriz? Ülke markamız için neler yapmalıyız? Ne yazık ki kur, enflasyon ve faiz sarmalından çıkamadığımız sürece bu konular üzerine tartışmak mümkün gözükmüyor.

Alman ekonomisi

Çok iyi bir lojistik verimlilik ve çok iyi çalışan bir Eximbank sistemi var

Temel ekonomik göstergelere baktığımızda Almanya’nın Avrupa’da birinci, dünyada ise ABD, Çin ve Japonya’dan sonra dördüncü en büyük ekonomiye sahip olduğunu görüyoruz.  Almanya’nın böylesine güçlü bir ekonomiye sahip olmasının nedeni; katma değeri yüksek ürünler üretmeleri, lojistik alt yapısının güçlü olması ve kaliteli sanayi ürünleri ihraç etmesi olarak gösteriliyor.

Dünya Bankası’nın iki yılda bir düzenlediği Lojistik Performans Endeksi'ndeki sıralama ülkelerin gümrük, altyapı, uluslararası gönderiler, lojistik yeterlilik, takip ve izleme ve zamanında teslimat kriterlerine göre belirleniyor. Bu endekse göre Almanya 160 ülke arasında birinci sırada yer almakta.  

İhracatı yüksek olan ülkelere baktığımda iki özelliği gördüğümü bu vesile ile söylemek isterim. Çok iyi bir lojistik verimlilik ve çok iyi çalışan bir Eximbank sistemi. Lojistik altyapı ve verimlilik olmadan bırakın ihracatı, üretimde de verimliliği yakalayamayız. Ne yazık ki ülkemizde ihracatın sorunları konuşulduğunda hala döviz kurunu merkez alan bir anlayış söz konusu. Hâlbuki ihracatta lojistik maliyeler ve verimlilik konusu ısrarla üzerine gidilmesi gereken önemli bir konu. 

Dünyada ihracat ve ithalat sıralamasına baktığımızda Almaya, Çin ve ABD’den sonra üçüncü sırada yer almakta. Ayrıca, Çin’den sonra en fazla dış ticaret fazlası veren ikinci ülke konumunda.

Alman Ekonomisi için imalat sanayi ve hizmetler sektörü lokomotif sektörler. En önemli imalat sektörleri aslında hepimizin bildiği sanayi makineleri, otomotiv ve kimya sanayi gelmekte. Öteyandan Almanya’nın gıdada kendi kendine yeterlilik oranı %70’ler düzeyinde. Yenilenebilir enerji alanında ise AB ülkeleri arasında ilk sırada.

Almanya’da imalat sanayii toplamda 1,9 trilyon Euro ciro gerçekleştirmiş. Kısaca alt sektörlere baktığımızda 438 milyar Euro ile otomotiv sektörü, 256 milyar Euro ile makine sanayi, 200 milyar Euro ile kimya ve eczacılık ürünleri, 186 milyar Euro ile gıda endüstrisi en fazla payı almış durumda.

Alman sanayii 2010’lu yılların başından itibaren dijitalleşme ve karbon emisyon oranlarının azaltılması konularında bir dönüşüm içinde. Bildiğiniz üzere ‘’endüstri 4.0’’ terimi ilk kez 2011 yılında Almanya Hannover Fuarı’nda kullanıldı. Almanya bu devrime öncülük ediyor. Diğer taraftan son yıllarda ismini çokça duyduğumuz, karbon emisyonunu azaltmayı hedefleyen ‘’Yeşil Mutabakat’’ kavramını da yine Almanya ortaya koymuştur. Almanya ve AB’ye olan ihracatımızda önümüzdeki yıllarda bu konular daha çok gündemde olacağa benziyor.

Sanayileşmeye 19. yy’da ve erken 20. yy’da başlayan diğer ülkelerde olduğu gibi Almanya’da da hizmetler sektörünün önemi giderek artmış. Geçen haftaki yazımda sanayi devriminin başladığı İngiltere’de dahi, sanayi sektörünün payının her geçen yıl azaldığını, bununla birlikte hizmetler sektörünün her geçen yıl payını artırdığını belirtmiştim. Almaya ekonomisi de yaklaşık olarak, %70 oranında hizmetler sektörü, %29 imalat sanayii ve %1 tarım, ormancılık ve balıkçılık sektörlerinden oluşmakta.

Almanya’da ihracatın yarıdan fazlasını sermaye malları oluşturmakta. İhracatta en büyük payı makinalar, mekanik cihazlar ve aletleri, motorlu kara taşıtları, elektrikli makine ve cihazları ve eczacılık ürünleri almakta.

İhracatta en büyük partnerleri ABD, Çin, Fransa, Hollanda, Polonya, İtalya, Avusturya ve İngiltere olurken ihracatının yaklaşık %68’ini Avrupa kıtası ülkelerine, %13’ünü Amerika kıtasına, %1,8’ini Afrika kıtasına yapmakta. Avrupa’nın ortasında güçlü bir üretici olması ve lojistik imkân ve kabiliyetleri Avrupa pazarında Almanya’yı başat konumuna getiriyor.

Almanya’nın ithalatına baktığımızda ise elektrikli makinalar ve cihazlar, makinalar, mekanik cihazlar ve aletler, motorlu kara taşıtları, mineral yağlar ve yakıtlar, eczacılık ürünlerini görüyoruz.

İthalatında en önemli ortakları ise Çin, Hollanda, ABD, Polonya, İtalya, Fransa ve Çekya olarak sıralanmakta. 2019 yılından buyana Çin’e güvenin devamlı azaldığı ve bu süreçte Çin’e yapılan yatırımların %60 azaldığı söyleniyor.

Almanya’nın en önemli özelliklerinden biri Avrupa’nın en önemli araştırma merkezi olması.  Ar-Ge harcamalarına yıllık 100 milyon Euro’ya varan teşviklerin verildiği biliniyor. Yapılan tüm bu çalışmalar Almanya’yı dünyanın en önde gelen inovasyon merkezlerinden biri haline getiriyor.

Yine Dünya Bankası’nın her yıl yayınladığı İş Yapma Kolaylığı Endeksi’ne göre Almanya, 190 ülke arasında yirmi ikinci sırada yer almakta.

Fuarlar ülkesi

Almanya’nın fuarlar konusunda ne kadar başarılı olduğu hepimizin malumu. Fuarları ciddi bir disiplin ve ekosistem ile yapıyorlar. Otel, gastronomi, ulaşım, sektörlerine doğrudan etkisi olan fuarlar ülke ekonomisi içinde çok önemli bir rol oynuyor. Belediyeler gibi kar amacı gütmeyen kurumların bu fuarların ortakları olduğu söyleniyor. Eğer bir şehirde belli bir ürün grubuna yönelik fuar yapılıyorsa, farklı bir şehir aynı ürün grubunu içine alan bir fuar yapamıyor.

Dünyaca bilinen bu fuarlar, ülkenin farklı eyaletlerde ve şehirlerde yapılarak ülkenin tamamına hizmet eden anlayışı ortaya koyuluyor. Fuara gittiğinizde taksi şoföründen restoran şefine herkes hangi fuarın olduğunu biliyor. Şehir fuarı, fuar şehri yaşıyor.

E-ticaret

Dünyadaki en büyük e-ticaret pazarlarından biri Almanya. Elli milyon kişi online ticaret yapmakta ve özellikle pandemiden sonra e-ticaret daha da hız kazanmış durumda. Artık pazar yerlerinden satış yapan satıcılar bile ithalat yapar duruma gelmiş. Bu pazara yaklaşırken modern ve geleneksel pazar kadar, online ticareti de gündeme almak gerek.

Türkiye-Almanya Dış Ticaret Verileri

Almanya’nın ihracatından ve ithalatından %1,5’lik pay alıyoruz

 

Federal Almanya Cumhuriyeti en yoğun ticari ilişkimizin olduğu ülke konumunda. Almanya ihracatımızda birinci sırada yer alırken, ithalatımızda ise Çin’den sonra ikinci sırada yer almakta. Almanya’nın ihracatından ve ithalatından %1,5’lik pay alıyoruz.

İhracatımızın yaklaşık %50’lik kısmını hazır giyim, otomotiv ve otomotiv yan sanayi ve makineler oluşturuyor. Hemen arkasından gıda ve yem, tekstil, metal ürünleri, kauçuk ve plastik ürünleri ve elektik ekipmanları izliyor.

2013 yılında kurulan Jetco (Ekonomik ve Ticari Ortaklık Komitesi) ile Almanya ve Türkiye Ticaret Bakanlarının her yıl düzenlenecek toplantıyla sektörler üstü bir platformun kurulması planlanmış. İlk toplantı pandemiden önce 2018 yılında gerçekleştikten sonra ikinci toplantı 2021 yılında ve son toplantı da Ekim 2022 yılında her iki ülke bakanlarının katılımı ile Almanya’da düzenlenmiş.

Almanya dış ticaretimizde çok önemli bir ortağımız. Gerek istedikleri testlerin maliyetleri, gerekse yeşil mutabakat ve diğer taraftan sosyal uygunluk denetimleri önümüzdeki dönemde ince ince çalışmamız gereken konular.

 

Pazarda dikkat edilmesi gereken konular

Almanlar tedarik zincirinin öneminin farkındalar. Ticaretin odak noktasının komşu ve çevre ülkelerden oluşacağı söyleniyor. Ülke olarak sevkiyat, depolama ve dağıtım ağımız dâhil lojistik kabiliyetlerimizi artırmalıyız.

Almanya pazarı oturmuş ve doymuş bir pazar. Yeni kontaklardan randevu almayı bırakın, hali hazırda çalıştığınız kurumsal firmalardan bile randevu almak çok kolay değil. Alman iş yapış disiplini hepimizin malumu. Yapacağınız iş seyahati öncesi randevularınızı çok öncesinden almanız gerek. Randevunuzda zamanında orada olmanız çok daha önemli. Toplantıda neler konuşacağınıza ve neler sunacağınıza öncesinde hazırlanmanızı tavsiye ederim.

Oturmuş ve doymuş pazar özelliğinden dolayı, orta-uzun vadeli düşünülmesi gereken pazarlar arasında olan Almanya’ya hemen ihracat yapmayı beklemeyin, biraz zaman alacaktır.

Neler yapabiliriz?

  1. Almanya pazarına çalışırken eyalet bazında çalışılması gerekir. Eyalet bazında bilgi üretmek ilk adım olmalıdır. Eyaletlerin demografik ve pazarın kozmopolit yapısını da içine alan, pazardaki trendleri, alışkanlıkları, potansiyeli, mevcut rakipleri ile alakalı pazar araştırma raporlarının hazırlanması ve firmalarla paylaşılması önemli.
  2. Almanya çevre duyarlığı yüksek bir ülkedir. Karbon ayak izi ve karbon salınımı konularında bir an önce çalışmaya başlamak, yakın gelecekteki ihracatımız için önemli bir adım olacaktır.
  3. Karbon ayak izinden sonraki adım su ayak izi olacaktır. Üretirken su kullanımı yapan firmalarımızın şimdiden bu konu üzerine çalışmalara başlaması gerek.
  4. Almanya gibi üretimde, ihracatta, ticarette oturmuş bir pazarda kesinlikle genel ticaret heyeti yapılmamalı. Yapılacak sektörel heyetlere son derece titiz bir çalışma ile hazırlanılmalı.
  5. Almanya’nın da Uzak Doğu’ya ve özellikle Çin’e olan bağımlılıktan şikâyetçi olduğunu biliyoruz. Ülke ve AB bölgesine yayılmış çok sayıda organize perakende firmaları var. Bu firmaların ülkemizde lezyon ofis açmaları teşvik edilip, desteklenebilir.
  6. Büyükelçilik, Ticaret Müşavirliklerimiz ve TİM koordinasyonunda bu büyük zincirler ülkemizde VIP Satınalma heyeti ile ağırlanabilir. Bu heyetler hala konvansiyonel metotlarla yapılmaya çalışılıyor, bu noktada yenilikçi bir bakış açısı kazanılarak heyetlerin yapılması ve her defasında üstüne konularak geliştirilmesi önemli bir husus.
  7. Yapacağımız her ihracat aktivitesinde, o ülkede faaliyet gösteren e-ticaret firmalarını da içine alan bir model geliştirilmeli. Ülkemizdeki ihracatçı firmalarımızın e-comerce friendly (e-ticaret dostu) sistemine geçmeleri teşvik edilmeli.
  8. Lojistik alt yapımız, verimliliğimiz ve lojistik maliyetlerimiz konusunda çok ciddi çalışmalar yürütmeliyiz. Gümrük, iç nakliye, liman masraflarından başlayarak lojistik maliyetlerimizi azaltacak çalışmalar yürütmeliyiz.
  9. Bunun yanında firmalarımız da Almaya içinde lojistik kabiliyetlerini artıracak know-how çalışmaları yapmalı. Bu ülkelerde iç lojistiği düşünecek bir anlayışı şimdiden kurgulamalıyız.

 

 

Türkiye’de sağcılar Necip Fazıl, solcular Nazım Hikmet okur fakat Almanya’da herkes Goethe okur

Alman tarihi, kültürel-sosyal gelişimi ve Alman ekonomik mucizesini öğrenmenin ve anlamanın önemli bir kazanım olacağını düşünürüm.

Almanlar; Nazi zulmü, SSCB işgali ve savaşlarla çok acılar yaşamış, tüm bu fiziksel zorlukların yanında patentlerine yani fikri mülkiyet haklarına savaş tazminatı sayılarak el konulmuş olmasına rağmen yaşadığı acılardan sonuç çıkarabilmeyi becermiş, değerler zinciri oluşturabilmiş bir toplum.  Savaşın getirdiği yıkımdan kurtularak Avrupa'nın ve dünyanın kalkınmış ülkeleri arasına girmeyi de başarmışlardır. 

Tüm bu gelişimi sadece ekonomik olgularla anlatmak doğru olmaz, bu gelişimi daha iyi anlayabilmek için Frankfurt Okulu’nu da incelemek gerek. 1923 de kurulan ve sosyoloji, psikoloji (psikanaliz), tarih, estetik, felsefe gibi farklı disiplinlerden entelektüelleri bir araya getiren bir düşünce akımı olan Frankfurt okulu hem kapitalizmi hem de sosyalizmi eleştiren bir yaklaşımı olmuş. Karanlık ve zor zamanlarda topluma fener olmayı becermiş.

Bunu ülkemizde söylemek çok kolay değil ancak yüksek sesle tekrar etmek gerek. Geçen haftaki yazımda belirttiğim gibi kültür sanayiden daha önemlidir. Ancak kültürel gelişme ile birlikte sanayi ve ekonomide gelişmemizi sağlayabiliriz.

THY 13 farklı noktaya uçuş yapıyor

Türk Hava Yolları Almanya’da; Berlin, Bremen, Düsseldorf, Frankfurt, Hamburg, Hannover, Köln, Friedrichshafen, Karlsruhe,  Leipzig, Nürnberg, Münih ve Stuttgart olmak üzere 13 farklı noktaya direkt uçuşa sahip. Uçakla 3 saatte ulaşabildiğimiz Almanya ile aramızda iki saat zaman farkı bulunmakta. Vize almak son yıllarda zorlaştığı için, vizenizi aldıktan sonra programınızı yapmanızı öneririm. Eğer Almanya Konsolosluğu’ndan vizenizi aldıysanız, AB bölgesine ilk girişinizi muhakkak Almanya’dan yapmalısınız. Diğer önemli noktaysa, eğer farklı bir AB ülkesinden vizenizi aldıysanız, muhakkak ilk AB girişini vizenizi aldığınız ülkeden yapmanız. Aksi takdirde hem ceza ile hem de bir dahaki vize başvurunuzda zorluklarla karşılaşabilirsiniz. Araç kiralamanız durumunda park konusunu muhakkak göz önünde bulundurun. Ücretsiz otoparkı olan otelleri tercih edin ve tabi ki trafik kurallarına uyun. Gerek kamu otoriteleri gerekse halk kurallar noktasında çok hassas.  Güvenlik konusunda bir sıkıntı yaşayacağınızı düşünmüyorum, Almanya’da güvenle seyahatinizi yapabilirsiniz.

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Vizyon tuzağı 19 Nisan 2024
Lityum arzı 16 Nisan 2024