Küresel ekonomide baz senaryo; Resesyon ve dezenflasyon

Erhan ASLANOĞLU
Erhan ASLANOĞLU Ekonomi ve Piyasalar

Pandemi başladığından bu yana tarihi bir süreçteyiz. 2020 yılında küresel ekonomi yüzde 3,1 daraldı. İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana en sert daralma gerçekleşti. 2021 yılında küresel büyüme 1950’li yıllardan bu yana en yüksek orana ulaştı ve yüzde 6,1 oldu. Bu yılın başında büyüme beklentileri yüzde 4,7 idi. Yavaşlama olsa bile güçlü bir büyüme beklentisi vardı. Rusya -Ukrayna savaşı ile birlikte beklentiler önce yüzde 4’lere, daha sonra yüzde 3,5’lara ve son dönemlerde yüzde 3’lerin altına geriledi. İş dünyasının bu yılın başında yaptığı bütçelere göre büyüme açısından oldukça yanıltıcı bir yıl oldu. Bir başka yanılma alanı enflasyon oldu. Geçici ve çok yükselmeyeceği düşünülen enflasyon beklentilerin çok üzerine çıktı ve OECD ortalaması yüzde 10’lara geldi.

Stagflasyon geldi

Enflasyonun beklenenden çok hızlı yükselmesi başta Fed olmak üzere merkez bankalarını harekete geçirdi ve güçlü faiz artırımları peş peşe geldi. Büyümeyi yavaşlatan bir başka faktör de para politikaları oldu. Dolayısıyla 2023’e başta Euro bölgesi olmak üzere, büyümede sert yavaşlama ve enflasyonun beraberce yaşandığı stagflasyon ortamında giriyoruz. 2021 yılında yüzde 5’den fazla büyüyen Euro Bölgesi büyüme hızı bu yılın üçüncü çeyreğinde yüzde 0’lara yaklaştı. Geçen yıl yüzde 1,5’larda olan enflasyon yüzde 10’ları geçti.

Resesyon ve dezenflasyona gidiyoruz.

2023’e yılında küresel resesyon ihtimali oldukça artmış durumda. Küresel ekonomide büyüme yüzde 2,5 altına giderse genellikle resesyon olarak yorumlanır. O noktaya muhtemelen geleceğiz ve bu durumda dünya ekonomisinin en az üçte biri negatif büyümeyi görmüş olacak. Resesyona doğru giden bir ekonomi talep düşüşü ile zaten dezenflasyonu da getirir. Diğer taraftan, tedarik zincirindeki normalleşme, ulaşım ve enerji maliyetlerindeki gerileme de enflasyon düşüşünü destekleyecektir. Merkez bankaları da bu eğilimin terse dönmemesi için sıkılaştırma kararlılığını başta Fed olmak üzere gösteriyorlar. Bu çerçevede, 2023 yılını eğer iki kelime ile özetlemek gerekirse büyük ihtimalle resesyon ve dezenflasyon yılı olacağını söyleyebiliriz.

Resesyonu derinleştirebilecek riskler

Yazımızın başında da vurguladığımız gibi tarihi bir süreçten geçiyoruz ve bunun bir anda bitmesini beklemek de çok gerçekçi değil. Bir değişim ve dönüşüm dönemindeyiz. Başta jeopolitik olmak üzere öngöremediğimiz birçok gelişme tahminleri değiştirebilir. Küresel ekonomide bizleri büyük bir ihtimal ile resesyon ve dezenflasyonun beklediğini biliyoruz ama bunların boyutu konusunda birçok belirsizlik de bulunuyor. Örneğin, COVID ile mücadelede çok sert önlemlerle giden Çin bugünlerde tam tersi neredeyse sıfır kontrole doğru gidiyor. Kapanmalarla iç talebi ciddi zayıflayan Çin önümüzdeki süreçte büyümesini hızlandırabilir. Bu durum küresel resesyonun şiddetini azaltabilir. Fakat bu durum Çin’in sağlık sorununu çok ciddi boyutlara götürerek tam tersi bir etkide de bulunabilir. İlk senaryo şimdilik daha ağır basıyor. Bu senaryonun riski, talebi, enerji fiyatları ve taşıma maliyetlerini arttırarak enflasyonist baskıyı arttırması olabilir. Çin’in enerji talebini arttırması ve Rusya’nın Avrupa’ya doğal gaz akımını tamamen kesmesi Avrupa’nın stagflasyonunu derinleştirebilir. Çin’in hareketlenmesi ile küresel enflasyonun daha ısrarcı olması merkez bankalarını daha şahin hale getirerek eninde sonunda daha ağır bir resesyonu getirebilir. Bilinen jeopolitik risklerden Rusya -Ukrayna savaşının tekrar sıcak çatışmalara dönmesi, bunun ABD -Rusya gerginliğini arttırması kadar, Çin -Tayvan gerginliğinin ABD -Çin gerginliğini arttırması da olasılığı çok düşük olmayan senaryolar arasında.

Resesyon zorluklar içerir

Sonuç olarak, küresel ekonomide baz senaryo ılımlı bir resesyon ve dezenflasyon olmakla birlikte bunun daha derin bir resesyon ve ısrarcı enflasyona dönme ihtimali de bulunuyor. Baz senaryo zaman içerisinde emtia fiyatlarında, hisse senedi piyasalarında toparlama, ABD dolarında zayıflamayı getirir. Küresel ekonomide yaklaşık 300 triyon doları aşan çok yüksek bir borçluluk var. Eğer baz senaryoda kalırsak ülke ya da sektör bazında bir borç krizi ihtimali düşer. Buna karşın daha derin bir resesyona gidersek başta az gelişmiş ülkeler olmak üzere, birçok ülkede sektörel ve firma bazında temerrütler yaşanabilir. Emtia ve borsalar için olumsuz, ABD doları için olumlu yansımaları olur. Az ya da çok resesyon ihtimali yüksek olan bir yıl küresel ekonomi için kolay olmayacaktır.

Sevdiklerinizle beraber sağlıklı ve güzel bir yıl diliyorum.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
TL değerli mi? 28 Şubat 2024