Nas bilançosu keşke yalnızca 818 milyarlık TCMB zararı olsaydı

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ

Merkez Bankası’nın 2023 yılını 818 milyar lira zararla kapatması aslında sürpriz olmadı. Bilançodan hareketle yılın zaten 800-850 milyar lira arasında zararla kapatılacağı görülüyordu. Bu zararın nereden kaynaklandığı da belliydi; kur korumalı mevduattı en büyük etken, hatta temel etken.    Filmi biraz geri saralım... Peki kur korumalı mevduata neden ihtiyaç duyulmuş, böyle bir icada başvurulmuştu. Geldik her şeyin başladığı o güne, 2021’in 23 Eylülüne...     

23 Eylül 2021, Türkiye ekonomisi için milat sayılması gereken günlerden biri çünkü.      

O gün ne mi yaptık; tuttuk politika faizini indirme operasyonunu başlattık.       

Sonrasında yaşananları sanki biraz unutur gibi olmuştuk ki, Merkez Bankası’nın 818 milyar liralık devasa zararı tokat gibi indi suratımıza. Bu zarar çok büyük ölçüde kur korumalı mevduattan kaynaklanıyordu.       

Sevgili arkadaşım Mehmet Kaya dün Ekonomi’de yer alan haberinde KKM’nin toplam maliyetini yazdı. KKM’nin Hazine ve Merkez Bankası’na yükü 48 milyar doları bulmuştu.         

Prof. Fatih Özatay Hocamın Merkez Bankası’nın zararı konusundaki değerlendirmesi de bir cümlede her şeyi anlatıyordu:       

“Bir saçmalayarak ve enflasyonu patlatarak zarar etmek var, bir de işini düzgün yapıp enflasyonu düşürürken zarar etmek var.”       

Sahi Merkez Bankası faiz indirimiyle başlayan ve KKM ile devam eden süreçte bu kadar zarar ederken enflasyonu düşürebilmiş miydi, hayır!        

Peki başka göstergelerde bir iyileşme var mıydı; örneğin politika faizini indirme operasyonunun başlatıldığı günden sonrası, önceki dönemden daha iyi miydi, hayır!         

Milattan önce milattan sonra 

O gün var ya o gün, yani 23 Eylül 2021, başımıza neler açtı, neler...

Merkez Bankası’nın pek alışık olunmayan boyuttaki bu zararını görünce şaşırdık ama 23 Eylül’ün ceremesini aradan geçen iki buçuk yıldır her gün çekiyoruz.

Bugün 2021’in eylül ayını milat kabul ederek belli başlı göstergeler için bir “Milattan Önce-Milattan Sonra” grafik serisi hazırladık.       

Milattan önce diye nitelediğimiz dönem Eylül 2021’den önceki iki buçuk yılı, milattan sonra diye nitelediğimiz dönem de Eylül 2021’den sonraki iki buçuk yılı kapsıyor.       

Bu dönemlerin istisnası olan grafikler de var. Örneğin toplam dış borçta son veri 2023 sonuna ait ve biz de bu grafiği Aralık 2023’ten geriye doğru yine iki buçuk yıllık dönemler itibarıyla hazırladık. Aynı şekilde merkezi yönetim borcu ve iç borç stokunda da şubata kadar veri var ve bu ayı dikkate alarak iki buçuk yıllık dönemler oluşturduk. Cari dengede de 2023 sonuna kadar olan dönemlerden hareket ettik.       

Ama bu tür ay farklılıkları genel eğilimi zaten etkilemiyor. Sonuçta hep iki buçuk yılla iki buçuk yılı kıyasladık.         

Durum tam bir felaket!  

Tüm verilerin ortaya koyduğu gerçek şu...     

Adeta “818 milyar zarar da neymiş ki” dedirtecek boyutta bir felaket!       

İşte grafikler her şeyi söylüyor. Bazı artış farklılıkları var ki, insan “Meğer neler yaşamışız ve neler yaşamaya devam ediyoruz” demekten kendini alamıyor.      

Akaryakıta bakın akaryakıta!   

Bazı fiyat artışlarındaki farklar insanı hayrete düşürüyor.      

TÜFE önceki iki buçuk yılda yüzde 42, evet iki buçuk yılda yüzde 42 artmış; son iki buçuk yıldaki artış yüzde 275’i bulmuş. Üstelik bunlar TÜİK’in verileri ve ortalamayı gösteriyor. Özellikle gıdayı varın siz düşünün!          

Ama akaryakıt detayına inince TÜFE’deki artış farklılığı çok masum kalıyor.       

Eylül 2021’den önceki iki buçuk yılda benzin yüzde 18 zam görmüş, sonraki iki buçuk yıldaki zam oranı tam yüzde 439 olmuş.      

Aynı durum motorin ve LPG’de de söz konusu. Motorine bakın! Yüzde 15 artıştan yüzde 470 artışa gelinmiş.        

Ne uğruna?

Tamam, artış hızının böylesine tırmanmasında dış etkenler, özellikle enerji fiyatlarındaki artışlar da rol oynamıştır ama bu farkın en temel nedeni Türk parasının değer yitirmesidir.     

İyi de TL niye değer yitirdi? Kim artırdı dövizi?    

Dolar önceki iki buçuk yılda yüzde 56, son iki buçuk yılda ise yüzde 275 arttı.     

Üstelik yüzde 275’lik artış, Merkez Bankası’nın 818 milyar lira zarar etmesinin temel nedeni olan KKM’ye rağmen yaşandı. KKM’yi icat edip sözüm ona kuru tutacaktık!    

Hem kuru tutacağım diye KKM icat edip devlete 48 milyar dolarlık bir yük bindiriyorsun, hem de buna rağmen kuru tutamıyorsun. O kur artışı da tüm dengeleri bozuyor.     

Ama asıl denge bozucu adım için dönüp 23 Eylül 2021’e bakmak gerek!       

Unutkanlık mı, umursamazlık mı? 

Ne dersiniz, tüm toplum alzheimer mı olduk acaba! Uzak geçmişi çok iyi hatırlıyor, üstelik abarta abarta dile getiriyoruz da yakın geçmişi unutmuş görünüyoruz. Örneğin tüp kuyrukları hiç aklımızdan çıkmıyor da, gecenin bir yarısı yarım kilo et alabilmek için girilen kuyruklar sabaha adeta unutuluyor! Eylül 2021’den önceki iki buçuk yılı unuttuğumuz gibi...

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar