Orta vadeli beklentiler ve Fed

Orkun GÖDEK
Orkun GÖDEK Bakış Açısı

Yaz mevsiminin rehaveti hepimizde yavaş yavaş biterken, sürecin ivmesinin piyasalar nezdinde daha hızlı bir patikada gerçekleştiğini söylemek gayet mümkün. Bunu sadece global piyasalar ile koordinasyonu kopan yerel varlıklar özelinde değil, emtiadan FX ve hisse senedi işlemlerine dek global çapta da konuşabiliriz. Fed’in açtığı global sıkılaşma dalgası tüm kıtalar nezdinde genişleme sergilerken, Avrupa’nın açılan faiz makasını kapatma çabası küresel yavaşlama risklerini de hesap kitap içerisine dahil etmemizi zorunlu kılıyor.

Dünya enflasyonu ortalamada (GSYH ağırlıklandırılmış) yüzde 10 sınırına yakın seyrederken, öncü göstergeler ABD dışında daha belirgin şekilde yavaşlama sinyalleri veriyor. ABD’de ise ekonominin yapısı gereği farklılaşma şu aşamada sürpriz değil. Fed’in açtığı sıkılaşma penceresi şu an için apartmanın diğer katlarına da yayılmış durumda. Öyle ki ECB kendi tarihinde daha önce atmadığı +75bp faiz adımı aksiyonuna geçerek enflasyon beklentilerini kontrol altına alma ve kredibiliteyi en az hasar ile koruma gibi iki önemli başlığı yeniden karşımıza çıkarmış durumda.

Risk alma iştahı ciddi anlamda zayıflamış durumda. Şu aşamada herkesin odak noktasında 3 ana başlık yer alıyor: i) Fed’in para politikasını hangi patikada sürdüreceği ve orta vadeli faizlerde zirvenin görüleceği noktaya dair beklentiler ii) global yavaşlama endişelerinin yılın son çeyreğinde hangi hasar boyutuna ulaşabileceğine yönelik soru işaretleri iii) enflasyon ve küresel ekonomiye ait sorunların şirket karlılıkları üzerinde yaratacağı baskının yatırımcı nezdinde ne ölçekte fiyatlara giriş yapacağı.

Geride kalan haftada ABD hisse senetlerindeki değer kayıpları yüzde 5’li seviyelerde oluşurken, ABD hariç MSCI dünya endeksi performansına baktığımızda yüzde 3’e yaklaşan geri çekilme ile karşılaşıyoruz. Amerikan dolarının genele yayılır değer kazancı gelinen noktada kendi kendini besler bir döngüye dönüşürken, FX çaprazlarının karşı tarafında yer alan üyelerin politika faizlerindeki artışlar dahi denge unsuru olmaktan uzak görüntüde kalıyor. Şu an için söz konusu eğilimin gerekçesi, sıkılaşma döngüsünün ekonomilerde yavaşlama risklerini yukarı çekmesi ve ABD’nin kötüler içerisinde en iyi konumda yer alması. Öte yandan riskli varlıklardan çıkışın sürmesi de finansal koşulların daha sıkı bir hal almasına zemin hazırlarken, güçlü USD Fed’in tercih ettikleri listesinde enflasyonla mücadele açısından ilk sırada yer alıyor.

Temmuz FOMC toplantısı ile beliren “acaba mı?” sorusuna yanıt geride kalan 2 ayı aşkın sürede net şekilde Fed’in kendi yöneticilerinin güçlü yönlendirmeleri ile verilmiş oldu. Her ne kadar son açıklanan TÜFE verisinde çekirdek kalemlerdeki yapışkan seyir devam etse de Fed’in kararlı duruşu ve verdiği güçlü mesajlar beklentilerdeki yükselişi kırmakta etkili oldu. Eylül FOMC toplantısında Fed’in +75bp büyüklüğünde adım atmasının fiyatlamalar içerisine dahil olduğunu düşünmekle birlikte, daha önemli soru başlığının orta vadede faizin hangi noktada oluşacağına dair gelebilecek sinyaller olduğunu önemle belirtmek isteriz. Yüzde 2,50-3,00 aralığında oluşan ilk beklentilerin zaman içerisinde +50bp yukarı yönde hareket ettiğini görmüştük. Şimdilerde bu oran yüzde 4’ün üzerine taşınmış ve dahası 2023 faiz indirimi beklentileri de masadan koşar adım kalkmış durumda. Buna da literatürde merkez bankacılığı iletişimi ve beklentilerin kontrol altına alınması diyoruz.

Belki bir klasik olacak ama klasikler her zaman iyidir, zarar gelmez. Risklerin ve öngörülebilirliğin arttığı zor zamanlardan geçiyor dünya ekonomisi. Enflasyonist baskılar kısmen ivme kaybetse de uzun bir süre hayatımızı etkilemeye devam edecek. Pandemi nedeniyle bozulan arz-talep dengesi şimdilerde çıkış sürecindeki artan talebin karşılanması için genişletilen kapasitenin yükselen maliyetler ve yaşanan ciddi enerji krizinin gölgesinde bir tur daha bozulması riski taşıyor. ABD dışındaki ekonomiler ivme kaybederken, ABD’de inişin ne ölçekte soft olacağı henüz belli değil. Üstelik artık sıkılaşma döngüsü kendi kendini besleyen bir kaçınılmaz risk unsuru haline dönüştü. Böylesi dönemler araştırma açısından laboratuvar nimetinde olsa da pratikte plan program yapmayı imkansız kılıyor. Riskleri en azından kendi elimizle artırmaktan kaçınmanın, olabildiğince minimumda tutmanın oldukça değerli olduğu bir başka dönem.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Restorasyon 14 Mayıs 2024
Oyun planı değişimi 23 Nisan 2024
İleriye bakma zamanı 02 Nisan 2024
Pozitif şok 26 Mart 2024
Normalleşmeyi beklerken 27 Şubat 2024